DİN VE HOŞGÖRÜ
Geçtiğimiz günlerde Israel'de Hanukka bayramıydı. Aslında daha doğrusu tüm dünya Yahudilerinin Hanukka bayramıydı geçen hafta. Sekiz kollu şamdanın üzerinde sekiz gün boyunca yaktığımız her bir mumda Tanrının Yahudilere gösterdiği mucizesini bir kez daha hatırladık. Sekiz gün boyunca süren bayramda yakılan her bir mumda tarihin bizlere tekrar ve tekrar nasıl yeni mucizeleri de armağan ettiğinin bilinciyle Tanrının gelecekte de bizi koruması için ve mucizelerinin hiç bitmemesi için dilek tuttuk kimilerimiz . Yüzyıllardan sonra Israel evine geri dönmüş olmanın mucizesiyle canlanan umudumuzun ışığında çocuklarımızın aydınlanan geleceklerinin bilinciyle şarkılar söyledik yeniden.. . Her gece sevdiklerimiz, dostlarımız, çocuklarımız ve torunlarımızla yaşadık bu güzeel Işıklar Bayramını. Sufganiyot ( Donuts ) yiyerek, tatlılarla, şekerlemelerle sevivonlarla ( topaç çevirerek! ) . Bunlar bizi biz yapan şeyler. Hayatımıza anlam veren gelenekler. Aileyi birarada tutan, maddi değerlerin yanında, yüzeysel, tensel ve anlık mutlulukların ardındaki esası bize hatırlatan şeyler. Sadece geçmişimizi unutmadığımız sürece gelecek için kendimize daha emin bir temel kurmamızın mümkün olduğunu bilerek yaşamak. . Biz Hanuka'yı geride bırakırken Avrupa'da, Amerika'da Hıristiyanlar başka bir bayramı karşılamaya hazırlanıyorlar. Noel'i. Yani Yeshu'nun ( ya da Türkçe'deki adıyla İsa'nın ) doğumunu müjdeleyen gün için seviniyorlar şimdiden. . O gece bütün bir aile en güzel kıyafetleriyle gidecekleri gece ayininde Yeshu'nun onların kurtarıcıları olduğunu tekrarlayacakları dualarında yine yüzyıllardır devam eden bir gelenekle ailenin, birlikte ortak bir sevinci yaşamanın anlamını hatırlayacaklar.. Dinler toplumları bir anlamda birarada tutan en temel kavramlardan biri . Aile denen mevhumu oluşturan çok şey dini geleneklerden gelir . Şabat olsun ya da Pazar günü ayini için kiliseye gitmek olsun çok ta farketmez aslında Önemli olan kimi ritüellerin aileyi bir araya getirmek için geçerli bir sebep oluşturmaları.. Temelde birbirmizden çok farklı olmadığımızı anlamakta zorluk çeksekte, inançlarımızın bizi birbirimizden ayırmaktan çok birleştirmesi gerektiğini de anladığımız gün, Tanrının gerçek çocukları olabilmeyi başaracağız aslında. Her birimiz hangimizin inancının daha haklı olduğu tartışmasını bir kenara bırakıp temelde hepimizin aynı şeyler için didindiğimizin farkına varmamız ne kadar önemli bir de bunu görebilsek. Çocuklarımız ve ailemiz için neleri göze aldığımızı. Yaşadığımız yer ya da inancımız ne olursa olsun biz küçük insanların tek amacımızın çocuklarımıza güzel bir gelecek verebilmek adına gösterdiğimiz çaba olduğunu unutmasak. Aynı evren üzerinde yaşarken küçücük şeylerin hesabıyla kocaman ayrışımlar içine düştüğümüzü görebilseydik keşke.. Kendi geleneklerimizi yaşarken başka insanların bizden kimi farklı alışkanlıklarını daha bir sevgiyle ve toleransla karşılayabilseydik keşke. Gerçekten birbirimizi daha iyi anlamak adına hareket edebilseydik ve bu farklılıklarla yaşamayı öğrenebilseydik hep beraber. Dün Strazburg'da bir Noel Pazarında alışveriş yapan insanları din adına kurşuna dizen kişi de Tanrı'ya inandığını söylüyor. Ve o kendi inancının içinde düştüğü radikalizmle geldiği noktada Tanrının adıyla insanların canını alabilecek kadar şeytanlaşabilmiş milyonlardan sadece biri. Kitaplarından Cihad kavramını çıkaramayanların ılımlılık ve Tanrı sevgisinden bahsetmelerini anlamakta zorluk çekiyorum. Bu dünyayı kurtaracak olanlarsa sanırım, dinleri, gelenekleri ve toplumsal değerleri ne olursa olsun içlerinden nefreti söküp atarak birbirlerine kucak açmayı başaranlar olacaktır. Eğer mümkünse.....
Batya R. Galanti
Geçtiğimiz günlerde Israel'de Hanukka bayramıydı. Aslında daha doğrusu tüm dünya Yahudilerinin Hanukka bayramıydı geçen hafta. Sekiz kollu şamdanın üzerinde sekiz gün boyunca yaktığımız her bir mumda Tanrının Yahudilere gösterdiği mucizesini bir kez daha hatırladık. Sekiz gün boyunca süren bayramda yakılan her bir mumda tarihin bizlere tekrar ve tekrar nasıl yeni mucizeleri de armağan ettiğinin bilinciyle Tanrının gelecekte de bizi koruması için ve mucizelerinin hiç bitmemesi için dilek tuttuk kimilerimiz . Yüzyıllardan sonra Israel evine geri dönmüş olmanın mucizesiyle canlanan umudumuzun ışığında çocuklarımızın aydınlanan geleceklerinin bilinciyle şarkılar söyledik yeniden.. . Her gece sevdiklerimiz, dostlarımız, çocuklarımız ve torunlarımızla yaşadık bu güzeel Işıklar Bayramını. Sufganiyot ( Donuts ) yiyerek, tatlılarla, şekerlemelerle sevivonlarla ( topaç çevirerek! ) . Bunlar bizi biz yapan şeyler. Hayatımıza anlam veren gelenekler. Aileyi birarada tutan, maddi değerlerin yanında, yüzeysel, tensel ve anlık mutlulukların ardındaki esası bize hatırlatan şeyler. Sadece geçmişimizi unutmadığımız sürece gelecek için kendimize daha emin bir temel kurmamızın mümkün olduğunu bilerek yaşamak. . Biz Hanuka'yı geride bırakırken Avrupa'da, Amerika'da Hıristiyanlar başka bir bayramı karşılamaya hazırlanıyorlar. Noel'i. Yani Yeshu'nun ( ya da Türkçe'deki adıyla İsa'nın ) doğumunu müjdeleyen gün için seviniyorlar şimdiden. . O gece bütün bir aile en güzel kıyafetleriyle gidecekleri gece ayininde Yeshu'nun onların kurtarıcıları olduğunu tekrarlayacakları dualarında yine yüzyıllardır devam eden bir gelenekle ailenin, birlikte ortak bir sevinci yaşamanın anlamını hatırlayacaklar.. Dinler toplumları bir anlamda birarada tutan en temel kavramlardan biri . Aile denen mevhumu oluşturan çok şey dini geleneklerden gelir . Şabat olsun ya da Pazar günü ayini için kiliseye gitmek olsun çok ta farketmez aslında Önemli olan kimi ritüellerin aileyi bir araya getirmek için geçerli bir sebep oluşturmaları.. Temelde birbirmizden çok farklı olmadığımızı anlamakta zorluk çeksekte, inançlarımızın bizi birbirimizden ayırmaktan çok birleştirmesi gerektiğini de anladığımız gün, Tanrının gerçek çocukları olabilmeyi başaracağız aslında. Her birimiz hangimizin inancının daha haklı olduğu tartışmasını bir kenara bırakıp temelde hepimizin aynı şeyler için didindiğimizin farkına varmamız ne kadar önemli bir de bunu görebilsek. Çocuklarımız ve ailemiz için neleri göze aldığımızı. Yaşadığımız yer ya da inancımız ne olursa olsun biz küçük insanların tek amacımızın çocuklarımıza güzel bir gelecek verebilmek adına gösterdiğimiz çaba olduğunu unutmasak. Aynı evren üzerinde yaşarken küçücük şeylerin hesabıyla kocaman ayrışımlar içine düştüğümüzü görebilseydik keşke.. Kendi geleneklerimizi yaşarken başka insanların bizden kimi farklı alışkanlıklarını daha bir sevgiyle ve toleransla karşılayabilseydik keşke. Gerçekten birbirimizi daha iyi anlamak adına hareket edebilseydik ve bu farklılıklarla yaşamayı öğrenebilseydik hep beraber. Dün Strazburg'da bir Noel Pazarında alışveriş yapan insanları din adına kurşuna dizen kişi de Tanrı'ya inandığını söylüyor. Ve o kendi inancının içinde düştüğü radikalizmle geldiği noktada Tanrının adıyla insanların canını alabilecek kadar şeytanlaşabilmiş milyonlardan sadece biri. Kitaplarından Cihad kavramını çıkaramayanların ılımlılık ve Tanrı sevgisinden bahsetmelerini anlamakta zorluk çekiyorum. Bu dünyayı kurtaracak olanlarsa sanırım, dinleri, gelenekleri ve toplumsal değerleri ne olursa olsun içlerinden nefreti söküp atarak birbirlerine kucak açmayı başaranlar olacaktır. Eğer mümkünse.....
Batya R. Galanti