BENİM KIZIM ASKER
Geçen hafta akşam yürüyüşüme çıkmıştım. Her zamanki güzergahımda , kulağımda en sevdiğim melodilerle yaptığım yürüyüşlerimden birine.
Her gün kendime ayırdığım bir saatlik yürüyüş beni günlük stresimden uzaklaştıran, rahatlatan tek şeydir. Yol boyu gözümü çoğu kez alamadığım palmiye ağaçları ve etrafta kimi kimi rastladığım müdavim jogging severler dışında çoğu kez kendimi kah yirmi otuz yıl evvelinde bulduğum, kah günlük olayların analizini yaptığım, ya da içimi sadece yoğun duygulardan boşaltıp adeta bir çeşit meditatasyon moduna girdiğim yürüyüşlerimden biriydi ki yine , karşıdan bir grup gencin koşar tempoda geldiğini gördüm.
Hepsi siyah t-shirtlerleydi. Çoğunluğunun erkeklerden oluştuğu , aralarında iki üç kızın da bulunduğunu gözlemlediğim çocukların arasında en önde koşanlar ellerinde bir sedye taşıyorlardı.
O an bulunduğum nokta evime bir kilometre uzaklıkta bulunan yemyeşil kocaman bir sahanın hemen yanıydı. Yıllar önce o yeşil sahada spor yapan insanların ortasında görmüştüm ilk kez böyle siyah t-Shirtlerle idman yapan gençleri ve o gün bana eşim bu çocukların askeriye tarafından komando erliğine seçilmiş gençler olduğunu söylemişti.
Her yıl liseyi bitirmek için sınavlardan geçen gençler tüm bu yoğun dönem içinde okul bitirme sınavları dışında askeriye tarafından üç ayrı görüşme için Israel'in Tel Ha Shomer'deki merkezine çağırılırlar. Bu görüşmelerde her gencin bedensel, psikolojik ve kognitif durumları inceden inceye kontrolden geçirilerek , lise sonrası girecekleri mecburi hizmette yer alabilecek durumda olanların hangi görevlere tayin edileceklerine karar verirler.
Karşımda koşan genç çocukların çoğunun hala yüzleri yeterince olgun bir erkek havasına girmemiş göründüler bana. Sanki ben hala çocuğum diyorlar . Arkalarında erkeklerin temposuna ayak uydurmaya çalışan genç kızlara inanmaksa ne zor. Çünkü erkeklere karşın kızlar komando erliğine sadece gönüllü olarak katılabilirler. Sadece kendileri isterlerse ve tabii bu zor görevi kaldırabilecek kuvvete sahiplerse.
Kimileri arkadaşlarını sırtlarına almışlar . Bir an bütün vücudumu bir ürperti sardı. Gözlerim doldu. Beni , küçük oğlumu, karşı kaldırımda yürüyen yaşlı adamı korumak için omuzlarına yüklendikleri bu çok tehlikeli görev için ne kadar da genç olduklarını düşündüm. Hayatlarının en civcivli zamanlarında haftasonu hangi diskoteğe gideceklerini düşünmek yerine arkadaşlarını sırtlarına almış koşuyorlar.
Önümüzdeki bir iki ay içinde alınacakları askerlik programı içinde en zor koşullar için kendilerini hazırlayan bu gençler bugüne dek dünyadaki her normal çocuk gibi, tarih, felsefe ve matematik okudular. Annelerinin gözbebekleri olan bu çocukların ne yedikleri , ne içtikleri, gece nasıl uyudukları, okulda mutlu olup olmadıkları ne kadar büyük önem taşıdı hep.
Her normal çocuk gibi denize gittiler, arkadaşlarıyla oyun oynadılar .. Buraya kadar her şey Amerika'da, Avrupa'da olduğu gibi idi.
Hayatın normal olduğu diğer gelişmiş ülkelerde 18 yasındaki çocuklar bundan sonra da biten sınavların ardından gidecekleri tatilin hayallerine kaptırıverirler kendilerini. Belki de ilk aşklarının büyüsünü yaşadıkları güzel gecelerde dansın, müziğin temposunda sarhoş olurlar.
İki ay evvel kızımı askeriye'ye teslim ettiğim sabaha döndüm birden.
Son güne kadar çok fazla üzerinde durmadığım bu önemli olgu o sabah bir anda beni bambaşka duygulara alıp götürdü. Bu kadar heyecanlanacağımı hiç düşünmemiştim . Bana kızımın askerliği , sanki bir çeşit okul yıllarının farklı bir versyonda devamı gibi geliyordu ilk başlarda. Kız asker işte!
Ona verilecek görev için her sabah evden çıkacak . akşam da yine evine gelecekti.
Askere alındığı gün gelip çatınca, sabah evimize bir hayli yakın olan Tel Ha shomer'e götürdük onu. Yanında kocaman bir valizle. Tüm ihtiyaç duyabileği günlük seylerle dolu valizi.
Merkeze vardığımızda karşılaştığım manzara karşısında bir anda kalbim sıkıştı, o ana kadar hissetmediğim çok yoğun bir heyecan kapladı içimi. Geldiğimiz yer o kadar kalabalıktı ki. Tüm askere alınan genç çocukların aileleri ve yakın arkadaşları yanlarındaydı. Etrafıma baktığımda çoğu annenin gözlerinde yaşlar gördüm.
Kızım bana daha önceleri sormuştu, " Anne, sen eminim askere gideceğim gün ağlarsın degil mi? !" . Kızım beni tanıyor, nasıl duygusal olduğumu. Bense " Ne var ağlayacak, sen her gün eve geleceksin demiştim. ! " saf saf...
Bu geçtiğimiz yaz , askeriyede aylar önce gittiği görüşmelerin ardından geçen uzun zamandan sonra, görevinin ne olduğunu öğrenmişti. Kısaltılmış kelimelerden oluşan bu görevin adı bende hiç bir çağrışım yapmıyordu. Kızım bana " Anne araştırdım, kabul edildiğim görevde çok önemli ve gurur duyman gereken bir sorumluluk taşıyacağım hizmetim boyunca!"
Onun her gün eve geleceğini zannettigimde bu yüzden gülüp geçmişti. O benden daha iyi biliyordu.
Tel Har Shomer'de digital tabloda ismi çıkınca, onları çaylaklık dönemi için bekleyen üs istikametinde yola çıkacak otobüse doğru adımları hızlanırken içimde bir anda bir şeyler koptu.
Bana ne olduğunu anlamadım; sadece dört yaşındayken bembeyaz elbisesi ile doğum günü için yuvaya koşuşturduğu günü anımsadım birden. Elimde onun için hazırladığım doğum günü pastası vardı. O sabah ne kadar da neşeliydi, fakat bir anda ayağı takılıp düşmüştü. En sevinçli anında bacaklarından akan kanlarla bir anda yüzündeki sevincin yerini alan üzüntü ve acıdan kıvranan küçük kızım.
O küçük kızın nasıl büyüdüğünü anlamamışım .
Bana bir anda sarıldı, " Maman!" Kızım beni Maman diye çağırır. Sıkı sıkı sarıldı Ne tuhaf! onun kollarında kayboldum. Küçücükken onu kucağıma aldığım günlerin tersine bugün onun kollarında ben küçük kalıyorum. Onu askeriyeye teslim ettiğim günün ilk gecesi annelik görevimin sonuna geldiğimi sandım bir an. Ona karşı olan sorumluluğum o gün askeriye ile el değiştirmişti.
Bazı şeyleri toparlamam bir iki gün sürdü.
Anneliğimin hiç bitmeyeceğini sadece bir dönemin kapanıp yepyeni bir dönemin başladığını anlamam. Her akşam , beni özlemle arayan kızımın sorduğu sorularda, iki haftada bir döndüğü yuvasında aradığı sıcaklık anneliğin hayat boyu bitmediğini bana hep gösteriyor.
Dün yine en az iki haftalık bir süreç için yeni üssüne doğru yola çıktı.
Trump'ın geçen günlerde yaptığı " Jerusalem Israel'in başkentidir " açıklamalarıyla yeniden alevlenen kimi olayların neler getireceği soruları akıllarda dönüp duruken sırtında kocaman çantasıyla onu bekleyen görevi için ilk otobüse binmek üzere bana yeniden sarıldı.
İki yıllık bir dönemi kapsayacak bu görev ona sadece gurur veriyor.
Kızlar için iki , erkekler içinse üç yıl süren bu hizmet dönemi insan hayatını baştan sona etkileyen ve Israel gerçeklerini diğerlerinden en keskin hatlarıyla ayıran bambaşka bir olgu.
Daha aylar önce matematik sınavı için saatlerce odasından çıkmayan Danielle ve onun gibi tüm gençler eğitimlerine bir kaç yıl ara vererek alındıkları askeri hizmetle dünyanın belki de hiç bir ülkesinde mevcut olmayan bir şekilde her şeylerinden bir çırpıda ödün vermek zorunda kalıyorlar. Ancak yıllar sonra kaldığı yerden devam edecek olan yüksek eğitimlerinden, özel hayatlarından, kişisel isteklerinden, hobilerinden, aşklarından ve ailelerinden ödün vererek bu küçücük toprağı koruyabilmek ve kalan insanların gündelik yaşamlarına normal bir şekilde devam edebilmelerini sağlayabilmek için.
Israel'den ve askerinden ve onunla ilgili herşeyden ölesiyle nefret eden milyarlarca insana rağmen, sevgiyle, özveriyle ve en içten duygularla vatanlarına hizmet eden ve bu toprağı korumaya devam etmezlerse onlar için başka hiç bir gerçek yuvanın mevcut olmadığının bilinciyle gencecik yaşlarında omuzlarına yüklenen bu ağır yükü olgunlukla taşıyan evlatların bizim için ne kadar değerli oldukları açıktır.
Bugün tamamen bir ütopia gibi gelen gerçek bir barış hayali ise gencecik yaşta bir karış toprak için ölmemesi gereken çocukların son derece değerli olan canları için her gece yatağımızda ettiğimiz duaları süslüyor.