23 Haziran 2017 Cuma



                        APARTHEİD ÜLKENİN MUTLU AZINLIĞI


Bundan iki hafta evvel birden bire dişim ağrımaya başladı.  İki yıl evvel de aynı şey olmuştu.  Sonunda bir sorun çıkmamıştı. Yine aynı diş, bu kez daha çok ağrıyor. Bu sefer kaçış yok diye düşündüm. Mutlaka bir sorun var. Ne kadar da nefret ederim dişçiye gitmekten. Ama çaresi yok tabii..
Bir kaç günlük bekleyişin ardından mecburen Dr. Halled'in kliniğinde buldum yine kendimi.
Doktor her zamanki babacan haliyle beni karşıladı.
Yafo'nun bilinmiş ailelerinden gelen Halled  Müslüman Arap bir Israelli. Hastalarının büyük çoğunluğu ise yahudiler. Onunla tanıştığım ilk günden ona kanım ısındı çünkü hastasını rahatlatan , güven veren kişiliğinin yanında  işinin ustası bir insan.
Dişçi koltuğuna  her zamanki ürkek halimle yerleşirken bu kez başıma mutlaka bir iş çıkacağından emindim. Fakat kısa bir muhayenin ardından , Halled  " Dişlerin mükemmel, hiç bir sorun yok. Sancının sebebini bilmiyorum ama bazen insanda açıklanması güç şeyler olur ve bunlar kendiliğinden geldikleri gibi geçerler " dedi.
Dr'dan çıktığımda çok mutluydum. Üzerimden büyük bir yük kalkmış hissi vardı.
Her zamanki güneşli havanın keyfini çıkarmaya karar verdim.
En iyisi yürümekti. Genç kızlığımdan beri en sevdiğim şey olabildiğince yürümektir.
Etrafımı seyrederek, günlük yaşam içindeki insanları gözlemleyerek yolları arşınlamak en büyük zevktir benim için.
Yaşadığınız yerde bir turist gibi gezinmekte mümkün zaman zaman. Kendiniz için programlamadığınız bir zaman boşluğuna soktuğunuz bir gezi.
Soldan gitsem, Yafo'nun denize bakan ara sokaklarından direk limana yürüyebilirim.  Sağdan gidersem Yafo'nun iki ana caddesinden biri olan Yefet'e , oradan da Bit Pazarı ve eski Osmanlı saatinin olduğu meydana kadar yolumu uzatmam da mümkündü.
Yafo bana Yeruşalayım'de ( Kudüs'te )  Eski Şehir 'in bulunduğu dar sokaklarda da hissettiğim benzer duyguları yaşatır. Tipik bir Ortadoğu şehrini solumak hissidir bu.

Dr. Halled'in kliniğinin bulunduğu noktadan denize devam eden ara yollar aslında çok hoş evlerle doludur.

Bu evler son yıllarda restore edilmiş, kimileri tamamen yeni inşaatler . Yafo gittikçe daha çok değer kazanıyor. Burada ev almak herkesin harcı değil. Milyonlarca dolarlık mülklerle dolu Yafo'nun bu bölgesi.  Kimi eski evlerin de yanında çoğu yeni yapılarla dolu dar yollar masmavi denize kadar uzanıyorlar.

Şimdilik sağdan gitmeye karar verdim. Yefet caddesi tam bir Ortadoğu karmaşası örneği. Buranın esnafının büyük çoğunluğu Israelli Araplar. Yan yana dizilmiş dükkanlar tipik Arap tarzını yansıtıyorlar. Dükkanlarının önlerinde iskemlede müşteri bekleyen genç adamlar bana İstanbul'un kimi semtlerindeki dükkan sahiplerini hatırlatıyorlar .

Yafo'da yaşayan bir çok Hıristiyan Arap ta var.

Bit Pazarına vardığımda ise ortam kısmen değişiyor. Yahudiler ve Arapların karma bir ortamda çalıştıkları Bit Pazarında  kafeler , küçük lokantalar gün geçtikçe daha çok yer kaplarken son yıllarda buraları daha bir bohem tarza bürünmeye başladı.

Ivır zıvır bir  çok şeylerin satıldığı, kimi el halılarının yerlerde satışa çıktığı dar sokaktan sağa saptığımda birazdan Osmanlı saatininin bulunduğu meydana çıktım. Yine sağımda Yafo'nun en ünlü Fırını; Abulafya.

Taa 1879 yılından bugüne işleyen Fırın Israellilerin en çok rağbet ettikleri yerlerden biri Yafo'da.
Haftasonu trafik tam bu noktada kilitlenir.

Yafo'nun en tanınmış başka bir Müslüman ailesi tarafından işletilen Fırını Israel'de tanımayan yok.
Bir çok hamur işi  çeşitleri , son derece leziz Borekas'ların  tadına bakmadan geçmek imkansız.
( Borekas kelimesi Börek'ten ladinoya uyarlanarak Borekas' a dönüşmüş ve aynı bu şekilde de İbraniceye girmiş )

Hemen karşımda  Osmanlı Sultanı Abdülhamid'in tahta çıkışının 25. yılı şerefine inşaa edilmiş Saat kulesi. (1903)

Bu küçük meydanın çevresi turistik dükkanlarla, kafeler, butik oteller ve eski tas evlerle çevrili. Kıyıya doğru yürümek için karşıya geçtim.
Elimde Abulafya'dan aldığım mütevazı öğle yemeğim, peynirli sambusak var.
Daha kuzeye doğru yürürsem buradan sonrası Tel Aviv sahili..

Yafo Tel Aviv birbirine geçmiş aynı şehrin iki farklı parçası.

Bu şehir kültürel açıdansa doğu ve batının birleştiği nokta.

Yafo'nun kıyı şeridinden güneye, limana doğru ilerlemeye devam ediyorum. Birden Yafo Camii'nden imamın sesi yükseliyor. İnananlarını namaza  çağıran imamın sesi.. Bir çok erkeği camiiye doğru giderken görüyorum. Şimdi Ramazan, müslümanlar en kutsal günleri yaşıyorlar. Oruç ve namaz bugünlerde onlar için herşeyden önemli.

Ve aklıma Erdoğan geldi. Israel'de imamların  ezan çağırıları ile ilgili alınan karara tepkilerini hatırladım .

Geçen aylarda Israel Meclisinden yeni bir karar tasarısı geçirildi . Bu tasarıya göre, günün belli  saatlerinde ( Sabahın ilk saatlerinde özellikle )  hoparlörler aracılığıyla namaza çağırı yapan imamların desibel indirmeleri gerekliliği idi.

Erdoğan her zamanki gibi fırsatı kaçırmadı tabii.  Bunun İslama yapılan bir saldırı olduğunu söyleyen Kasımpaşalı tv'de yine kükredi bol bol.

Tabii her fırsatta yapılan provokasyonlar halk içinde kesin yerini buluyor.

Dünya basınında bu konu nasıl yansıtıldı takip etmedim. Tek bildiğim , kimsenin kimseden çok farklı olmadığı.

Yafo'da gezerken insanların huşu içinde sürdürdükleri günlük hayatları en belirgin hatlarıyla gözüme çarpıyor. Zaten burayı hep çok sevmişimdir. Belki de müslüman bir ülkede büyüdüğüm için , çocukluğuma ait bir çok alışılmış şeylerin buralarda bana bir çeşit nostalji yaşatmasıdır bu hislerim.

Yafo aslında tam bir kültür salatası gibi.

Bir yandan tam bir ortadoğu şehri ama diğer tarafta ise insan manzaraları çok farklı ve  çeşitli. Günlük yaşam içinde rastlanan kimi alışkanlıklar, hayat tarzı herşeyden bir tat gibi burada mevcut. Ancak Batı'da rastlayacağınız türde görüntülerle, doğunun klasik özellikleri birlikte..
Yiyecekler, kokular , mimarı yapı ve her türden insan bu düşünceleri destekliyor.

Ama önemli olan tüm bunların birbiriyle son derece büyük bir uyum içinde var olması.

Geçenlerde Colombia Üniversitesi'nde, evet hani Amerika'nın en prestijli Üniversitelerinden birinde, Amerikalı öğrencilerin Apartheid  yani Irkçı Devletlere karşıtlığın dile getirildiği özel bir günde Israel karşıtı  yaptıkları gösterileri gösterdi Israel televizyonu.

Bu insanlar Colombia Üniversitesi bahçesinde Israel'e karşı bağırıp çağırırken, Israelli bir genç onlara yaklaşıp , kendini ve Israeli açıklamak istedi. Genç kız ona bağırdı. " Git buradan katil! " diye.
Bir Amerikalı için her Israelli bir katil. Her Israel vatandaşı  Irkçı ve gözü kan bürümüş azili bir katil!

O genç bayan Israelli bir gençle iki kelime konuşmak istemeyecek kadar nefretle doluydu.
İnsanlar sadece Amerika'da değil, tüm dünyada Israel karşıtı geniş bir anti propagandanın güdümü altındalar.

Apartheid bundan çok kısa bir süre önce Güney Afrika'da Afrikalıların kendi ana kıtalarında, kendi topraklarında  beyazlar tarafından yaşadıkları insanlık dışı ayırımcılıkların bir bütünüydü.
Bu ayırımcılıklar  en temel yaşam kurallarını içine alıyordu. Güney Afrika'da beyazlar zencilere hiç bir hak tanımayacak kadar ileri götürmüşerdi barbarlıklarını. .
Beyazların olduğu hiç bir ortama ait değildi bu insanlar.
Aynı bankta yan yana oturmalarının bile yasak olduğu bir ülke tüm dünyanın gözleri önünde yerel halkı yıllarca ezdi.
1990'da zencilerin hakları için savaşan  Nelson Mandela'nın hapisten salıverilmesinin ardından. 1992'de sadece beyazların katılımına izin verilen bir referandum sonrası yıllar süren bir geçiş dönemiyle, zenci karşıtı olan yasalar adım adım kaldırıldı.

Dünya bugün bağırıyor . Israel Apartheid ! " diye..


1948'den beri savaş halinde olduğumuz tüm Araplara rağmen Israeli düşünüyorum.

Bu ülkede yaşayan müslüman arapları düşünüyorum.

Sekiz milyon nüfus ve ortalama 20.770 km karelik yüzölçümü ile Amerika'nın New Jersey Eyaleti kadar  küçük olan  bu ülkeyi düşünüyorum .

Tüm dünyanın herkesten ve  herşeyden çok sorun yaptığı İsraeli ve Arap Israel sorununu .

Arada yürümeye devam ediyorum.
Sağımda güneşin altında pırıl pırıl parlayan Akdeniz. kuzeye doğru başımı çevirince Tel Aviv'in yüksek binaları gözüme çarpıyor.
Limanda ise  Arap balıkçılar ağlarını açıyorlar, bir sonraki gün tekrar balığa çıkmak için şimdiden hazırlanıyorlar.
Bir çoklarının dudaklarının arasında sigaraları koyu bir sohbet içinder. Kimi Arap çocukları limandan denize atlıyorlar. Bir huşu var her yerde.
Bir yanımda Ha Zaken ve Ha yam... Yani " Yaşlı adam ve deniz" Yafo'nun en gözde , Tel Aviv'in yine en popüler , en büyük restoranları arasında olan Ha Zaken ve Ha Yam .. Bu restoran da bir müslüman Araba ait.  Hafta içi olduğundan sadece, tek tük turistler yemek yiyorlar. Cumartesi günleri ise  insanlar kapıda uzun kuyruklar oluşturuyor,  çeşit çeşit mezelerin tadına bakmak, taptaze balıklardan yemek için.

Hayat zannedildiğinden ne kadar farklı Israelde.

Yafo'daki Araplara sormuşlar, kurulacak Filistin Devletine gitmeyi isterler mi diye, biz burada memnunuz demişler.

Ortadoğu kan gölü , her taraf barut kokuyor, Daesh, Al Kaida, Hizbullah ve bilimum Radikal İslami örgütler birbirlerinin boğazlarını kesiyor. Binlerce,  milyonlarca müslüman öldürüldü bugüne dek.
Araplar yaşadıkları 21 ülkede teokratik monarşiler, dikta rejimleri , muz cumhuriyeti cinsten cumhuriyetlerle yönetilimeye devam ediyorlar.

İnsan haklarının sıfır olduğu Ortadoğu'da yargısız infazlar Suudi Arabistan dahil olmak üzere günlük hayatın doğal bir parçası. Mısırda sünnet edilen kız çocukları, zina yaptıkları iddiası ile kocaları tarafından öldürülen binlerce kadın Arap ülkelerinde hayatın doğal akışı içinde var olan gerçekler.
Küçücük yaşta evlendirilen , gerdek gecesinde dedeleri yaşlarında erkekler tarafından iğfal edilmeleri sonucu yaşamlarını yitiren minicik kız çocukları.
Farklı inançlara sahip oldukları, değişik mezheplerden geldikleri için kafaları kesilen, hırsızlık yaptıkları iddialarıyla elleri bileklerinden ayrılan binlerce insan..
Kocalarını izni olmadan evlerinden dışarı çıkmalarına izin verilmeyen , kısacası insanı hiç bir hakka sahip olmayan kadınlar.

Düşüncelerini yazdıkları için, rejime karşı oldukları için yargısız direk içeri atılan düşünürler ve yazarlar.

Amerika  Colombia Üniversitesi'nde bağıran genç bayan çok şey bildiğini zannediyor.

Geçen haftalarda teyzem ameliyat geçirdiği zaman Israel'in en büyük hastanelerinden birinde onu ziyaret ettim. Tam odasına bulunduğum dakikalarda hemşirelerden biri tansyonunu ölçmek için odaya girdi. İşini severek yaptığı belli, güler yüzlü , sevimli genç hemşireyle hemen oracıkta laflaştık. Genç bayan çıktığında teyzem bana; " Burada çalışan çok Arap bayan var, hepside çok candan, işlerini sonuna kadar yapan güzel insanlar " dedi. Benim de yüzüm güldü.

Aklıma bir kaç gün evvel alışveriş yaptığım dükkanda yine bir iki çift laf ettiğim  başı örtlu Arap kız geldi.

Mc Donald's ta çalışan, New Pharm'da , Super Pharm, Bezeq'te Hot ve bilimum büyük firmalarda tercih edilen elemanlar aklıma geldi... heryerde birlikte var olduğumuz dostlarımız.

Üniversitelerde birlikte eğitim aldığımız Müslüman Araplar. Yine aynı üniversitelerde Profesör olanlar.

Hastanelerde hasta olan ve yine Dr'luk mesleğini yahudi meslektaşlarıyla yapıp yahudilere şifa dağıtan Israelli ve gururlu Arap vatandaşlarımız..

Bu ülkenin ikinci resmi dilinin arapça olduğu gerçeği, telefon açtığınız her resmi dairede size cevap veren telesekreterde kayıtlı ikinci dilin arapça olduğu. Kızımın okulda iki yıl mecburi arapça öğrendiği..

Tv'deki arapça alt yazılar, arapça programlar., Arap spikerler, ..Polis teşkilatının içinde görev yapan yüksek rütbeli Arap polisler...

Israel'in sekizinci cumhurbaşkanı Moshe Katsav'i yedi yıl hapis cezasına çarptıran Yüksek Mahkeme Kurulunun yargıçlarından birinin Arap olduğunu düşündüm.

Knesset'te ( yani Israel meclisinde ) milletvekili olan ve yeri geldiğinde Israel karşıtı akımların içinde işler becerdikleri halde hala daha o çatıda görevlerini sürdümeye devam eden Arap Milletvekillerini..

Israel'i suçlayan yazarların, politikacı ve ünlülerin umurunda değildir mutlaka  Hanan Zoabi , Azmi Bishara, Ahmed Tibi gibi Israel Meclis'nde görev yapıp Radikal İslami Terör örgütlerine destek vermeye devam eden Israel düşmanı Arap Milletvekilleri.

Azmi Bishara'nın başkanı olduğu Balad Partisinin terör destekçisi olduğu gerekçesiyle bir çok ülke tarafından ilşikleri kesilen Qatar tarafından Hamas'la paralel olarak finanse edilmekte olduğunu hatırladım birden.

Birileri bir yerlerde durmadan Israel Apartheid diye bağırıyor hala. Londra sokaklarında BDS örgütünü destekleyen İngilizler , Araplara destek amaçlı gösterilerde!..

Israel'in yıkılmasını arzu edenler dolu Avrupa'da ..

Ortadoğu'da demokrasinin tek kalesini de Uygar Batı yıkmak istiyor. Ekonomik ve politik akımlar Israel'i hedef alıyor, hiç durmadan.

Bu arada, liman'da yer alan eski Yunan manastırının hemen yanındaki dar taş merdivenlerden yukarı doğru çıkmaya başladım. Yafo'nun uzun yıllar evvel restore edilmiş otantik sokakları öyle güzeller ki. El işi takılar, bir çok el sanatlarının sergilendiği, satıldığı galerilerle dolu. Tepeye doğru, balkonları Akdenize açılan evlerde kimi büyük Israelli sanatçılar oturuyor.

En yukarıya vardığımda Yafonun nadide parkı karşısına bir Fransisken Kilisesi olan St Peters'i almış.
Pazarları ülkede yaşayan Filipinli, Afrikalı ve bilimum inanalarına kapılarını açan kilise çok güzel.

Israel'de farklı dinler, inanışlar ve ırklar yasalarla koruma altında . Her din, her ırk bu ülkenin Yahudi Devleti adı altında kurulmasına rağmen yasalarla güvencesi altındadır.

Zaman zaman Israel'de çalışan Afrikalı işçilerin bayramlar, özel günler ve düğünlerde rengarenk kıyafetleriyle adeta bir panayıra çevirdikleri bu park denizden 80 m yüksiklikte. Cıvıl cıvıl ötüşen kuşlar ve parkın en yüksek yerinde asılı Burçlar köprüsünde dilek tutan Çinli turistler.

Ortadoğu'da normal bir soluk alınabilen  bu yerde, Moshe, İtzik ve David'in yanında Ahmed, Mahmud,  Maryam  Suriye'den , Irak'tan, Yemen'den daha özgür yaşıyor aslında.

7500 yıldır hiç terk edilmemiş bir liman yeri olan Yafo'da insanlar sakin ve huzurlu bugün.

Israel'in yönetimi Araplara terk ettiği Gazze'de ise kendilerine seçtikleri Hamas  diğer Arap ülkelerinde devam eden zihniyetin buradaki şubesi olmaya devam ediyor.   Batı Şeria'da El Fetih'in yönetimi altında yaşayanlar kısmen daha iyi durumda olsalar da Araplar için yaşam bir çok bakımdan hep aynı.

Israele boykot çağırısı yapan Batılılar Israel'deki her nefes alan kurumu, müziği, sanatı , politikadan uzak tüm faaliyetler dahil  yaşatmamak için BDS 'si  kullanmaya kararlı. ( Bunun antisemitizmle ilgisi olmadığını söyleyen kimi Israelli solcular var hala )  Israelli sanatçıları, sporcuları , herşeyi sıfırlayarak Israelin varlığını her yönüyle yeryüzünden silmek için çalışıyorlar.

En büyük gerekçeleri ise Israel'in Apartheid olduğu.

Bu arada Daesh Suriye'de Irakın kuzeyinde ele geçirdikleri yerlerdeki Hıristiyan mezarlıklarını , kiliseleri, İsa ve Meryem Ana heykellerini kırıp yok etmeye devam ediyorlar. Kendilerinden başka tüm uygarlıklara karşı duranlar güç kazanırken Batı şimdilik işine geldiğine destek vermeye devam ediyor.

Avrupa'ya taşan radikal akımlar bile hala onları derin uykularından tam olarak uyandırmışa benzemiyor.

Israel'in hayati buluşlarını, bilgisayar ve sağlık ürünlerini boykot etmek işlerine gelmeyen iki yüzlüler kozmetik ürünlerini kullanmamak ve soda stream içmemek için süper marketlerde bağırmaya devam ediyorlar. Türkiye'de Coca Cola'yı yerlere boşaltan aptallarla Batı'daki sözde gelişmiş toplumlar arasında bazı yönlerden hiç fark yok aslında.







  Vahid Beheshti @Vahid_Beheshti In spite of all the propaganda by the regime of the Islamic Republic, the people of Iran continue to risk t...