Yeni bir ülkeye alışmak
Yıllar evvel, İstanbul'dan tanıdığım bir arkadaşımla Israel'de görüşmeye başlamıştık. Benim gibi buraya aynı senelerde göç etmiş, karısını burada tanımış evlenmiş bir çocukluk arkadaşımdı bu. Arada. bir de birbirimize çok yakın oturduğumuzu farkedince sık sık biraraya gelmeye başlamıştık. ( Adres değiştirdikleri günler gelene dek ) . Oğlumun yeni doğduğu zamanlardı, onların da yeni bebekleri olmuştu. Çok güzel bir oğlan çocuğuydu bu. Birinci yaşını doldurduğu gün, bir Cumartesiydi anımsıyorum. Çok küçük bir doğum günü partisi yapmışlardı. En yakın dostlarını çağırmışlardı evlerine. Sanırım o gün onların evine ben sadece Gal'le gitmiştim. Ve biraz sönük bir ortamda gerçekleşen. en fazla beş altı kişilik buluşmamızda. oturduğum yerde tanıştığım bir çiftle beraber uzun seneler önce Büyükada' dan tanıdığım genç bir adam gelmişti. Hiç bir samimiyetim olmadığı bu genç adamı sadece görüşten tanıyordum.
O gün tabi bir kaç Olim Hadaşim yani yeni göçmenler biraraya gelince konu yine klasik bir mevzuya gelmişti. Israel'e neden göç ettiklerinden bahsediyordu insanlar. Hangi sebeplerden buradaydık.
Gerçeği kabul etmek gerekirse, yaşadıkları yerde mutlu olan insanlar kolay kolay alıştıkları düzenlerini, işlerini, evlerini bırakıpta başka bir ülkeye göç etmezler. Genelde insanların maddi ya da manevi bir sıkıntıları vardır. Bir Yahudi de çoğu zaman çok fazla Siyonist olduğu için gelmez Israel'e. Eğer daha çok genç ve idealist değilse tabi.
Evli ve belli bir kariyer sahibiyseniz bunun çok ötesinde sebepler vardır çoğu zaman. Bunlar yaşadığınız ülkede kendinizi artık güvencede hissetmemekten başlayıp, ekonomik ve sosyal problemler olarak değişir.
Zaman zaman dünyanın belli ülkelerinden çok genç bir nüfusun, dini ve idealist kimi görüşlerin arkasından. buralara hissettikleri bir özel bağın neticesi kendilerini Ortadoğu'nun bu biraz daha feragat gerektiren, daha karmaşık ortamının tam içinde bir yerlerde kurulmuş ülkeye gelip yerleşmek için o istisnai şevki duyarlar. Bu gerçekten bir insana duyulan koşulsuz şartsız aşka benzer. Bu insanlar bu ülkeye bir insana duyulan gözü kapalı aşıklar misali bir bağ duyarlar. Türk Yahudileriyse geçirdikleri tarihle birlikte sanırım, yeterince Siyonist olacak birikime sahip olmadılar.
Bunun ilk sebeplerinden biri, mesela Osmanlı Döneminde, özel vergilendirmelere tabi tutulmalarının dışında, Avrupa'da yaşanılan boyutlarda olayları yaşamamış olmaları olabilir. Cumhuriyet döneminin ileriki yıllarında ise ekonomik olarak hayat seviyeleri yükselen cemaatimiz, bundan sonra da genel olarak Israel'i çok fazla idealize etmediler. Bazı inişli çıkışlı dönemlerde hep bir takım insanlar orayı bıraktılarsa da Erdoğan dönemine kadar, cemiyetin yeterince büyük bir kısmı hala orada kalmayı tercih ettiler. Taa ki, Sinagogları hedef alan saldırılar artana kadar, Taa ki Devletin büyüğü dikek olarak Yahudi Cemiyetini tehtid etmeye başladığı günler gelene kadar. Ta ki, ülkede İmam Hatip'ten başka çocuklarını gönderebilecekleri okullar kalmayana kadar. Taa ki insanların alım gücü neredeyse sıfırlanana kadar.
Arkadaşımın küçük oğlunun doğum gününde görüştüğümüz insanlarsa daha bugünlere gelmeden orayı bırakanlardandılar. İşleri yürümeyen kimi diğer insanlar gibi çaresizlikten gelenlerdendiler. Sanırım aralarında bir tek ben bu ülkeye duyduğum romantik bağ 😵 yüzünden buradaydım.
Kendisini görüşten tanıdığım, duruşuyla ve konuşmasıyla gayet efendi bir insan olan adamın suratsız annesi hemen lafa girmişti; "Babamız hayatta olsaydı bizim ne işimiz vardı buralarda !"derken. Ülkenin bulunduğu durumdan bir kabahati varmış gibi bir his veriyordu insana. Bir kadın ayrıca kocasını "babamız" diye çağırıyorsa demek ki eşini kendisine tamamen bir dayanak olarak almıştı. Ve dayanağını kaybettiği gün çaresizlikle buranın yolunu tutmuştu.
Ondan şikayet bundan şikayet derken. Bana çok yakın oturan diğer komşu çiftin kocası; "Burada doğru dürüst doktor mu var?! "deyiverdi birden! Ben adamın suratına bakakaldım o an. Birincisi, kendi anneannesini Türkiye'den ameliyat ettirtmek için getirdiklerini biliyordum. Yaşlı kadına, Türkiye'de kalbi için yapılacak bir şey yok diyerek doktorlar kadını kaderine terketmişlerdi. Bunun üzerine onu buraya getirtip, vatandaşlık aldırtarak ameliyat ettirip kadını sağlıklı bir şekilde tekrar geri gönderen insanların bunu söylemeleri tepemi attırmıştı. Efendim, burada doktor senin yüzüne bakmıyor bile diyordu. Bilgisayardan yüzünü kaldırmıyormuş doktorlar! diye şikayet ediyordu adam. Hayatımda en zoruma giden şey, insanların bile bile haksızlık yapmalarıdır.
Türkiye'de insanlar özel doktorlara gitmeye alışkındılar. Devlet hastanesine güven duymanız mümkün değildi. Herşey parayla dönüyordu. Bu iş bugüne kadar böyledir orada. Sonra eskiden herşey doktorun özel muayenesiyle yapılırdı. Doktor hastayı bizzat muayene ederdi. Şimdi, bilgisayara bakıyor çünkü sizin bütün verileriniz, bütün bilgileriniz bilgisayarda kayıtlı. Ve size teşhis koymak için sizi testler yapmaya gönderiyor doktorlar. Bugün doktor sizin yüzünüze niye baksın? Yüzünüze bakıp ne görecek?
Onlar bütün bir halkı kapsayan Kupat Holim sistemini anlamıyorlar. Parayla gittikleri doktorun itinasını özlüyor gelen göçmenler. Tek bir doktora güvenerek, onun gözetiminde olmak istiyorlar. Onu her saat arayabilmek,. Sizin cebinizden paranızı alsa da, her muhayene için on ton para vermek onlara daha normal geliyor.
Burada doktorun çalışma saatleri olduğunu ve o saatlerin dışında Kupat Holim'in acil bölümünü arayabilecekleri ve oraya gidebilecekleri gerçeği tatmin etmiyor göçmenleri! Benim doktorum beni her an her saatte kabul ederdi diyorlar. Çünkü Türkiye'de sadece parası olan kendi hayatını kurtarmak lüksüne sahipti ve onlara bu normal geliyor. Peki toplumun sadece küçücük bir yüzdesi kral gibi yaşasın gerisi gebersin mi? Burada size bakan doktor, herkese hizmet vermekle yükümlüdür. Doktor sadece parayla satın aldığınız bir malınız gibi değildir. Aynı doktor özel ücretle de bakabilse de esas görevi devlet hastanesinde herkese hizmet vermektir.
Kupat Holim sistemi herkesi kapsar. Buna göre, Türkiye'de kimse aşı olamamışken Israel'de toplumun büyük bir bölümü kendi Kupat Holim'ine gidip aşısını çoktan oldu. Bunu göremiyorlarsa bu insanlar buradaki sistemin nasıl iyi yürüdüğünü ve özel yerine tümü kapsayan bir sağlık sisteminin ne kadar daha büyük bir güvence olduğunu kavrayamamışlardır demek.
Özel Hastanelerde paralarını soyan doktorlar tarafından terkedilmiş hastaları da duyduğum Türkiye'de en iyi doktorlar, en iyi profesörler sadece özel hastanelerde belli bir kitleye sağlık hizmeti veriyorlar. Ve bu sistem sadece kimileri memnun ederken ve egosunu da tatmin ediyor belki. Ancak akıllıca olan, herkes gibi olmaya alışırken, devletin paralı ve parasız tüm halkla beraber sizin de güvenceniz olduğunu anlamaktır.
Yeni bir ülkeye alışmak kolay değil, yeni bir ülkeye, herşeyin farklı yürüdüğü yeni bir sisteme. İnsanlara ve ortama. Bazen, bazı şeylere seneler geçse de alışamayabilirsiniz. Ancak tüm artılar ve eksilere baktığınızda çıkan sonuç önemlidir. Gerisiyse boştur.
Batya R. Galanti
k s