15 Ekim 2018 Pazartesi

     
                                     LEVİNSKY


Florentin.. Israel'in kuruluş yıllarında Tel Aviv'in güneyinde ticaretin merkezi,  özellikle Yunanlı göçmenlerin  yeri. Bauhaus evlerin, Alman Mimarisinin en güzel örneklerinin en kötü durumdaki halleriyle senelerce terkedilmişlik içinde bekledikleri mahaleller...Bugünlerde yeni yeni düzeltilmeye başlanılan yapılar..Aslında o kadar güzel ki buraları.. Geçtiğimiz yıllarda Tel Aviv'e UNESCO tarafından armağan edilen " Beyaz Şehir" unvanının veriliş sebebi olan  Bauhaus'ların en yoğun bulundukdukları mahaller buraları... Bugün bu yapıların tek ihtiyaçları olan bakım yavaş yavaş başlamış görünüyor...
Florentin'in hemen bitişiğinde  Levinsky ... İstanbul'daki Mısır Çarşısı'ndaki baharat kokusunu özleyenlerin mekanı olabilecek  daracık  sokaklar...
Geçen hafta yine Levinsky'deydim.. Oralarda dolaşırken hep bazı alışkanlıklarımı arar dururum.. İnsan kültürünün en belirleyici yönlerinden biri de aşina olduğumuz tadlardır mutlaka.. Her zamanki gibi kimi turistler buralarda alış veriş yaparken etrafta dolanan çoğu insan yerli .Son yıllarda buralar ev yemekleri veren restoranlarla doldu.. Ayrıca ayaküstü bir şeyler içmenin mümkün olduğu barlar ve bohem tarz cafeler her yerde.. Tel Aviv'in canlı hayat yapısının yansımalarını bu tipik mahallede de gözlemlemek mümkün..
Zaman zaman mutfağımda her süpermarkette bulamayacağım türde kimi özel malzemelere ihtiyacım olursa ya da bazen sadece buraları biraz özlemişsem uğrarım Levinsky'ye.. Turlarım kimi bilindik dükkanlarda.. Bazı şarküteri ve restoranlar da var buralarda; Japon, Çin, Tayland ve kimi Avrupa mutfakları da.. Anlayacağınız her şeyden biraz var aslında....
İspanyol-Yahudi kültüründen yoğun bir şekilde etkilenmiş mutfağımda elimden geldiğince farklı tadlara da yer vermekle beraber aslında ben genelde çok fazla baharat kullanmam ama olsun hani ya canım mesela paskalya çöreği çekse mahlebi Levinsky'den başka nerede bulacağım??  Ayrıca Levinsky borekasları, tuzlu balıkları hani biz Türk yahudilerinin lakerda dediğimizden olanı , abudaraho yani mumla kaplanmış balık yumurtası ,  türlü türlü zeytin çeşitleri ( bizim yaşlı nesilden Türk Yahudileri içinden kimilerinin saçmasapan burada Türk zeytini gibi lezzetli zeytin yok tartışmaları aklıma gelir birden )  ve yemişin İran'dan geleni, hani atomla bizi tehdit eden mollaların diyarından gelen mallarla dolu.  Tüm bunlar buralarda yarım asırdan fazla bir süredir satılır. Levinsky'nin dar sokaklarında yolun her iki yanında  bulunan köhne dükkanlar sizi her seferinde ortadoğunun tipik havasının içine çeker ..  Ortalıkta sergilenen yemişler ise cıvıl cıvıl.. Şu aralar ben kafamı çocukluğumdaki gibi keçi boynuzu, kuru dut gibi kurutulmuş meyvelere taktım.. Ezelden beri en sevdiklerimdir bunlar .. Ama son zamanlarda yeni keşfettiğim  kurutulmuş vişne şimdilik gerçek favorim.. Bana çocukken ada'da yediğim el yapımı vişne dondurmayı anımsattığından mı bilmiyorum
Çocukken tatlı şeyleri hiç yiyemezdim.. Her defasında özenirdim. İskelede anneme yalvarırdım bu kez dondurmayı yarım bırakmayacağım lütfen diye ama o külah üstündeki rengarenk cazip toplardan bir iki kez yaladıktan sonra dondurmayı annemin eline geri tutuştururdum. Taa ki adanın kimi köşelerinde bembeyaz önlükleriyle kendi elleriyle hazırladıkları dondurmayı el arabalarında satan dondurmacıların dondurmasından tattığım güne dek. Hani  o sadece çikolata , kaymak ve vişne tadlarında satılan dondurmanın lezzetine baktığım güne kadar... O vişnenin kendisini yediğinizi sandığınız buz gibi doğal  dondurmanın lezzeti nasıl unutulur ki?.. İşte o kurutulmuş vişnelerden ilk kez yediğimde beynimde adeta bir flaş çaktı... Sanırım yıllardan sonra ilk kez vişne yediğim için de olabilirdi bu. Tazesi olmasa da.. İşte bir anda çocukluğumdaki o anıları yaşar gibi oldum.
İnsan hayatı nedir?? Duyularımız ne kadar etkilidir yaşantımızda , beynimize bir bilgisayar gibi yüklenen anılarda., gözümüzle, kulağımızla, dokunduklarımızla beynimize kaydettiklerimiz.. Kimi zaman aldığımız tadlarda yaşanan, canlanan anılar.. Bazen bir çiçeğin kokusu sizi gençliğinizden  bir bahar gününe  geri götürürken.. bazen yıllardan sonra yediğiniz vişnenin tadında bulduğunuz çocukluğunuzdur..
Arada tanıştığımız yepyeni tadlar, yepyeni, kokular, yemekler ve geçmişten hiç unutmadığınız kimi alışkanlıklarla bir bütündür yaşantımız..
Çocukluğumdan beri ne kadar çok meyve sevdiğimi ve benim için en büyük ıvır zıvırın mevsimine göre limitsiz tükettiğim meyveler olduğunu düşünürüm hep.. Türkiye'de doğup büyümüş çocukların en azından benim neslime kadar daha sağlıklı bir beslenme kültürü içinde yetiştiklerine inanıyorum.
İstanbul'da , okuldan eve dönerken en büyük zevkim dolmuştan indiğim gibi Şişli pasajının çıkışında köşede beni bekleyen kuruyemişçiden bazen kuru dut, bazen iğde bazen de keçi boynuzu satın almaktı. . Yokuşu inerken eve varmadan yolda çoğunu yerdim..
Neyse sanırım ben tekrardan müdavimi olmaya başladığım Levinsky'ye gideceğim bugünlerde. Hala çocukluğumda alıştığım bir tada ulaşamadım. Bulamadım ki!!.. Belki onu da bir gün getirten biri çıkar. ;  İğde!! ..
Hala arıyorum!!!


Batya R. Galanti