Sistemin bizden çaldığı sağlığımız!!
İstanbul'a 2007 senesinde bir satış işlemi için, bir günden diğerine planlanmadan gidişim, genelde, bir andan diğerine kararlar almaya elverişli olmayan hayatım açısından gayet farklı bir durumdu. Kimseden yardım görmeden kendi kendimi idare etmek zorunda kalmış biri olarak bu defa Gal'in gün boyu nerede ve kimin ellerinde olacağını hesaplamaya bile vakit bulamadan ilk uçakla İstanbul'a uçtuğum seyahatin nasıl bittiğini anımsadım dün! İstanbul'da son bulunduğum seyahatteki son saatlerde başımdan geçenleri..
Bugüne dek bir daha gitmemiş olduğum o koca metropolun zihnimde biraktigi son izlerdi bunlar belkide.
Ve hayallerimde puslu bir perdenin arkasında kalan, benim icin adeta tarihe karışmış bir yer. Belki bir gün tekrar gidersin oralara dediklerinde; "Erdoğan hükümetinin" görevde olduğu sürece, en küçük bir şeyde hapse tıkılan insanları hatırladıkça, yazdığım onca yazının ardından bunun ne kadar iyi bir fikir olabileceğinden emin bile değilim ! Şansımı denemeye değer mi bilmem :) !!!
Aynı seyahatimde neredeyse hiç bir arkadaşımı aramaya bile vakit bulamamışken, kaldığım üç dört gün içinde ağbimle koşuşturmamın dışında pek fazla bir şey yapamamıştım. Daha o zamanlardan başlayan yoğun inşaat projelerinin nasıl dikkatimi çektiğini anımsıyorum. İstanbul aynı senelerde, Erdoğan'ın çılgın bir yapılanma projesinin içine girmişti artık. Her tarafta kurulmuş vinçler, yüksek inşaatler gördüğümü anımsıyorum. Daha sonrasına yetişemedim. Bize olan karşıtlık artıkça. Doğrusu pek içimden de gelmedi zaten!!
O seyahatimin sonuysa ayrıca unutulmaz bir macera olmuştu!!
Ağbimin Zekeriyaköy'deki evinden arabayla çıkmıştık. Sabahın erken saatlerinde, havaalanına gitmek için valizimi toparlayarak bindiğim otomobilde, aramızda laflaya laflaya, Belgrad ormanının içinde yol alıyorduk.
İstanbul'un ender yeşil alanlarının birinin içinden geçen dar yol, bir dönemeçten diğerine doğru devam ediyordu. Her iki tarafta kocaman ağaçlar vardı. Yolun kıvrımları hiç durmadan birbirini takip ederken, daha yeni doğan günle birlikte yanımızdan çok seyrek otomobiller geçiyordu.
Biz aramızda tam konuşurken birden karşıdan bir araba çıkmıştı karşımıza. Kontrolden tamamen çıkmış olan araba tam üzerimize doğru geliyordu. Ne olduğunu anlamaya vaktimiz olmadan, ağbim direksyonu olabildiğince yolun sağına doğru kırarken, araçtan kaçmaya çalışıyordu. Bir anda yaptığı frenle birlikte, yolun aşağısına doğru inen aracımız sol taraftan direksyonda sızmış olan sarhoşun arabasıyla hızla çarpışmıştı.
O an kalbimin ne kuvvette attığını bilmiyorum. Çarpışmanın hızıyla ve kıyameti andıran koca gürültüyle birlikte uyanan genç adam arabasından çıkarken sersem sersem etrafa bakınırken ne olduğunu bile bilmiyor gibiydi.
Kim bilir gece boyu ne kadar içki içmişti?? Ağbim gence bağırıp çağırırken, gençte bir anda ona kafa tutmaya başlamıştı. Hem suçlu hem güçlü bir hali vardı. Araba total loss bir durumdaydı. Bense bir an uçağımı, havaalanına yetişmem gerektiğini bile unuturken, bir de bu şımarık çocuğun ailesiyle ağbimin başının derde girmesinden korkmaya başlamıştım. Türkiye'de neyin ne olacağı belli olmazdı ki. Etrafta ne bir polis, ne de bir ambulans, benimse elimde birden bire beliren keskin bir ağrı vardı.
Sonunda çocukla birbirlerinden telefon numaralarını ve diğer gerekli bilgileri alarak olayı aralarında kapatmak kararı alırlarken (!!) olayın ilk şoku geçtikçe ben elimi o hızlı fren anında vites koluna çarptığımı kavramıştım.
Uçaktan indiğim gibi gittiğim hastanede yapılan röntgende elimin iki yerinde kırık çıkmıştı.
Bu kaza sonucunda sigorta şirketi bana 15.000 şekel, yani yaklaşık 5000 dolar ödemişti.
Bir zaman sonra, sigortanın bana yaptığı ödeme aramızda espiye dönmüştü eşimle. Sürekli iki küçük kırıkla güzel bir para aldın diye gülüp dalga geçmeye başlamıştı eşim benimle.
Bazı kazalar bir anda hayatınızın akışını değiştirirler, Bazı kazalar, mesela bir tren, bir otobüs ya da bir arabanın size bir anda çarpmasıyla ya hayatınızı sonlandırır, ya da sizi sakat bırakır. Bunlar insanın gözünün gördüğü kazalardır. İnsanı havada uçurup yere attığında, aracın altından çıkarılan beden gözle görülür bir travma yaşar. Kimi ağır yaraları olan insanlar hastanede ameliyata alınabilirler. Yaşadıkları gözle görülür, ya da hemen müdahale gerektirecek fiziki, bedensel, açık ve net zararlardır. Ve tabi ki bu kazalar korkunçtur. Kimileri için iyileşmek kısa sürer, Herşey kazanın insanda yarattığı hasara bağlıdır. Bazen aylarca tedavi gerektirir. Bazense yıllarca fizik tedavi görenler olur. Kimileriyse sakat kalırlar.
Kazanın insanda bıraktığı hasarın boyutlarına göre devlet o insana bazen maaş bağlar. Devletin sizin yanınızda olduğu durumlardır bunlar. Tüm bürokratik işlemler tamamlandığında, devletin sigorta sistemi, belirlenen teşhisler ışığında sakatlık raporu verirler.
Bu tip sigortalar sadece devletin belirlediği durumları kapsar. Onun dışında kalan şeylerde ise derdinizi duvarlara anlatabilirsiniz. Zaten eğer başınıza gelen şeyin kimse tarafından tanınıp onaylanmadığını biliyorsanız en baştan bu konuda yapacak fazla bir şeyiniz olmadığını bilerek kendinizi yormazsınız bile. Ama bu durum kimi şeylerin bu şekilde olması gerektiğini ispatlamaz.
Arabada kırılan elim yüzünden yaptırdığım özel sigortadan aldığım parayı her daim düşünmüşlüğüm olmuştur. Elimdeki küçücük bir kırık için bana 15.000 şekel ödemişlerdi.
Ve aradan geçen bir kaç senenin arkasından, bana çok daha büyük bir zarar vermiş başka bir kaza başıma geldi. Hayatımı o iki küçük kırıktan çok daha büyük çapta etkilemiş, kocaman bir kaza idi bu. ( Araba çarpması ya da buna benzer bir kaza değildi !! Bu bambaşka bir şeydi. )
Ben bu kazadan dolayı devletten destek görmek şöyle dursun, zaman zaman konuyu açmak durumunda kaldığım doktorların bu konudan en ufak bir haberleri olmadıklarını farkederek, kimselerden yardım görmemin söz konusu olmadığını ayrıca anladım. Beni kendi elleriyle daha çok hasta eden sistemin yeni bir kurbanıydım sadece.
Senelerce kullandığım Cipramil'i bırakmak zorunda olduğumu anladığım gün hayatımın çok daha zor zamanlardan geçeceğinden haberim bile yoktu!
Bu ilaçlar yüzünden başıma gelenlerden dolayı kimi suçlayacaktım acaba?
Senelerce hiç olmaması gereken bir şekilde, ( beynime açıkça zarar verdiğini bildiğim ilaclarla ) hayatımı gerçek anlamda cehenneme çevirmeyi bilen sağlık sistemi kesinlikle bana verdiği zararı ( ben ve benim gibi milyonlarca insana) ne kabul eder ne de rekompanse etmek için bir teşebbüs içinde görünür.
Zihnimde kimi boşluk hisleriyle, kimi unutkanlıklarla kendini göstermeye başlayan ilk belirtiler, bana neler olduğunu farkedemeyeceğim bir durumun daha en başlarındayken, beynimde oluşan zararı yaşadığım stresin sonuçları olarak algıladığım zamanlardı. Bana neler olduğunu bilmediğim!! Ve hala aynı ilacı kullanmaya devam ettiğim zamanlar!! Sadece, çok stresli bir dönemden geçtiğim için kendimi rahatsız hissettiğime inanıyordum. Aylar geçtikçe ve içimde hissettiğim elektrik beni iyice rahatsız etmeye, kimi unutkanlıklarım gittikçe artmaya başladığında bir nöroloğa gitmiştim. Nöroloğun bana tek söylediği şey ilaçları bırakmam gerektiği idi. Bunun dışındaysa hiç bir uyarı yapmayı düşünmemişti.
Doktorların sizin hayatınızı hiçe saymaları çok üzücü bir durum.
Bir yandan doktorun tavsiyelerinin ardindan ilaçları bırakmışken diğer taraftan geçen zamanla daha iyiye gitmeyen şeylerin getirdiği rahatsızlıklarla, google'da yaptığım aramalarda, kullandığım SSRİ ve uzun süre, ufak dozda aldığım için zarar vermeyeceğine inandırıldığım Xanax'in yarattığı fiziksel bağımlılığın getirdiği sonuçlara bir zaman daha katlanmak zorunda olduğumu her gün biraz daha iyi anlıyordum. Doğru dürüst uyarılmamış olmanın verdiği bir başı boşluktu benimkisi. Serseriler gibi, alkolikler hatta belki narkomanlar gibiydim.
Tek hatam halbuki, doktora gitmekti. Yardıma ihtiyaç duyduğum için!! Saf bir insan olarak, yetkili insanlara güvenmenin ne derece büyük bir aptallık olduğunu bilmediğimden düştüğüm tuzaktı bu. Kullandığım kadarıyla bile kendime yeterli zararı verecek bu maddelerle rus ruleti benzeri bir oyun içinde olduğumun farkında değildim. Ben Gal'le meşguldüm!!!
Aynı dönemlerde, zaman zaman kendimi daha iyi hissetmeye başlayacağımı umarken, sinir sistemimi içten içe sallayan bir şeyler olmaya başlamıştı. Öyle bir sallanıştı ki bu bir yerde durmak bile zor gibiydi. İlk kez o günlerde, Dr. Joseph Benbanaste'nin kliniğindeki o genç adamın neler yaşadığını anlamıştım. Otuz yaşlarındaki bu genç erkek sürekli hareket halindeydi. Hayatımda böyle bir şey görmemiştim. Adamın bağımlılık sendromu yaşadığını bilmiyordum. Bıraktığı ilaçların vücudunda yarattığı yan etkilerdi bunlar. Onu deli sanmıştım zavallı :(( ( Halbuki adamda sadece ilaç bağımlılığı yüzünden ortaya çıkan akathisia durumu vardı )
Benimse kötü günlerimin daha en başlarını anımsıyorum. Kızım bir gün bana ileride bir noktaya bakmamı söylemişti. Unutmuyorum, ileride bir noktada bana bir şey göstermek istiyordu. Gözlerimi söylediği noktaya çevirdiğimde beynimden tüm bedenime bir elektrik akımı yayılmaya başlamıştı. Dik durup ileride bir noktaya bakmak bir anda sanki bir imkansızı başarmaya dönmüştü!! Neydi bu?? Bana neler oluyordu??
Bu daha herşeyin başıydı. Epileptik bir elektriklenmeye banzeyen bu tip akımlar düşüncelerimin kafamda karışmasına neden olacak kadar kuvvetliydiler. Sanki alıcılarıma bir şeyler olmuştu. Radyo'da kanalları ararken düğmeleri çevirdiğinizde çıkan cızırtılar gibiydi beynim. Kanal sanki yerinden kaçmıştı. Ve beynim kendi kendine arama yapıyordu. Ve frekanslarda hata vardı. Sürekli cızırtılar, inip çıkan dalgalar bedenimi deliye çeviriyordu. Bazen kendi sesim beynimde elektrikleniyor, bazen bir dokunuş bile yeni yeni dalgalar yaratıyordu. Sanki sürekli epileptik bir nöbete yaklaşır gibiydi beynim. Korkunçtu,
O günlerde, ilaçlar üzerinde daha çok kendime cevaplar aramaya başladım. Bu konuda en geniş bilginin ingilizce olduğu açıktı. SSRİ ya da Benzodiazepine Withdrawal Syndrome sayfalarına giriyordum. Facebook'ta bir Support Group bulmuştum. Bu destek grubu genelde anglosakson kişilerin çoğunluğu oluşturduğu bir platform olduğu için kendimi biraz yabancı hissetmekle beraber orada çok insanla iletişim kurmuştum. Bu tip ilaçları bırakanların içinden azımsanmayacak sayıda insanların çok zor dönemler geçirdiklerini anladım. Hepsi çok ekstrem semtomlardan bahsediyorlardı. Halbuki girdiğiniz bir çok sayfalarda Bağımlılık Sendromu hiçte bu kadar korkulacak bir durum olarak anlatılmıyordu.
En tuhaf şeyse bu iyileşme sürecinin belli bir motif izlemesiydi. Bir dönem tam herşeyin düzelmeye başladığını zannederken, birden yeniden kendinizi kötü hissetmeye başlıyorsunuz. Sanki beyin bir bilgisayar gibi restart yapmak ihtiyacı duyuyor ve bunu yapmakta zorlanır gibi oluyor.
İnsanların yaşadıkları semtomlar kişiden kişiye faklılıklar gösteriyor. Kimileri hafif bir iki semtomla atlatabiliyorlar bu dönemi, bir diğerleri bir çok şey hissedebiliyorlar. Bilinen en yaygın olan semtomlar: endişe durumları, depresyon, uykusuzluk, mental şikayetler.. Bu tip semtomlar insanları genelde ilaçları bıraktıkları için esas sorunlarına yeniden bir geri dönüş yaşadıkları şeklinde yanıltan belirtilerdir. Çok kez insanlar sorunun ilaçtan kaynaklanan bir şey olduğunu anlamazlar. Bunalımın kendi sorunları olduğunu düşünüp yeniden ilaca başlarlar.
Fiziksel semtomlarsa, kimi bedensel ağrılar olabilir, ciltte yanma hissi çok duyulan şikayetlerdendir.. ya da mide ile ilgili sorunlar olabilir. Bulantı, kusma, ishal gibi semtomlar görülebilir.
Bazı kişilerde, baş dönmesi baş ağrıları, titreme, sallantılar, koordinasyon bozuklukları, elektriklenme şikayetleri olur.
İlaç birden kesilirse epileptik nöbetler görülebilir. Koma'ya girmek tehlikesi bile mevcuttur. Bu yüzden psikiatrik ilaçlar aniden kesilmemelidirler.
Bir dönem bacaklarımda yoğunlaşan elektriklenmeler yüzünden yürümekte zorlandığımı hissettiğim zamanlar yaşadım. Başımdan tüm bedenime yayılan eletrik akımı bir anda yerimde mıhlanıp kalmama bile neden olabiliyordu. Bu yüzden kendimi ister istemez Ein Karem'de Hadassah Hastanesinin Nöroloji bölümünde bulmuştum. Bu şekilde devam edemeyeceğimi anladığımda, senelerden sonra tekrardan ( bu kez en iyilerini bulmuştum) muayene edilmem gerektiğini anlamıştım. ( Parkinson ya da olası başka bir şeyle ilgili olarak durumumdan emin olmak istiyordum )
Bugün artık normatif bir hayata geri dönmüş olsam d hala daha kimi semtomlar yüzde yüz beni bırakmadılar ne yazık ki. Seneler boyu ilaçların, kısaca serotonin ve kimi başka kimyasalların beynimde yarattığı bozukluğun hayatımı ne derece etkilediğini anlatabileceğim bir adresse kesinlikle yok!!!
Zamanında, Dr. Peter R. Breggin'in Fox News'a verdiği röportajları dinledim. Mesleğinin en az kırk senesini psikiatrik ilaçlar hakkında insanları eğitmeye adayan İngiliz Prof Heather Ashton'un makalelerini okudum. Bu insanlar bu konuda kocaman bir endüstriye karşı savaşan tek tük doktorlardan ikisidir sadece. ( https://www.benzo.org.uk/manual/bzcha01.htm )
Doktorların kimi zaman bilinçsizce bir çok defa ise menfaatleri yüzünden insanları zehirlemeye devam ettikleri bir düzen mevcut bugüne dek. İlaç endüstrisinin kurbanı olan milyonlar var dünyada!!
İlaç bağımlılığının ne derece zor olduğu üzerine hala daha çok çok az konuşuluyor. Hala daha bu konuda konuşmak isteyenler susturuluyorlar. Hatta Dr. Peter Breggin'in röportajında söylediği gibi, ölümle tehtid edilebiliyorlar. Bazılarının işine gelmeyen şeyler var!!!
Elimdeki küçücük bir kırık yüzünden bana binlerce şekel ödeyen sistem sonuna kadar adil olsaydı ilaçların bana yaşattığı cehennem için bugün bana ödenmesi gereken zarar milyonlarca şekel olmalıydı. Ancak paranın ötesinde, sağlıklarını kaybedenlerin hayatlarını birilerinden geri alamayan insanlara ne demeli?? Bu dünya'da adil olmayan çok fazla şey var!!!!
https://www.youtube.com/watch?v=GCCIRWj3TnM