24 Kasım 2021 Çarşamba

Kimi demokrasi diye ağlar kimiyse  hayatı için savaşır..

Geçtiğimiz günlerde yazmıştım. İnsanlar buralarda bir defa daha korona arkamızda kalmış moduna girdiler diye. Halbuki bu virüsü kolay kolay arkamızda bırakmayacağımızı kaç kez söylediler bize.

İki hafta evvel gittiğim toplantıda ben bile unuttum bir an, koronayı da virüs'u ve de herşeyi!!

İnsan demiştim, yerine göre davranış, alışkanlık ve psikoloji geliştiriyor. Siz ne kadar dikkatli olsanız da yaşadığınız ortamdaki insanlar çok rahat davrandıklarında bir an geliyor, drama'dan, salgından ve hastalığın neler yapabileceği korkusundan herkes çıkabiliyor.

Türk Gecesi'nde kapıda bizi karşılayan organizatörler bize "Yeşil Kart"ı yani aşı olduğumuza dair belgemizi sormamışlardı bile. Bunu ben de sadece sonradan düşündüm. Özel bir organizasyon olunca,  Yeşil Kart uygulamasının getirdiği yükümlülükten kendilerini muaf hisseden, gecenin tertipliyicileri yeterince sorumluluk almadıklarının belki de farkına bile varmadılar. Ne ben ve ne de o geceye katılan o koca kalabalıktan kimse onları uyarmadılar bile. Ve içerideki o sıkış sıkış yerde, iki seneden sonra ilk defa öylesi bir kalabalığın içinde, kapalı bir ortamda, son derece yakın mesafede, hiç bir şeyi düşünmeden keyfime baktım bir kaç saat. Çünkü iki hafta önce Israel'de Korona çok aşağılardaydı. Artık sanki virüs arkamızda kalmış gibi bir psikoloji hakimdi. Fakat aslında aynı günlerde, Avrupa'da yeni bir yükselişe doğru gidildiğini okumuştum farklı sitelerde ve farklı ülkelerde. Ve bu yükselişin, yaklaşan yeni dalganın bizi es geçeceğini düşünmek aptalcaydı mutlaka.

Dün gece, haftalardan sonra ilk kez yeni bir dalgaya doğru gidildiğine dair işaretler olduğunu, günlük sayılan hasta sayısında gerçek bir yükseliş olduğunu açıkladılar burada.

Ve bu dalgayı önlemek için şu an atılan en önemli adım çocukları aşılamak. 

Hastalığın en çok yayıldığı yer okullar. Salgını durdurabilmek için, 5-12 yaş grubu çocuklara başlatılan aşılar tek çare!  Evet, dünden beri Israel'de çocuklar aşı olmaya başladılar. Ve doğal olarak ilk günlerin getirdiği bir çekimserlik söz konusu. İnsanlar başkalarının ne yapacağını beklemek ister gibi davranıyorlar. Her ilk gibi bu da çekingeler yaratıyor. Daha çocuklarını aşılatmaya getiren insanların sayısı çok düşük. Aşıların ilk bir kaç hafta çocuklara çok fazla yan etki yapmadığını görüp anlamak isteyenler çoğunluktalar. Ve tabii bu şekilde yeni bir dalgaya girmemek mümkün olmayacak gibi. Sonuçta çocukları için neyin daha iyi olduğundan kimse emin değil. Hastalanmaları mı yoksa aşı olmaları mı daha az kötü? Evet daha iyisi yok sanırım seçmek sorunda olduğumz iki şey var, ve bu seçeneklerin ikisinden biri kendimize göre kötünün içinde sadece daha az kötü olanı!!

Sonuçlarının, ileride yapabileceği yan etkilerinin tam olarak bilinmediği bir maddeyi çaresiz bedenimize sokmayı kabul ediyoruz, İlk anda bir yan etki yapmaması gelecekteki etkileri konusunda bir garanti vermiyor. Fakat bugün korona geçirmiş insanların zaman zaman ne gibi rahatsızlıklarla yaşamak zorunda kalabildiklerini de görüyoruz. Yaşamın bize getirdikleriyle hayatımıza devam etmek zorundayız. İyi ya da kötü.

En büyük sorun zaten, kendi kafalarının dikine gidip aşılanmayı reddedenler. Onlar hepimizden akıllı olduklarını düşünenler. Onlar söylenen her şeyi koyun gibi yapmayı reddedenler. Onlar bilgili insanlar (!) , Onlar, özgür, demokrat (?!) Onlar başkaldıranlar. Bu özgürluk için, boyun eğmemek için, başkalarının oyuncağı olmamak ve birilerinin kafalarındaki komplo teorilerine uygun rolleriyle onları sindirmelerine izin vermemek adına yemin etmişler (!). Kimseye boyun eğmiyorlar. Gebermek ve başkalarının katilleri olmak pahasına bugünlerde etrafı kırıyorlar.  Hollanda'da, Belçika'da, Avusturya'da!! Bisikletleri yakıyorlar.. Lockdown'a karşılar onlar. Kapanmamak, ekonominin daha fazla etkilenmesine izin vermemek için, aşı olmamak için direniyorlar....onlar bugünlerde milletin mallarını vandalize etmekle meşguller. Pandemi yetmezken bir de toplumsal kaos ortaya çıkıyor. Karsılıklı nefreti de getirir mi bu? Belki onu da  getirecek sonunda.

Onlara göre etrafı yakıp yıkınca herşey düzelecek!! Demokrasinin kafadan sakat bekçileri bunlar!! Özgürlük savaşçıları meydanlarda.

Bir de yazılan makaleler, çıkan istatistikler var. Batı'da demokratik değerlerin son bir kaç yılda tehlikeye girdiğini yazan yazılar. Bunun gerçek veriler olmadığını kim anlatacak bunlara. Birilerinin kafalarında saplantı olmuş, demokrasi. Demokrasi çok iyi, ülkelerin, halkların eşit ve özgür yaşadığı toplumlar en ideali gibi. Peki yaşamsal değerler ne olacak??  İnsan hayatı. Acil durum çanları çalarsa ne olur?

Böyle zamanda ortaya çıkarılan bilgiler ve istatistiklerle gençlerin kafalarında yaratılar yanlış intibayla nereye varmak istiyorlar kimi akademisyenler? Ben sadece küçük, halktan öylesine bir insanım ama mantığımı çalıştırmaya çalışıyorum sadece. Kimilerinin bizi yanlış değerlendirmelerle yanlış yönlendirmeler içine sokmalarına karşıyım. Batı'da her tür hareket büyük bir akıma dönüşebilir. Sonuçta birileri bu insanlara yaşanan durumun acil bir insanı dram olduğunu yeterince anlatmamışa benziyor. Onlar çok bildiklerini düşünüyorlar. Batı kendi özgürlüğünü kaybetme paniğine girdi. İnternet bir sürü komplo teorilerini de yayıyor. Ve derken kendini hastalıktan uzak gören, hormonları tavan yapmış gençler yaşam özgürlüklerini kısıtlamaya giden yönetimlere baş kaldırıyorlar.

Yakın, kırın, ülkeye, dünyaya zarar verin. Toplanan binlerce insanın içinde en çok maskesiz yaşlıları gördüğümde şaşırıyorum. Bunca senelik hayatlarından hala öğerenemedikleri ne kadar çok şey varmış diyorum. Çığlıklar içinde, birbirlerinin kucaklarında direnen onbinlerce insanın içlerinden kaçı bu virüsü yaymaya devam edecekler acaba??

Bizimse buralarda uğraştığımız daha önemli konular kafaları meşgul ediyor. Var olmak ya da olamamak gibi!! Bize pandemi hafif gelir demek istemiyorum, çünkü o da yeterince ağır. Ancak burada son günlerin en gözde konusu, İran ve savaş!! İki hayati krizle birden yaşamak durumunda olan bir ülke Israel. Biri virüs diğeri de virüs'ten beter bir mikrop. Biri bir kaç yıl sonra belki bitecek diğeriyse akılları durduracak bir öldürücü güce sahip. Sınırımız bile olmayan bu insanların bizden ne istediklerini anlamıyorum!!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder