YERUŞALAYIM VE YAHUDİLER
Yıl 2016, Israel'de bir düğün.... Bir kadın ve bir erkek .Hupa ve Kiduşin. Yüzyıllardır süregelen bir gelenek... Kurulan her yuva, gelecek nesil için kadın ve erkeğin hupa'da evliliğe doğru attıkları adım. Binlerce yıldır devam eden Yahudiliğin en önemli yapı taşlarından biri, yahudi geleneğinin devamının simgesi..
" Göklerdeki Kralımız (Adonay) sen kutsalsın ve bu evliliğe izin veren sen Israel halkını hupa ve Kiduşin'le bir kez daha kutsadığın için mübareksin" duasıyla edilen yeminle birlikte kadının işaret parmağına taktığı yüzüğün arkasından Yahudi erkeği 3000 yıldır aynı cümleyi tekrarlar;
"İm eşkaheh Yeruşalayım
Tişkah yemini
Tidbak leşoni lehiki
İm lo ezkerehi
İm lo a’aleh et Yeruşalayım
Al roş simhatı "
Mezmurlar (137) ( Ey Yeruşalayım, seni unutursam,
Sağ elim kurusun. Seni anmaz, Yeruşalayımı en büyük sevincimden üstün tutmazsam dilim damağıma yapışsın!!)
Ve Yeruşalayım'de ikinci kez yıkılan Beit Hamikdaş'in anısına erkeğin bardağı kırmasıyla hupa'daki tören sonlanır....
Unesco geçen hafta içinde Yeruşalayim'in Yahudiler için neyi ifade ettiğini ya da başka bir dille neyi ifade etmediğinin kararını vermek için toplandı.
2015 yılı Temmuz ayında bir grup dindar yahudinin Yeruşalayim'de ( Kudüs'te Al-Aksa'nın bulunduğu alan) Tapınak Tepesini polis güvenliği eşliğinde ziyaretlerinin sonrasinda Al-Aksa'da Filistinliler tarafından çıkarılan olayların ardından Araplar Unesco'ya Yahudiler'in Yeruşalayim üzerinde hiç bir manevi hakka sahip olmadıklarını, Yeruşalayim ve Tapınak Tepesi'nin Müslümanların kutsal yeri olduğunu ve bu yerlerin işgalci güçler tarafından agrese edildiğine dair bir genelge sundu.
Israeli Yeruşalayime bağlayan Yahudi tarihi ve gerçekler hiçe sayılarak, Arapların sayıca olan üstünlüklerinin getirdiği avantaj ve batının kendi menfaatleri çerçevesinde karşıdan kalarak gösterdiği sessiz onayla bu önerge UNESCO kurulunda sunulduğu günden bir yıl içinde onaylandı.
UNESCO haklıdır. Araplar için Yeruşalayim çok önemlidir.. Neden mi?
Müslümanların Peygamberleri Muhammad 7. yüzyılda Mekke'den çıktığı bir yolculukla Yeruşalayim'deki Moria Dağının bulunduğu yere varmıştır. Bugün Al Aksa'nın bulunduğu Har Ha-Moria ya da diğer adıyla Tapınak Tepesi'nden göğe çıkmıştir. Cennet ve cehennemi gördükten sonra tekrardan Arabistana dönmüştür.
Al Aksa'nın inşaa edildiği tarih tam olarak bilinmese de Mekke'de Kabe'nin inşaasından 40 yıl sonra inşaa edildiği iddia edilir.
Müslümanlığın ortaya çıktığı 7. yüzyıla kadar buranın neyi ifade ettiğini Unesco bir çırpıda unutmuşsa da gerçekleri yok saymak kimsenin yapabileceği bir şey değildir.
Müslümanlığın doğuşuna kadar Tapınak Tepesi Yahudi inancının kalbiydi. Bu tepe bugüne dek Yahudiliğin en kutsal saydığı noktadır.
Dünyanın kuruluşu, Adem ve Havva ve Nuh Peygamber ve Avraam ve İtshakla ilgili hikayelerin geçtiği tepedir Har HaMoria ya da Har Ha Bayit..
Araplar gelene dek 1500 yıl Tanah'ta yazılı olan bir çok hikaye buralarda geçti..
Tanrı ilk adamı Har Hamorah'da ( bu tepede) yaratmış.. Dünyanın başlangıç noktası yine Tanah'ın
(Tevrat 'in ) anlatılarına göre burasıdır.
David ( ya da Davut) Peygamber Yeruşalayim'i ( yani Kudüs'ü ) aldığında Tanrı için burada ilk mabeti yapmak istemiş ve oğlu Salomon ( Süleyman ) ilk Mabeti bugünkü Tapınak tepesinin olduğu yerde inşaa etmiş.. ( İ.Ö 957)
İ.Ö 586'da Babilliler tarafından yıkılan mabeti'in yerine İ.Ö 516'da İkinci Mabet inşaa edilmiştir.
Kısaca Tanah'ta yani Tevratta 669 kez Yeruşalayim'in adı anılır...
Ya Kuran'da?
Muhammad'ın burayı kutsal saymasının altındaki neden belliydi. Çünkü burası Yahudiler için kutsaldı.
Araplar tarih boyu kuşattıkları her yerde diğer dinlerin kutsal saydıklarını kendi inançlarıyla kuşattılar.
Başkasına ait kutsallar Arapların kutsalları oldu.
UNESCO'ya Arapların sunduğu önergeye göre sadece Tapınak Tepesi değil, bu tepenin altında yatan tüm Yahudi kutsalları yani I. ve II. Mabetin kalıntılarıyla birlikte II. Mabet'i çevreleyen ve bugün Batı Duvarı olarak anılan Ağlama duvarının bulunduğu alan da Müslümanlara aittir.
Araplar Israeli buraları kuşatma altında tutmakla, Al Aksa'ya giriş çıkışları kontrol eden İDF ve Israel Hükümetini din özgürlüğünü kısıtlamakla suçlarken Yahudi Dindarların ( Arapların ) Vakfın Kontrolü'ndeki Al Aksa'nın bulunduğu alana zaman zaman özel izinle yaptıkları ziyaretleri de provokasyon olarak kabul etmektedirler. Al Aksa'ya Israel polisinin güvenlik sorunları sonucu yaptığı baskınlarını da ayrıca kınayan önerge geçtiğimiz gün UNESCO tarafından onaylanmıştır.
Arapların genel olarak sahip oldukları alışkanlıklar: Dini vecibelerini yerine getirirken kendi kutsalını hiçe saymak, kendi kutsalından başka dine ait kutsallara saldırmak, Yahudi dindarları hedef alıp yaralamak ya da öldürmek ve bunun üzerine Israel'in aldığı tedbirleri kendilerine saldırı ve saygısızlık olarak nitelemektir.
Hem saldıracak hem de suçlayacak, işte bir Arap klasiği...
Araplara ve sonuç olarak tüm uluslararası cemiyete göre , Al Aksa'yı Israelli inananlara saldırı alanına çevirmek , Ağlama Duvarı'nda dua eden insanları Al Aksa'dan taşlarla hedef almak, caminin içinde molotov kokteylleri depolamak. camiden polislere saldırmak helalken Israel polisinin buraya saldırganları yakalamak için girmesi İslam'a hakaret ve saldırıdır..
7. yüzyıldan bu yana kılıçtan geçirerek yaydıkları dinlerini bugün 1.7 Milyar gibi bir nüfusa çıkaran İslam dünyasının UNESCO'daki ağırlığını tartışmak sanırım aptalca olur.
Fakat herşeye rağmen Hıristiyan dünyasının, batı ülkelerinin Yahudilerin Yeruşalayim'le hiç bir ilgisinin olmadığı gibi bir önergeye sessizce onay vermelerini hazmetmek öyle kolay bir şey değil.
Bu önerge somut olarak fazla bir şey ifade etmese de , Israel'in uluslararası alanda sürekli uğradığı haksızlıkları sindirmek biz Yahudiler için gerçekten de zordur.
Bu önergeye karşı koymayan İtalya , Fransa ya da İspanya gibi ülkelere sorulacak tek soru; " Şimdi kendi özünüzü de reddediyorsunuz o zaman değil mi ? " dir.
Çünkü Yahudilerin bu topraklarla olan bağını reddetmek demek Tevrat'ı reddetmek, yani Hıristiyanların Kutsal Kitabını da reddetmektir. Tanah Hıristiyanlığın birinci kitabı, temelidir.. Tanah'ta geçenlere yok demek, Tapınak Dağı'nda yaşananları, varolanları yok saymak İsa'yı reddetmektir. İsa'nın yaşamından kesitleri yok saymak demektir. İsa'nın Beit Hamikdash'in avlusunda verdiği vaazleri olmamış saymak demektir. Yerusalayim'de, Sion Tepesi'ndeki Son Akşam Yemeğini de reddetmektir.
Işte Israel'e karşı olmak böyle bir şeydir..
Ya da 1.7 Milyarlık Müslüman dünyası karşısındaki çıkarlarını düşünmek ya da son yıllarda karşı karşıya kalınan cihad çağrılarından korkmak belki böyle bir şeydir..
Haklısınız ey Dünya belki de Arapların eline verin Yerusalayimi onlar bizden çok daha iyi korurlar..
Irak'ta kendilerinden evvel ve sonra gelmiş tüm inançlara ne kadar saygıyla yaklaştıkları her an gözümüzün önünde değil mi?.
UNESCO Israel'in üç büyük dine tanıdığı özgürlüğü kabul etmiyor. Arapların Ortadoğu'da yüzyıllardır ellerinden düşüremedikleri kılıcı görmek istemiyor.
BM Yerusalayimi Israel'in başkenti olarak kabul etmiyor. Dünya ülkeleri bugüne dek hiç bir zaman varolmamış Filistin'in başkentidir diyor Yerusalayim.
Yahudilere inatla kapattıkları bu şehri Filistine vermek herkese doğru geliyor.. Peki neden? Arapların Mekke ve Medinelerine ne oldu? Onların en büyük kutsalları bu iki şehir değil mi? Neden Yerusalayim ileride kurulacak bir Filistin Devleti'nin başkenti olsun, Yahudilere inat için mi? Yahudilerden nefret ettiğiniz için mi?
Yahudiler Kudüsü Filistinli Araplardan değil 1967'de Araplar tarafından saldırıya uğramasıyla başlayan savaşta Ürdün'den aldı ..
Eğer Uluslararası Cemiyet bu şehri Israel'e başkent olarak uygun görmüyorsa Filistin Devletinin başkenti neden olsun?
Ulusrarası Cemiyet ya da kısaca BM gelse ve dese ki bu şehir üç büyük monoteist din için de kutsaldır ve bu yüzden Doğu Kudüs üç büyük dinin din adamları tarafından, özel bir konsey tarafından yönetilecek Vatikan benzeri bir dini statüye kavuşsun . İşte o zaman ben derim ki Uluslararası Cemiyet mantıklı bir önerge sunuyor. Kimseye haksızlık yapılmadan, herkes için kutsal olan bir şehir için tek olası uluslararası öneri bu olablirdi kanımca..
Fakat bugün Arapların koşulsuz şartsız her durumda yanında olmayı tercih eden uluslararası cemiyet her zamanki gibi yüzyıllardır süregelen Yahudi karşıtlığının bir devamı gibi sadece Israel'e karşı koymayı tercih ediyor..
Batya R. Galanti