Her önümüze çıkan canlıyı yemek o kadar akıllıca olmayabiliyor!
Yahudilikte Kaşrut kuralları diye bir şey vardır. Kaşrut , Yahudi dininde Tora'daki ilgili bölümler temel alınarak, doğadaki hangi hayvanları, hangi canlıları yiyebileceğimizi , neleri nasıl tüketmemiz gerektiğini belirleyen kurallar bütünüdür.
Hayatımızın her alanında neyi nasıl yapmamız gerektiğini emreden bir kitabımız vardır bizim. Tora kimi yerde bir tarih kitabı, kimi yerde, içeriğinde yaşam hakkında fikirler veren derin bir felsefik eser gibidir , kimi yerde sizi gizem dolu bir dünyanın içine çeken mistisizmle doludur, kimi yerde yaşamımızın her alanını baştan sona belirleyen bir kurallar bütünüdür.. Bu kurallar sizin giyiminizi, yaşam biçimizini , her şeyinizi kapsar. Eğer bir Yahudi dindar olduğundan bahsediyorsa bu demektir ki bu kişi sabah yatağından attığı ilk adımından itibaren her şeyi Tora'daki kurallara göre yapması gerekiyor olmalıdır. Bu anlamda , tüm dinlerin içinde sizden en fazla beklentisi olan, uygulamada sizi en çok kısıtlayacak ve feragat bekleyecek din Yahudiliktir. Dindar bir Yahudi hayatının tümünü tamamen inancına göre yaşar. Ve eğer buna hazır değilseniz , bu şekilde bir hayat sürdüren biriyle yaşamınızı sürdürebilmeniz imkansızdır.
Bu kurallar sadece direk Tora'da oldukları gibi kalsalar yine iyidir. Binlerce yıllık bu kitabı zaman içinde yorumlayan belli başlı din büyükleri ve bugün hala daha ona kendilerince anlamlar eklemeye devam eden kimi Rabbi'ler ( Hahamlar ) kendilerini izleyen kitlelerle birlikte her biri bir diğerinden ayrı uygulamalarla ortaya çıkabiliyorlar.
Eğer Kaşrut kurallarına dönersem..
Çocukken dinden uzak denebilecek bir ailede yetiştiğim için kaşrut'la yakından uzaktan bir ilgim yoktu . Domuz eti dışında ( ki Müslüman bir ülkede büyüdüğüm için domuz eti öyle her yerde satılmadığından. karşımıza pek çıkmazdı zaten) her şeyi yer ve içerdim. Sütlü ve etliyi ayırmak, karides, yengeç gibi deniz ürünlerine el sürmemek gibi endişelerim yoktu. Kaşruta bakan bazı arkadaşlarım vardı. Ve o zamanlar benim gözümde bu insanlar çok dindardılar.. Taa Israel'e gelene kadar. Israel'deyse, etli ve sütlüyü ayırmanın neredeyse dindarlıkla ilgisi olmadığını gördüm . Kaşrut belli bir yere kadar bu ülkede hiç dindar olmayanlar arasında bile yerleşmiş bir alışkanlıktır,( Bunun yanında bu kurallara bakmayan insanlar da çoktur ) Öyle çok incesine bakılan şekliyle değilse de çoğu insan burada etliyle sütlüyü beraber yemez.
Kaşrut'un koyduğu kuralların sebeplerini soruşturunca bu kuralların mantıklı açıklamaları olduğunu gördüm. Yasak olan etlerin insan için sağlıklı olmaması gibi ya da deniz ürünlerinde bulunan yüksek miktardaki metallerin zamanla insan sağlığına verebilecekleri zararlar gibi. Geçmişte bir Fransız dergisinde tesadüfen Yahudi olmayan bir doktorun kaşrutla ilgisi olmayan tıbbi açıklamasında da doktorun etli ile sütlü şeylerin bir arada yenmesini tavsiye etmediği yazıyı da hatırlırlarım.. Bunun yanında istedikleri gibi beslenip te hiç bir problem yaşamayan insanlar doludur, Avrupa'da ve tüm dünya'da! ( Buna kısmen ben de dahilim ) Benimse aklımı meşgul eden şey , etle sütlünün birlikte yenip yenmemesi değil.. Ben bizdeki bu yasağın bir kaç adım öteye taşınıp çatal, bıçakların, tabakların ayrılması..ayrı lavabolar ve ayrı mutfak setlerine kadar varan ekstrem yasaklara bir anlam vermeye çalışıyorum. İşte, iş buraya vardığında mantıklı bir cevap bulamıyorum.. Neredeyse 3000 yıl evveline dayanan kimi kuralların üzerlerine zamanla eklenenlerle birlikte kimi insanların din adına hayatlarını zorlaştırdıklarını görüyorum.
Çin'de çıkan virüs!
Geçtiğimiz haftalarda Çin'in Hubei eyaletinin başkenti olan Wuhan şehrinde bir salgın ortaya çıktı. Geçmişte de duyulmuş Sars virüsü benzeri bir virüs yine. Ölümcül olabilen ve medya'ya yansıyan görüntülere bakınca korkutan bir salgın. Aslında bir çeşit grip bu da. Ancak önceden tanınmadığı için aşısı olmayan yeni bir Coronavirüsü bu. Günler geçtikçe Çin'de hayatı durduran salgın yüzünden binlerce belki milyonlarca insan karantinaya alınırken , torbaların içinde sokaklarda yerlerde yatan ölüleri gören insanlar bu salgının bir an önce bitmesi için dua etmeye başladılar. Şu anki son duruma bakılırsa Çin'de yapışma oranı hissedilir şekilde azalırken hastalık şimdi başka ülkelere yayılmaya başladı. Yapışma olasılığı yüksek olan bu virüsten ölenlerin sayısı normal bir grip salgını gibi yüzde iki ile dört arasındaymış.
Coronavirüs'ün nereden ortaya çıktığıysa ilginç ve düşündürücüdür. Virüs, Hubei'deki Huanan Su Ürünleri Toptan Satış Pazarı'nda satılan canlı hayvanlardan insanlara geçmiş.
Çin'de ve genel olarak Uzak doğu'da bizim tüketmediğimiz bir çok canlının günlük menülerinin bir parçası olduğu bilinir. Çin, Tayland gibi ülkelerde kedi, köpek, maymun, böcek, solucan yemek çok normal olan şeylerdir. Son Coronavirüs salgını da, Coronavirüs taşıyan " yarasaların yarı çiğ (!) " olarak yenmesi yüzünden insanlara geçmesiyle başlamış deniyor.
Doğa'da yenebilecek hayvanlar vardır ve bir de yemememiz gerekenler! .... Geçenlerde bir arkadaşım birini yerken sorun yoksa diğerini yerken neden sorun olsun? dedi. O da bir şekilde haklı belki ama kanımca bazı kuralları bazı dinler, ya da toplumlar boşuna koymamış dedirten durumlar bunlar. Sağlığımızı korumak adına! Demek her önümüze çıkan canlıyı tüketmek o kadar akıllıca olmayabiliyor gerçekten.
Batya R. Galanti