BAHARLA UYANAN DUYGULAR...
Yine bir bayram var önümüzde. Her geçen bayramn ardından bu da bitti derken kendi kendime Rosh Ha Shana'da düşündüğüm şey aklıma geliyor bir kez daha. Dün gibi sonbahar'ın hüznüyle gelen yeni Yahudi Yılı ne de çabuk arkamızda kaldı demiştim. Sukkot, Kippur ve Hanukkah ve uzun bir kış ( kimileri için kısacık ta olsa ) hepsi arkamızda kaldı. O hüzünle karşıladığımız sonbahar'la daha bir içe döndüğümüz dönemler bir kez daha geride kalarak yepyeni zamanları karşılamaya hazırlanıyoruz tekrardan. Benim için sene sanki iki bölüme ayrılır oldu bu şekilde son yıllarda. Sene, zaman.. iki ayrı bloktan oluşurmuş gibi. Bu iki zamansal bloklaşmayı Israel'de hissetmekse çok daha olasıymış gibi geliyor bana. Ilıman bir ülke olmasının verdiği bir olgu bu sanırım. Birinci bölüm, Pesah'tan Rosh Ha Shana'ya kadar devam eden yarım yıl; yazı ve yazın insan zihninde temsil ettiği tüm şeyleri içeriyor bu dönem. Mart ayında yavaş yavaş kendini belli etmeye başlayan bir yenilenme dönemidir bu. Uykuya yatan herşeyin birden bire yeniden hayat bulması gibidir bu uyanış.. Çıplak kalan ağaçlarda ilk kez yeniden tomurcukları farkedersiniz. Yerlerde gezen ölü yaprakların boş bıraktığı dallarda yeniden belirmeye başlayan taptaze küçücük yapraklar görünce her daim bir dönüşümün parçası olduğunuzu hatırlarsınız. Belki de o sonu geldiğini düşündüğünüz hayatın da bir devri daim olduğuna inanmaya iter bu uyanış sizi. Dallarda yenilenen yapraklar gibi, yanınızdan geçen pusette yatan bebeğin o taze gülüşünde aynı uyanışı hissetmektir bu.
Hayat bir kez daha güzel görünmeye başlar. O taze yapraklar gibi burnunuza bir yerlerden bir bahar kokusu esmeye başlar . Kendi kendime, kokunun nereden geldiğini ararım... o güzel kokuyu burnuma taşıyan çiçekleri arar gözlerim? Sadece görsel bir şenlik değil bu! Kokusuyla, dokunuşuyla, içinizde uyuyakalan insani bir defa daha canlandıran doğanın sevinçli haberleri gibi bir uyanış. Sevgiyle etrafınızı kuvvetle sarmak için kollarınızı uzatmaya iter sizi daha da çok. Sizi bırakmayan sevdiklerinize sarılmak için derin bir haz uyanır, tüm canlanan bedeninizle birlikte. İçindeki o coşkuyu yaşamak için çevrenizde sevdiklerinize daha da çok sarılmak ister bulursunuz kendinizi. O hiç bitmeyen şefkatin canlanışı gibi. Doğaya olan sevgi, insana, kediye ve köpeğe yansır sanki. Sevdiklerimize olan ihtiyacımızı da anımsatır bir kez daha.
Doğanın bizi hiç hayal kırıklığına uğratmadığını farkederim her bahar. Yeniden parlayan bir ışık gibi içimi ısıtır bahar. Senenin en mutluluk veren günleridir bu günler. Baharla gelen bayram da bunu pekiştirir. Keşke sonsuza kadar sürse dersiniz bir an. Keşke, sizi bırakıp gidenler de bu şölene katılsalardı ya dersiniz birden. En güzel zamanlarda da bir anda içinizde kalan boşlukları ayrıca hatırlarsınız. Tam olan ne var ki? Keşke sizin değer verdiğiniz, çok sevdiğiniz kimi insanlar da içinizdeki o güzel duyguların küçücük bir ortağı olsalardı. Aynı hisleri sizinle paylaşmak isteselerdi. Halbuki her insan sizin yaşattığınız sevginin bir parçası olmak istemeyebiliyor.
Vermeye hazır olduğum şeyleri kabul etmek istemeyenler de olabileğini hep hatırlatmam gerekiyor kendime.
Önümüzdeki Cumartesi gecesi biraraya geleceğimiz sevdiklerimizle esaretten özgürlüğe çıkışı anımsayacağız bir defa daha. Bu yıl, bir sene boyunca süren hapisten normal yaşama geri dönüşü de kutluyoruz biz burada. Dilerim, aldığımız bu derin nefes dünyanın her köşesinde çok yakında kendini hissettirmeye başlasın. Dilerim yeniden doğan doğayla beraber insanlık yavaş yavaş bu virüs'ün esiri olduğu günlerden çıksın artık. Dilerim arkamızda bıraktığımız, karmaşık seçimin sonunda bizi açığa çıkaracak aklı başında bir hükümet kurulsun.
Dilerim bu bahar tüm insanlığa"yeniden bir doğuş gibi" gelsin!
Batya R. Galanti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder