ARADAKİ FARK
Üniversite ikinci sınıfa gittiğim zamanlarda bir genç kızla tanışmıştım , sınıfımdan. Güzel bir yüzü vardı, açık kumral, sade. kendi halinde, cici bir kız. Sessiz bir yapısı olmakla birlikte bana çok çabuk kendini açmıştı. Ailevi kimi problemleri yüzünden psikolojik olarak sorunlar yaşıyordu. Bana antidepresan ilaçlar kullandığını söylemişti.
O zamanlar 100 kişilik sınıfımızda iki ya da üç türbanlı genç kız vardı. Geri kalanların tümü başı açık, modern görünümlüydüler.
Politik amaç güden dini akımlar zayıfları hedef alırlar çoğu zaman. Maddi ya da manevi olarak zayıf olan insanların beyinlerini dinle yıkamak daha kolay gibi sanırım. Bir din toplumu yaratmak peşinde olan gruplar için bu tipler kolay hedeflerdir . İşte sınıftaki iki kapalı kızın zamanla bu problem yaşayan genç kıza yanaştıklarına şahit oldum. Onlarla konuşmaya, okula onlarla gelip onlarla çıkmaya başlamıştı.. Tabii bir süre sonra şaşırmadığım şey oldu. Bu arkadaş bir gün okula başında türbanla geldi. Üniversite'yi bitirdikten sonra da, o zaman Türkiye'deki en konservatif , en dinci gazete olan Zaman Gazetesi'nde çalışmaya başladığını duymuştum. Ve tabii yine orada çalışan bir muhabirle evlendiğini.
25 yıl evvel Türkiye'de Şeriat'ın Askeriye'nin içine kadar girdiğini okuyordum o zamanın Cumhuriyet Gazetesi'nde. Kuleli Askeri Lisesi'nin bile dinci görüşlerin yatağı olmaya başladığını anlatmıştı bir arkadaşım.
Uzun yıllar öncesinde Türkiyeyi yönetenlerin dincilere sürekli olarak ödün verdikleri, kapalı kapılar ardında o tanıdığımız sözde çağdaş Türk politikacılarının bugünkü dinci akımın önderleriyle adım adım birlikte Türkiye'yi bugünlere taşımakta oldukları biliniyordu.
20'li yaşlarımda iken Türkiye'de bir Yahudi olarak bana gelecek olmadığını görebilecek kadar bir farkındalık içindeydim.
Bugüne kadar kimilerinin hala kabul edemedikleri (??!!) gerçekleri daha o günlerden görmek mümkündü!
Bugün her fırsatta Devlet eliyle gösterilen sopaya baktığımda Türkiye'de kalmış bir avuç Yahudinin içinden biri olmadığım için teşekkür etmem gerekiyor sanırım.
Evet! Belki sadece Türkiye'de değil Antisemitizm, II. Dünya Savaşı yıllarından beri hiç olmadığı kadar her yerde çok büyük bir yükseliş gösteriyor.
Bu son derece endişe verici bir durum mutlaka.
Sadece Türkiye'de diğer yerlere göre bir fark var. Türkiye'de Antisemitizm Tayyibin kendisi tarafindan bizzat yapılıyor. Türkiye'nin başındaki diktatörün insafına kalmış bir cemaattır bugün kalan üç beş kişilik Yahudi Cemaati.
Geçtiğimiz hafta Paris'te Alain Finkielkraut .. Fransız Yazar, filozof, akademisyen " Sarı Yelekliler" ( Gilets Jaunes ) 'den bir kaç çapulcu tarafından saldırıya uğramış.
Alain Finkielkraut, mediatik bir akademisyen . Bir çok kitapları olan bu düşünür yazar zaman zaman kimi söylemleriyle toplumda polemik yaratan çıkışlarıyla da ünlü. Ve ayrıca pro-Israel görüşleriyle toplumun kimi kesimleri tarafından tepkiyle karşılananm bir yahudi.
Aylardır her hafta sonu Paris'in altını üstüne getirenlerden bir kaçı tarafından geçen hafta saldırıya uğramış. Sarı Yelekliler var ya işte onlar!
Gilets Jaunes devletin ekonomik politikalarının kendi haklarını savunmadıklarını, devletin sadece zenginin yanında olduğunu öne süren bir Petition olarak başlattıkları hareketi sokaklara taşıdılar.
Herşey Diesel Benzin'e zam getirileceği açıklamalarıyla başladı. Ay sonunu zor getiren işçiler bir anda kendilerini sokaklara attılar. Bu insanlar haklılar demeye gelmeden içlerine karışan kimi çapulcuların Paris'i yağmalamaya başladıkları an soru işaretleri de birlikte gelmeye başladı.
Haklı bir davanın içine hangi radikal akımlar karıştı dedirtecek kimi olaylar.
Alain Finkielkraut'a saldıranlar gibi mesela.
Selefi olduğu söylenen bir Müslüman ( Sonradan Müslüman olmuş) Filozof'a bağırıyor!; " Tel Aviv'e git pis sionist, Fransa bizim, buradan defol"
Türkiye'de bir yahudi şeref madalyasıyla (Legion d'honneur gibi ) ödüllendirilmez kolay kolay, Pro-Israel olduğunu hiç söyleyemez , öldürürler . .. Türkiye'de Yahudi susar. Ama sussa da pek fayda etmez ya neyse. Fransa özgür bir ülke. Fransa'da Selefi bir Müslüman, eli kalem tutan bir yazara " Defol " der. Birinin yazma, diğerinin gösteri özgürlüğü var.
Ama bu özgürlük bir diğerini etnik olarak ayrımcı sözlerle hedef aldığı anda biter.
Fransa'da geçen hafta binlerce insan Yahudileri hedef alanlara karşı yürüdü.
Devlet ve neredeyse tüm politik cemiyet ve medya Yahudilere yapılanlara bir ağızdan karşı duruş gösterdiler.
Israel televizyonunda geçen gün yayınlanan haber programında Paris'te yaşayan yahudilerle yapılan söyleşilerde genç bir kız" Fransa'yı seviyorum ve buradan kolay kolay ayrılmayı düşünemiyorum " dedi.
Türkiye'de Yahudi kalmadı çünkü Türkiye'de bir Yahudi hakkını arayamaz. Başına nasıl bir haksızlık gelirse gelsin.
Fransa ise bir hak ve hukuk devleti. Ve böyle olduğu sürece , insan hakları ve özgürlükler demokrasiyle, yasalarla korunduğu sürece her Yahudi orada yaşamaya devam etmek isteyebilir.
Taa ki Alsace'ta Hıristiyan olarak dünyaya gelen Selefiler ortaya çıkana kadar..
Gerçek tehlike, Cihadist kavramların Avrupa'da serpilmesine izin verenlerin demokrasinin sınırlarını belirlerken kendilerini içten kemiren akımları durdurmakta gecikmelerindedir.
Bu arada, antisemitizm için ayağa kalkan Fransız medyası Israel söz konusu olduğunda tüm objektifliğini kaybederek , olayları çarpıtmaya , Israel'i şeytanlaştırmaya devam ederek, isteyerek ya da istemeyerek antisemitizmi birinci elden beslemeye de devam ediyor.
30 yıl evvel Türkiye'de irticayı durdurmadılar.
Bugün kimi ekstremistlere dur demezlerse yarın çok daha ağır hesap ödemek zorunda kalacaklar sadece Yahudiler olmayacaklar Avrupa'da !
Batya R. Galanti
Üniversite ikinci sınıfa gittiğim zamanlarda bir genç kızla tanışmıştım , sınıfımdan. Güzel bir yüzü vardı, açık kumral, sade. kendi halinde, cici bir kız. Sessiz bir yapısı olmakla birlikte bana çok çabuk kendini açmıştı. Ailevi kimi problemleri yüzünden psikolojik olarak sorunlar yaşıyordu. Bana antidepresan ilaçlar kullandığını söylemişti.
O zamanlar 100 kişilik sınıfımızda iki ya da üç türbanlı genç kız vardı. Geri kalanların tümü başı açık, modern görünümlüydüler.
Politik amaç güden dini akımlar zayıfları hedef alırlar çoğu zaman. Maddi ya da manevi olarak zayıf olan insanların beyinlerini dinle yıkamak daha kolay gibi sanırım. Bir din toplumu yaratmak peşinde olan gruplar için bu tipler kolay hedeflerdir . İşte sınıftaki iki kapalı kızın zamanla bu problem yaşayan genç kıza yanaştıklarına şahit oldum. Onlarla konuşmaya, okula onlarla gelip onlarla çıkmaya başlamıştı.. Tabii bir süre sonra şaşırmadığım şey oldu. Bu arkadaş bir gün okula başında türbanla geldi. Üniversite'yi bitirdikten sonra da, o zaman Türkiye'deki en konservatif , en dinci gazete olan Zaman Gazetesi'nde çalışmaya başladığını duymuştum. Ve tabii yine orada çalışan bir muhabirle evlendiğini.
25 yıl evvel Türkiye'de Şeriat'ın Askeriye'nin içine kadar girdiğini okuyordum o zamanın Cumhuriyet Gazetesi'nde. Kuleli Askeri Lisesi'nin bile dinci görüşlerin yatağı olmaya başladığını anlatmıştı bir arkadaşım.
Uzun yıllar öncesinde Türkiyeyi yönetenlerin dincilere sürekli olarak ödün verdikleri, kapalı kapılar ardında o tanıdığımız sözde çağdaş Türk politikacılarının bugünkü dinci akımın önderleriyle adım adım birlikte Türkiye'yi bugünlere taşımakta oldukları biliniyordu.
20'li yaşlarımda iken Türkiye'de bir Yahudi olarak bana gelecek olmadığını görebilecek kadar bir farkındalık içindeydim.
Bugüne kadar kimilerinin hala kabul edemedikleri (??!!) gerçekleri daha o günlerden görmek mümkündü!
Bugün her fırsatta Devlet eliyle gösterilen sopaya baktığımda Türkiye'de kalmış bir avuç Yahudinin içinden biri olmadığım için teşekkür etmem gerekiyor sanırım.
Evet! Belki sadece Türkiye'de değil Antisemitizm, II. Dünya Savaşı yıllarından beri hiç olmadığı kadar her yerde çok büyük bir yükseliş gösteriyor.
Bu son derece endişe verici bir durum mutlaka.
Sadece Türkiye'de diğer yerlere göre bir fark var. Türkiye'de Antisemitizm Tayyibin kendisi tarafindan bizzat yapılıyor. Türkiye'nin başındaki diktatörün insafına kalmış bir cemaattır bugün kalan üç beş kişilik Yahudi Cemaati.
Geçtiğimiz hafta Paris'te Alain Finkielkraut .. Fransız Yazar, filozof, akademisyen " Sarı Yelekliler" ( Gilets Jaunes ) 'den bir kaç çapulcu tarafından saldırıya uğramış.
Alain Finkielkraut, mediatik bir akademisyen . Bir çok kitapları olan bu düşünür yazar zaman zaman kimi söylemleriyle toplumda polemik yaratan çıkışlarıyla da ünlü. Ve ayrıca pro-Israel görüşleriyle toplumun kimi kesimleri tarafından tepkiyle karşılananm bir yahudi.
Aylardır her hafta sonu Paris'in altını üstüne getirenlerden bir kaçı tarafından geçen hafta saldırıya uğramış. Sarı Yelekliler var ya işte onlar!
Gilets Jaunes devletin ekonomik politikalarının kendi haklarını savunmadıklarını, devletin sadece zenginin yanında olduğunu öne süren bir Petition olarak başlattıkları hareketi sokaklara taşıdılar.
Herşey Diesel Benzin'e zam getirileceği açıklamalarıyla başladı. Ay sonunu zor getiren işçiler bir anda kendilerini sokaklara attılar. Bu insanlar haklılar demeye gelmeden içlerine karışan kimi çapulcuların Paris'i yağmalamaya başladıkları an soru işaretleri de birlikte gelmeye başladı.
Haklı bir davanın içine hangi radikal akımlar karıştı dedirtecek kimi olaylar.
Alain Finkielkraut'a saldıranlar gibi mesela.
Selefi olduğu söylenen bir Müslüman ( Sonradan Müslüman olmuş) Filozof'a bağırıyor!; " Tel Aviv'e git pis sionist, Fransa bizim, buradan defol"
Türkiye'de bir yahudi şeref madalyasıyla (Legion d'honneur gibi ) ödüllendirilmez kolay kolay, Pro-Israel olduğunu hiç söyleyemez , öldürürler . .. Türkiye'de Yahudi susar. Ama sussa da pek fayda etmez ya neyse. Fransa özgür bir ülke. Fransa'da Selefi bir Müslüman, eli kalem tutan bir yazara " Defol " der. Birinin yazma, diğerinin gösteri özgürlüğü var.
Ama bu özgürlük bir diğerini etnik olarak ayrımcı sözlerle hedef aldığı anda biter.
Fransa'da geçen hafta binlerce insan Yahudileri hedef alanlara karşı yürüdü.
Devlet ve neredeyse tüm politik cemiyet ve medya Yahudilere yapılanlara bir ağızdan karşı duruş gösterdiler.
Israel televizyonunda geçen gün yayınlanan haber programında Paris'te yaşayan yahudilerle yapılan söyleşilerde genç bir kız" Fransa'yı seviyorum ve buradan kolay kolay ayrılmayı düşünemiyorum " dedi.
Türkiye'de Yahudi kalmadı çünkü Türkiye'de bir Yahudi hakkını arayamaz. Başına nasıl bir haksızlık gelirse gelsin.
Fransa ise bir hak ve hukuk devleti. Ve böyle olduğu sürece , insan hakları ve özgürlükler demokrasiyle, yasalarla korunduğu sürece her Yahudi orada yaşamaya devam etmek isteyebilir.
Taa ki Alsace'ta Hıristiyan olarak dünyaya gelen Selefiler ortaya çıkana kadar..
Gerçek tehlike, Cihadist kavramların Avrupa'da serpilmesine izin verenlerin demokrasinin sınırlarını belirlerken kendilerini içten kemiren akımları durdurmakta gecikmelerindedir.
Bu arada, antisemitizm için ayağa kalkan Fransız medyası Israel söz konusu olduğunda tüm objektifliğini kaybederek , olayları çarpıtmaya , Israel'i şeytanlaştırmaya devam ederek, isteyerek ya da istemeyerek antisemitizmi birinci elden beslemeye de devam ediyor.
30 yıl evvel Türkiye'de irticayı durdurmadılar.
Bugün kimi ekstremistlere dur demezlerse yarın çok daha ağır hesap ödemek zorunda kalacaklar sadece Yahudiler olmayacaklar Avrupa'da !
Batya R. Galanti