Yom Ha Shoah ... ve bir kurtuluş hikayesi......
Dün gece, Yom Ha Shoah Ve LaGevourah; " Soykırım'da kaybedilen 6 Milyon insanımızı anma gününün" gecesiydi... Ve bugün bir kez daha anılarına sirenler çalacak ülkede...
Dün karanlık çökmeden tüm iş yerlerinin kepenklerini indirmeleriyle başladı anma günü...
Kafeler, restoranlar, sinemalar senede üç gün çalışmazlar. Biri Kipur..biri Şehitler Günü, biri de Yom Ha Shoah!! Her şehirde, her merkezde ayrı ayrı törenler olur.
İnsanlığın, yaşadıklarından, yaşanmışlardan ve yaptıklarından ders almakta ne kadar zorlandığını düşündüren günlerden geçerken, her birinin hayatı bir kitaba, bir filme konu olabilecek 165.800 Holocaust kahramanını barındırmaya devam ediyor Israel. Bir çoğunun kollarında, yaşadıklarını hiç unutturmayan numaraları ve her birinin zihinlerinden, ömürlerinin sonuna kadar silemeyecekleri hatıraları mevcut.
Yaşadıklarını hatırlamaktan ya da hatırlatmaktan kaçan insanlar çok aralarında. Yaraları deşmek çok zor!!
Gece, evime 500 metre uzaklıktaki anıtın yanından geçerken, tören çoktan sona ermişti. Anıtın içinde bütün sene yanan meşale dün gece üç kocaman aleve dönüşmüştü.
Eve döndüğümde Danielle, onun çok ilgisini çeken bir anma toplantısından dönmüştü tam. Israel'de, modern müziğin öncü şarkıcılarından, çok sevdiği sanatçılardan biri olan İvri Lider'in, annesinin, ( Daliah Lider'in ) Varşova'dan Arjantin'e, başından geçenleri dinleme fırsatını buldu.
.................................
Bu geçtiğimiz Kipur'da, uzun senelerden sonra ilk kez tuttuğum orucun sonlarına yaklaştığımda, gittikçe kuvvetimin azaldığını hissettiğimde salondaki kanapeye bırakmıştım kendimi. Gözlerimi kapatarak, orucun sonuna doğru artık dakikaları saydığımı farkettiğimde, açlığın zorluğunu bir kez daha anlarken, bu cefanın bir saat sonra biteceğini bilmenin rahatlatıcı duygusu içinde, birazdan üzerine sadece yağ ve biraz tuz ekerek yiyeceğim ekmeği ne derece sevdiğimi düşünmüştüm.
Yemek yemeden durmak dışında hiç bir şey yapmak zorunda olmadığım her Kipur, günde bir çanak çorbayla bir parça ekmek verilen insanların köpek gibi çalıştırılmış oldukları ölüm kamplarını düşünürüm.
Son geçirdiğimiz serin kış günlerinde bir türlü ısınamayan bedenimin içinde zorlandığım gecelerde, Polonya'nın o son derece soğuk ikliminde yarı çıplak bekletilen insanların ölümün kokusu ve korkusuyla yüz yüze geldiklerinde o anları nasıl kaldırabildiklerini düşündüm bir kez. Bir çokları, uzun bir yolculuk sonunda vardıkları noktadan çırılçıplak soyunmak üzere direk ölüme giderlerken, hayatta bırakılarak çalışmak zorunda kalanlar, üzerlerinde incecik bir kumaş parçası olmak üzere, karda, ayazda, buz gibi rüzgarların estiği kampın avlusunda dikilmek zorunda olduklarında..aralarından bazıları herşeye rağmen nasıl da hayatta kalmayı başarabilmişlerdi?? Milyonlar içinden tek tükleri bütün imkansızlıkları yenerek kurtulabilmişlerdi o cehennemden..
Geçen senelerde, bir kez içinde bulunduğum asansör birden bire iki kat arasında durup kaldığında, sönen ışıkla beraber, sadece saniyeler içinde girdiğim korkuyla birlikte nefesimin adeta durduğunu hissettiğim anlarda, sadece bir ya da iki dakikanın ertesinde de o insanlar gelmişti aklıma. Hayvan vagonlarına sıkıştırılanlar, günlerce karanlık ve soluksuz bir kalabalığın ortasında gece gündüz devan eden o yolculuğa da, susuz ve nefessiz nasıl dayanmışlardı??
Daliah Lider 'in macerası ( İvri Lider'in annesinin) ise yine bambaşka bir heyecanla yüklü. Savaşın başladığı günlerde, babasının hala elinde kalan belli bir paranın sayesinde, kızını samanla dolu bir kamyonun içinde sakladığı gün başlayan hikayesi, soluk soluğa devam eden bir yolun başıydı.
O saman yüklü arabaya konulduğunda, Daliah sadece üç yaşında küçücük bir çocuktu. Babası ona, hiç sesini çıkarmamasını, ağlamadan, gülmeden, konuşmadan beklemesini tembihlediğinde aklından kim bilir neler geçmişti, neler hissetmişti. Aradan ne kadar zaman geçince bilinmez, o saman yığınının içinden bir çift el çocuğu çıkarıp almıştı.
Varşova yakınlarında, Hıristiyan bir Polonyalı kadının kucağına teslim edilene dek, bir kaç insanın ellerinden geçen çocuğu bu kadın en az 3 sene evinin bodrum katında saklayacaktı.
Oynamasını, evin içinde gezinmesini, hatta konuşmasını bile yasaklayan kadının tek amacı ele geçirilmemekti. Taa kendisinin bir yerlere gidip küçük kızı bir kaç saatliğine evde yalnız bıraktığı güne dek.
Yalnız kalan çocuk sonunda dayanamayarak bodrum katından dışarı çıkarak salonda duran piyanonun başında bulmuştu kendini. Piyanonun kapağını yavaştan açtıktan sonra, küçücük parmaklarını tuşlarda gezdirmeye başlamıştı. Komşulardan biri, kadının evde olmadığı halde içeride piyanoyu çalan birisi olduğunu anladığı an durumu bir diğer komşusuna yetiştirmişti. Yakınlardaki insanlar, kadının evinde birisini sakladığını anlamışlar ancak seslerini çıkarmamaya karar vermişlerdi.
Bir gün Polonyalı kadın yeniden gittiğinde bu kez köy bir anda ateşe verilmişti ve kadın bu defa eve dönememişti. Evin ateş aldığını gören komşularsa çocuğu kilitli bulunduğu odadan çıkarmayı başararak Daliah'yı güvendikleri bir adamın ellerine teslim etmişlerdi.
Bu adam onu başka bir köye götürdüğünde bu yerde bir çok insanla beraber saklanılmıştı. Son derece az bir yemekle savaşın sonuna kadar elden ele yer değiştiren kızı en son Polonyalı bir aile himaye etmişti.
Savaşın sonunda, bir sene boyunca kendisini arayan annesi tarafından bulunduğunda babasının öldüğünü öğrenmişti.
Ve Polonya'dan Arjantine göç ettikten seneler sonra Israel'e aliyah yapan Daliah'nin müziğe olan eğilimi. oğlunda devam etmiş. Çok küçüklüğünden piyano çalan İvri bugün Israel'in en sevilen müzisyenleri içindedir.
Milyonlarca insanın arkalarından gelecek nesillerin insanlığa hediye edebilecekleri çok şeyleri olacaktı mutlaka.
Katledilenlerin içinde doktorlar, eğitmenler ya da müzisyenler vardı. Bir çokları da sade insanlardı...Tek kusurlarıysa başkalarından farklı bir din ve bir etnik kimliğe sahip olmaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder