22 Şubat 2019 Cuma


                                                                                                                                    01.01.2019



                           2019'A UYANIRKEN


31 Aralık gecesi,  günün yorgunluğu üzerime öylesine çökmüş ki bir çok akşam olduğu gibi saat on civarı Laptop'umu alıp yatağıma girdim. Bir şeyler okur , hafif bir müzik dinler sonra da uyurum diye. Yıl Başı olduğunu düşünmeden . Genç kızlığımda her yıl başı nereye gidelim tartışmalarını hatırlasam da bir an. İntenette okuduğum bir makale ile beraber fonda çalan Michael Bolton'un aşka çağıran sesiyle gözlerimin yavaş yavaş kapanmaya başladığını farketmemişim bile. Aslında hani o farkında olmama halinde iken bile gözlerimi açmaya çalışıyorum bir an ve sonunda uykuya yenik düşerken gece on iki'de birisinin yanımdaki Laptop'u aldığını hissediyorum . Uyku arasında bir patlama sesleri kulağıma çalınıyor; " Neler oluyor?" diyorum.  Çatışma mı var. ??. Aman Allahım çok yakında bir yerlerde silahlar patlıyor. Birden hatırladım. Gençler Yıl Başı kutluyor ve şehrin bir yerlerinde  Havai Fişekler patlıyor bense çatışma var sanıyorum.

Ne kadar da uzaklaşmışım Yıl Başı'ndan.  Israel'de Yıl Başı ertesi normal bir çalışma günü olduğu için çoğu zaman bugünü  bekar gençler kutlar. Barlar, diskotekler ve restoranlar dolar  aslında. Yılbaşı gecesi için .. Eğlenmek için fırsat arayanlar için,  sabah çok erken kalkmak durumunda olmayanlar , çoluk çocuğunu okula göndermek zorunda olmayanlar ve yorgun olmayanlar için güzel bir fırsattır Yıl Başı.

Sabah kalktığımda kendi kendime güldüm, nasıl da çatışma oluyor sandım diye.. 2019 gelmiş benim şuur altımda ise  çatışmalar yer etmişe benziyor kutlamalardan çok..

Halbuki ne güzeldir yeni gelen bir yılı en olumlu şekilde kutlamak. Bense tüm olumlu dileklerime rağmen geride bıraktığımız yılın ardından dünyanın ya da bir yerde insanlığın geleceği için endişelenmeden yapamıyorum. Kendi kendime dünyayı ya da insanlığı kurtaracak olan sen değilsen o zaman endişelenmek neden desem de dünya genelinde yaşanan olaylara baktığımda,  tarihin kimi yönden dönüp dolaşıp yeniden yavaş yavaş aynı noktaya doğru gidişatına tanıklık ederken  farkında olmadan bir kaygı oluşuyor insanda. Kendi özel hayatımızın yoğun kavgası içinde , kişisel sorunlarımızla boğuşurken bir de küresel, ısınma, göçler, radikalizm, uluslararası alanda dramatik bir çok politik değişimlerle gelinen kaygı verici durumlar farkında olmadan yaşadığımız strese katkıda bulunuyor. Öyle değil mi?
Genç kızlığımdan bugünlere geçen tarihi düşünüyorum.. Zorlu yılların ardından umutla gelen yepyeni bir dünya düzenine tanıklık eder gibiydik .. Bugün yeniden kaygı vermeye başlayan yepyeni bir dönüm noktasına doğru gider gibi dünyamız..
Yaklaşık otuz yıl önce Sovyetler Birliğinin dağılışının ardından komünizmin Doğu Avrupa'da sonlanması ve Amerikanın dünyada tek süper güç olarak kalışı Avrupa'nın birleşmeye doğru gidişini de beraberinde getirmişti. Doksanlarda Batı kendi için yepyeni bir dönemin başladığına inanıyordu.
Belki bize yansıtılan gerçeklerin ardında Batı'nın Ortadoğu'da, Afrika'da yaptığı bir çok stratejik hatanın, kısa dönem çıkar hesaplarının uzun dönemdeki getirilerinin sonuçları bugün yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
İkinci Cihan  Harbinin ardından ikiye bölünen dünya soğuk savaş yıllarının ardından Küresel savaşlara uzun zaman ara verilmişse de hiç durmadan devam eden  yerel savaşlar o zamandan bugünlere  büyük kitlelerin yaşamlarını son derece olumsuz etkiledi.. Ortadoğu'da, Afrika'da kurulan kukla Devletler'de,  kabile rejimleri ile yönetilen milyonların yaşadıkları dramlar artık sadece Ortadoğu ve Afrika sınırları içinde kalmama eğiliminde.. Globalleşen dünya  , hızla gelişen iletişim ve dünyanın kimi bölgelerinde devam eden dayanılmaz hayat şartları, artik savaşlarla sürekli yok edilen kitlelerin kıpırdanışları söz konusu.. Dün sadece Ortadoğu içinde olan ölümler, açlık, sefalet artık sınırları zorluyor.. Göçlerin getirdiği bir çok sorunlar Avrupa'da aşırı sağ'ın yükselişine katkıda bulunuyor.  Avrupa'nın gelişmiş toplumları artık eskisi gibi  emniyette olmadıklarını farkederlerken, ay sonunu getirmekte zorlandığını hissedenler yüzünden dengeler bozuluyor.
Dünya politikası yeniden değişim gösteriyor.. Trump Amerikan askerini Ortadoğu'dan çekerek Müteffiklerini  İslam Devletine karşı yanlız bırakırken, Rusya bölgedeki gücünü hiç olmadığı kadar kullabilecek boşluğu yakalamışken, Şii İran tüm ekonomik sorunlarına rağmen Sünni İslam dünyasına meydan okuyup Israel'in yok edilmesi gereken bir şeytan olduğunu haftada bir tekrar ederken Suriye'ye gelişmiş balistik silahlar sevkiyayla burada konuşlanmak için elinden geleni yapmakta iken, Avrupa'da , Dünya Ekonomi Devlerinden biri olan Fransa'da gelir eşitsizliği yüzünden kalkan işçi kesiminin son bir kaç aydır yarattığı karışıklıklara baktığım zaman.. Dün birleşirken bugün yeniden dağılma tehlikesiyle karşı karşıya olan Avrupa'da gün geçtikçe güçlenen milliyetçi akımların gelecekte neler getirebileceğinin kuşkuları varken dünya için olumlu bir gelecek hayalleri kurmakta biraz zorlanıyorum.
Sanırım toplumları, dünyayı tek başıma değiştirebilecek güce sahip değilim. Dünyanın en tehlikeli yerlerinden birinde kurulmuş olan küçücük devletime bir gün barışın geleceği günü beklerken, çevremizde yaşayan diğer masum insanlar için de daha adil bir dünya düzeninin gelmesi için dua ediyorum. Kukla yönetimler, diktatörlükler yerine eşitlikçi, adil , demokratik rejimler.. Bunlar şimdilik ütopia gibi olsa da.

Birileri bir yerlerde krallar gibi yaşarken hala açlıktan ölenlerin olduğu bir dünya'da kişiye düşen görev belki de en azından yaşadığımız toplum içinde daha adil , daha yardımsever bireyler olabilmeyi başarmak ..




Batya R. Galantı