Seneler evvel ağbim bir arkadaşının Panik Atak sorununu küçücük bir mucizevi hapla yendiğini anlatmıştı bana. Bu genç adam yıllardır beyin hücrelerinin kendi aralarındaki iletişimle birlikte diğer sinir hücreleriyle de iletişim kurmalarına olanak tanıyan bir kimyasal olan " serotonin " in eksik olması yüzünden bu sorunu yaşadığına ve ilaçla bunu takviye ederek panik atak problemini yendiğine inanmış daha doğrusu inandırılmıştı..
Dokuzuncu sınıfta tam Litterature sınavının orta yerinde bana hiç anlamadığım bir şeyler olmuştu. Birden bire beynim sanki gerçeklerden kopar gibi bir bulutun içine girmişti. Bir anda bir rüyadaymışım gibi uzaklaşmıştım reel dünyadan. Ama bu sadece hissi olarak öyleydi. O an kendi kendime sen Batya'sın, şu an sınav veriyorsun diyerek kendimde olup olmadığımı yokladığımı anımsıyorum.Sonuçta elle tutulur bir değişiklik yokken, iç dünyamda bir saniyeden diğerine sanki bir fırtına esmeye başlamıştı. Bir anda kalbimin atışları öyle hızlanmıştı ki şakaklarımın gidip geldiğini anımsıyorum. Neyim olduğunu anlayamadan , sınav, fransızca, sorular...bir anda herşey anlamsızlaşırken beynimde saniyeler içinde oluşan tuhaflıkları, hisleri dağıtmaya çalışırken bulmuştum kendimi. Madame Janet 'in okuduğu soruları o anki karmaşık durumuma rağmen yazmaya çalışırken, aynı sorulara daha sonra nasıl cevap verdiğimi anımsamıyorum .
O günü izleyen günlerde her okula geldiğimde aynı şeyi yaşamaktan korkmaya başlamıştım. Ya bir daha o tuhaf hisler gelirse? Ve o dönem 15 gün boyunca hiç uyuyamamıştım. Hayatım bir günden diğerine değişmişti. Ve ailem bana ne olduğunu anlamıyordu.
Kısa bir süre sonra annem beni Dr. Benbanaste'ye götürdü. Ve ben adama başımdan geçenleri, korkularımı anlattım. Baktım adam karşımda gülümsüyor. Merak etme senin hiç bir şeyin yok ve aklını kaçırman söz konusu falan değil ! Hadi şimdi eve git ve rahat uyu demişti. İşin enteresan tarafı doktordan çıktığımda hissettiğim kaygım bir anda en az yüzde elli azalmıştı. Çünkü güvenilir birinin ağzından bir şeyim olmadığını duymuştum. Tabii esasen bir şeyin yok demek yanlıştı. Bir şeyim vardı. O da Panik Atak tı! . Ama o ana dek korktuğum senaryonun gerçeğe dönüşme ihtimali gerçekten yoktu.
Ve ben o günden sonra kitapçılarda sürekli kendime yardımcı olabileceğim kitaplar aradım.. Bana ne olduğunu tam olarak anlamak istedim. Panik Atak konusunda bir çok şey okudum. Ve mücadelemin kendi kendimle olduğunu keşfettim. Bana panik atakları getiren şey belki genetik bir eğilim olsa da insanın büyüdüğü ortamın, çocuklukta yaşadıklanrının etkilerini göz ardı etmek mümkün değildi. Ama kendi kendime Freud'culuk oynayarak iç bende nelerin yattığını keşfetmem çok çok zordu. Yapabileceğim tek bir şey vardı, başıma gelen bu yeni durumla ve panik ataklarla yaşamayı öğrenmek.
Sadece zaman bana yardım etti. Dokuzuncu sınıfta, Madame Cathy'nin Kimya dersinden beni geçirmemesiyle ( ya da tabii ki benim becerememem yüzünden) kaldığım ikmal sınavında bir ders yüzünden bir seneyi kaybetmem ki aslında bu bana ( yanlış sistem ) karşı bir anlamda haksızlık olmuştu. Çünkü sonuçta zaten Edebiyat Bölümünü okuyacaktım ve hayatımda bir daha kimyanın yüzünü bile görmeyecektim. Üniversite'de de Gazetecilik Bölümü için kimya'nın en küçük bir etkisi yoktu..
Ancak yine de, belki de sınıfta kalışım kayıptan çok sonunda kazanca dönmüştü benim için. Okulun ortamından bir dönem uzak kalmak bana aslında iyi gelmişti. Beni bir çok anlamda rahatlatmıştı. Arada o sene dışarıda beklerken, Cihangir'de bulunan Amerikan Dil kursu hayatımda yaşadığım en olumlu deneyimlerden biri olmuştu. . Panik ataklar beni zaman zaman yoklamaya devam ederken, sabahtan akşama kadar gittiğim kursta İngilizceyi en iyi sistemle öğreten , sekiz ay içinde Amerikalı hocalardan bu dilin temelini bana veren o okuldan diploma alıp kısmen biraz daha sağlıklı bir ruh yapısıyla ertesi yıl Saint Benoit'nın onuncu sınıfına devam etmiştim.
Bir iki yıl sonra panik atakların günlük yaşamımdaki etkileri kısmen azalmıştı. Biraz uzağa gitmem gereken durumlarda sıkıntıya giriyordum ama onu da yavaş yavaş zamanla yendim...
En büyük şansım kanımca o zamanlar ilaç kullanmamış olmamdi. Belki aynı durumları aynı senelerde ABD'de yaşamış olsaydım beni büyük ihtimalle ilaçlarla doldurarak hayatımı daha o yaştan kaydırmışlardı bile.
Halbuki kişi sorununa hakim olmayı öğrenirse hem beyni kimsyasal maddelerin etkisinde kalmamış olur, hem sorunuyla gerçek anlamda savaşan taraf olur. İlaç değil silahın kendisi sizin elinizdedir ,
Seneler sonra, oğlum dört beş yaşlarındayken kuzinim bana bir ilaçtan bahsetti. Oğlumla çok zor günler geçiriyordum ve sinirlerim yeterince yıpranmıştı. Bende misafir olan kuzinim SSRİ denen bir grup ilacın mucizeler yarattığını iddia ediyordu ( tamamen iyi niyetle tabii ) Prozac adını sanırım bugün duymayan yoktur. Bağımlılık (?!) yapmayan bu ilacı alanların hayatları değişiyordu.. Benim de o zaman duyduğum bir isimdi bu. O an ilaçlardan yana değilim demişsem de daha sonra fikrimi değistirecektim .. Aslında tek ihtiyacım olan şey, oğlumun problemini anlamak ve bir destek grubunun içinde olmaktı... Gal'in sorununu değiştiremeyeceğim gibi, kendi yutacağım hapların hiç kimseye fayda sağlamayacağı kesindi fakat kendinizi belli zorluklar içinde bulduğunuzda ve desteğe ihtiyacınız olduğunda kaldığınız boşlukta her uzatılan dala elinizi uzatmayı denemeniz de doğal bir tepki aslında ...
Kısaca sonunda denedim.. Prozac olmadı. Bir çok yan etkiler yaşadım.. kendimi daha iyi hissetmenin suni yollarını arıyordum. Her denediğim SSRİ grubu içindeki bir diğer ilaç bana berbat etkiler yapıyordu. Keşke tüm bu açık işaretleri farkedip ilacın iyi bir çözüm olmadığını anlamış olsaydım. Sonunda Cipramil yavaş yavaş etkisini göstermişti. Öyle büyük mucizeler görmeden, sadece daha apatik bir ruh haline girmem bu ilacı anlamsız bir şekilde her gün almam için yetmişti.
Her gün bir Cipramil yuttuğum dönemlerde kafamda bir çeşit bağımlılık gelişti. Bu bağımlılık, ilaca karşı duyduğum asılsız güvendi. Suni, gerçekten uzak olan bir inançtı bu; " Oğluma karşı gösterdiğim sabrın ve anlayışın arkasında bu ilacın olduğuna inanıyordum! "
Bir kaç yıl anlamsız bir şekilde her gün bu ilaçtan bir tane aldım..Elle tutulur bir yardımı olmadığı halde. Seneler sonra bende tuhaf tuhaf belirtiler ortaya çıkana dek aynı hapı yutup durdum
Bir zaman sonra kimi unutkanlıklar yaşamaya başladım. Önceleri yorgunluktandır diye düşündüm. Yeterince koşturuyordum ve tabii kafam bin bir şeyle doluydu. Bir andan diğerine bazı şeyleri unuttuğum oluyordu bazen. Daha sonra kimi insanları sokakta gördüğümde simaları karıştırdığım oluyordu. Bunlar çok tuhaf şeylerdi . Bir akşam hatırlıyorum elimde bir sandwich vardı , ve birden ağzımdaki lokmayı yutamadım. Yutma hareketini yapamadım. O ana dek başka bir çok nörolojik şeylerle birlikte bu son yaşadığım olay en basit tabiriyle ödümü koparmıştı. Aynı gün Nörolog'tan randevu aldığımı anımsıyorum.
Kadın'la görüştüğümüzde , bana yaptığı uzun muhayene ve sorduğu sorular sonunda, açık ve net bir şekilde: " Aldığın ilaçları bırakmanın zamanı gelmiş ! " demişti.
Bana bu ilaçları yazan doktor ya da ilaçları bırakmamın zamanının geldiğini söyleyen Nörolog, ikiside ılaçları bırakırken ne kadar dikkatli olmam gerektiği hususunda beni uyarmayı gerek görmemişlerdi
Kısacası bu ilaçların zararlarından doğru dürüst bahsedilmeyen bir dünyada her yıl milyonlarca kişi Psikiatrik haplarla yaşamaya alıştırılıyor.
Benim ilaçları bırakmam, kendi kafama göre haftalar almıştı. Ancak aylar sürmesi gerek bir süreçti bu ve ben bilmiyordum. Çünkü yıllardır beni uyarmadan bana reçete yazmaya devam eden doktora karşı tüm güvenimi yitirmiştim artık. Ve ne yazık ki kendi aklımla, doğru yaptığımı sandığım yanlışların getirdiği ceza çok uzun süre bir çok semtomlar, rahatsızlıklar hissetmeme neden olacaktı.
Big Pharma olarak anılan , Dünya İlaç Sanayi insanları para için zehirlemeye devam ediyor. Hala daha ilaçların yararlı olduğuna inanan milyonlar kandırılmaya devam ediyorlar.
Bu ilaçları , kullanmak ve bırakmak ne kadar tehlikeli ; " Acaba kaç kişi biliyor?"
Acaba , Xanax gibi yatıştırıcı ilaçları iki haftadan fazla kullanmamaları gerektiğini bilmeyenlerin yıllarca kullandıkları bu ilacı birden bıraktıklarında epileptik bir nöbetle komaya girebileceklerini, ani ölümle karşı karşıya kalabileceklerini kaç kişi biliyor?
Senelerce kullanılan psikiatrik ilaçların beyinde zararlar yapabileceğini. Kimi insanlar için bu zararların dönüşü olmayacak kadar büyük olduğunu?!! Ve bu ilaçları bıraktıktan sonra onlardan kurtulmak bir yana seneler boyu günlük hayatlarını sürdürmekte zorlanacak derecede korkunç semtomlar geliştirebileceklerini kim anlatıyor insanlara? Kaç kişi biliyor bunları? (İlle de her ilacı bırakan bu kadar kötü hissedecek diye bir kural yok mutlaka, kullananlar için önemli bunu bilmek! )
Evet doğru, kimi insanlar yirmi, otuz yıl bu tip ilaçları sorunsuz kullandıklarını söylüyorlar. Bir diğerleri bu ilaçlara başladıktan sonra tüm zararlarına rağmen onları bırakmayı başaramıyoirlar. Ve bir diğerleri seneler boyu cehennemi yaşıyabiliyorlar..
Hele eften püften sebepler için, kimi ufak tefek inişler çıkışlar için hemen psikiatriste koşmak bir insanın kendi eliyle hayatını yıkması demek olabilir. Psikiatristin elindeki tek şey ilaçlar. Başka bildikleri hiç bir şey yok sizin için. Ve bu ilaçların hiç biri tedavi etmez. Sadece insan beyninde zaman zaman bazı noktaları uyuşturup , etkisizleştirir.
Serotonin eksikliği gibi bir saçmalığı insanlara yutturan İlaç Sanayi, beyine verdiği suni maddeler, suni Serotoninle, beynin kendi sağlıklı işleyişini bozmaktan başka bir şey yapmış olmuyor.
Kansızlığı bile tahlillerle belirlerlerken nasıl olur da , hafif bir depresif durum için doktora giden her insana hiç bir test yapmadan hemen Serotonin eksikliği olduğuna karar verip bu ilaçları veriyorlar????
Peki niye insanlar susuyor? Çünkü psikiatrik ilaçlar söz konusu olduğu için ön yargılardan çekinip çoğunluk konuşmuyor , İnsanlar yaşadıklarını paylaşmıyorlar.. Ve kurbanlar sessizce köşelerine siniyorlar. Kimsenin elinden bir şey gelmiyor. Çoğu kez ilaçların yaptıkları zararlardan etkilenen kişileri bunalımda zannediyorlar. Bu insanların kimin ve neyin kurbanı olduklarını bilen yok. Bazen kişilerin kendileri bile farkında olmayabiliyorlar , bir sürü doktora koşuyorlar, yaşadıkları şeyler yüzünden. Kendilerini son derece hasta hissedebiliyorlar ve yaşadıklarının ne olduğunu bile bilmiyorlar
Kişiden kişiye değişen semtomların, ilaçları bıraktıkları için geliştirdikleri, " Bağımlılık sendromu" ( Withdrawal Syndrome - İlacın Cekilmesine bağlı Sendrom ) olduğunu ve kimi insanlarda bu şeyin senelerce sürebildiğini bir çok insan bilmiyor.
İşte bu yüzden sorunlarınızı başka türlü halledin!! İlaçla değil!!
Amerika'da, İngiltere'de bu konuda uyarıda bulunan Profesörleri tehtid eden büyük bir mafiadır İlaç Sanayi. Yine de biraz araştırırsanız İnternet üzerinde bu konuda. İngilzce olarak yeterince belge ve açıklamalar mevcut. Ama genelde insanlar ilaç almak kararı devresinde yeterince uyarılmıyorlar. Ancak benim gibi sütten ağzı yanmış kişilere denk gelmeniz lazım. Yinede bulunduğum kimi ortamlarda ilaç kullanıp çok memnun olduklarını söyleyenlerin karşısında sadece susuyorum. Çünkü zaten bu ilacı alan bir insanı uyarmak bana düşmez. Tek dilediğim şanslı kitlenin içinde olmaları ve ilaçlardan iddia ettikleri gibi fayda görmeğe devam etmeleri!!
Biliyoruz ki bir çok kez, ilaçların bize etkileri sadece onlara ne kadar inandığımızla ilgilidir.. PLACEBO!!
(Aşağıda ilaçlar hakkında Ingilizce bir link veriyorum )
Batya R. Galanti
https://www.youtube.com/watch?v=luKsQaj0hzs