Türkiye'de tacizlerin gölgesindeki çocuklar ve kadınlar
Bense Ortaokulu bitirdiğim zaman Karaköy'deki liseye gitmeğe başladığım ilk günleri hatırlıyorum. Karaköy'den Şişliye giden otobüslerden birine okulun biraz ilerisindeki meydandan binmek istediğimde " Aman Allahım, bu ne?!" demiştim. Otobüsler o kadar doluydu ki , kapısından içeri adım atmak bile zordu.. Sardalya kutusundan beter bir kalabalıktı bu... Aklıma Üniversite'de Sosyal Bilimler hocamız , Prof. Ünsal Oskay ( Z"L ) geldi. İki tiplemesi vardı . Leyla ile Rıfkı diye.. Hep gündelik hayattan örnekler verirdi. Son derece mizah yüklü anlatımlardı bunlar Bir gün Türkiye'nin nüfusu toplu taşım araçlarında artıyor demişti. Ne gülmüştük. Bacaklar kollar camlardan sarkıyor..dediğini hatırlarım...
Çocukken yaşadığım örnekler cinsel tacizin olası en bayağı şekliydi .. Ancak bir bayan olarak gençliğimde, iş ortamında, hatta kimi arkadaş çevremde bile bir şekilde özellikle sözlü tacize girecek yaklaşımlar olmuştu. Bugüne dek böyle insanlar her yerde karşımınıza çıkabiliyor . Buna Facebook gibi sanal ortamlar da dahildir. Belki eskiden bugüne göre daha az dile getirilen şeylerdi bunlar . Bu yüzden o zaman kadınlar daha saftılar belki de; daha az farkındalık vardı. Kendilerine yönelen aşağılanmayı, tacizi, baskıyı ve kötülüğü görmek için yeterli bilgileri yoktu.. . Çoğu sözel alanlarda şeylerdi bunlar. Örneğin kimi iş arkadaşlarınızın size attığı tuhaf sözler olabilirdi bunlar .. Kimi sözlü göndermelerin, sekssist yaklaşımların farkında olmamanızsa daha da acıdır.. İş ortamında dahi kadın olmanın getirdiği güçlükleri yaşarken bazı şeyleri doğal gibi kabul ettiğimiz günleri anımsıyorum bugün .Bazı şeylerin toplumun doğal bir parçası olarak algılanmasıyla ilgili bir şey bu. Yaşadığınız ülkenin kültürü sizin neleri nasıl algılamanız gerektiğini çiziyor kafanızda. Bu herhalde normal bir şeydir diye düşünüyorsunuz. Normal olmadığı halde!!. ..Bugün kendimi gerektiği gibi savunmak için daha bilinçliyim mutlaka .

Holywood'u , uluslararası politik cemiyet ile birlikte ayağa kaldıran Epstein davası, yine bir Amerikan film yapımcısı olan Harvey Weinstein'e karşı, en az sekiz kadına cinsel taciz ve tecavüz suçlamalaryla açılan dava; Fransa'da son günlerde büyük sansasyon yaratan haberlerle ortaya çıkan eski bir olay, ülkenin ünlü patinaj sampyonu Sara Abitbol tarafından, aktıv olduğu yılarda antrönörü Gilles Beyer tarafından tacize uğradığı iddialarıyla kendisine karşı açtığı dava; kimi erkeklerin kudretlerine güvenerek, para ve statünün getirdiği sarhoşluğa kendilerini kaptırarak dizginleyemedikleri hormonlarının ardından kadınları taciz ettiklerini, kimi daha erişkinliğe bile varmamış genç kızları yaşlarına bile bakmadan nasıl kullandıklarını, hatta seks köleleri haline getirebildiklerini görüyoruz (Epstein Davasında olduğu gibi ) .. Hayvanı dürtülerini denetlemeyi beceremeyen bu insanlar her şeyden önce tedavi edilmelidirler.... İçlerinde yaşayan canavardan kurtulamayan kariyer sahibi sapıkların eline düşen kadınların durumu her şeyden zordur..
Türkiye'de ne derece liberal bir genç bayan olarak büyütüldüğünüz ya da ne kadar korkusuz bir kadın olduğunuz önemli değildir. Yaşadığınız toplumun içindeki tehlikelerin hedefi olabileceğiniz gerçeği hayatınızı her daim kısıtlar.. Devlet ya da toplum özgürlüğünüzü garantiye almıyorsa ve sizi koruyacak bir kurum mevcut değilse, çevre kadına karşı tehtidkarsa kendinize zarar gelmemesi adına kendi kendinizi korumaya almaktan başka çareniz kalmaz.. Ve bu şartlarda hem normal bir insan gibi yaşayıp hem de tek başınıza kendinizi savunmayı becermeniz gerçekten zordur.
Böyle bir ülkede daha çok küçük yaştan itibaren bilinçlendirilmiş olmak şarttır.
Ben mesela neredeyse çocuk yaşta kendimi Şişli Taksim arası otobüslerin bir yolcusu olarak bulduğumda hayat hakkında bildiklerim neydi? Ne kadar bilinçliydim? Başıma gelebilecek tehlikeler hakkında en ufak bir fikrim varmıydı? Bana yaklaşacak bir yabancıya karşı ne kadar uyarılmıştım? Yine yabancı bir erkekten bana gelebilecek zararları ne kadar biliyordum? Hiç hatırlamıyorum.. Sainte-Pulcherie'nin ikinci hazırlığına gittiğim sene sanırım ilk kez okuldan tek başıma dönmeye başlamıştım. Sabahları babam beni arabayla okula bırakırdı.. Öğleden sonra kendi kendime emanettim. Ama gayet rahat olduğumu anımsarım. Herhalde hayat insanı pişirir dedikleri şey buydu.
Ancak tüm rahatlığımla birlikte karşıma çıkan nahoş olaylar yüzünden her otobüse binişimde küfür ettiğimi anımsarım. Oturacak yer varsa sorun yoktu. Taksimdeki otobüsler o derece kalabalık olmayabiliyordu. Dolu bir otobüse bindiğimdeyse lanetler yağdırırdım.. Çoğu genç erkeklerin arasında sıkışık yolculuklardı bunlar. Bir taraftan etrafa yayılan ağır koku diğer tarafta neredeyse her gün arkanızda , önünüzde sizi sıkıştırmaya hazır adamlar bu yolculukları çekilmez hale getirirlerdi. Gün yoktu ki arkanıza geçen bir serseri sizi rahatsız etmesin..ya elleriyle bedeninizi okşamaya kalkarlardı, ya da önlerini bir yerinize dayarlardı.. Aynı yolculukta birinden zor kaçmayı başarmışken bir diğer sapığın eline düştüğümü anımsarım.. Sizi yerinizden kımıldamakta zorlayan bir kalabalığın içinde bir mahkum gibi aynı noktada mıhlanıp kalırken yabancı insanların ellerini vücudunuzda hissetmek..hele daha 12-13 yaşında bir çocuksanız , çok ama çok iğrenç bir şeydir... Hepsinden de beteri, tüm sıkıntınıza, telaşınıza rağmen daha çocuk olduğunuz için sesinizi çıkaramamaktır. Utancınızdan susup kendi kendinize o zor anı atlatmaya çalışırdınız.. Utanacak olanlarsa küçücük kızları sıkıştırmak için otobüs yolculuklarını tercih eden o kocaman adamlardı. O kadar çoktular ki!!
Bu da hep o çok namus düşkünlüklerinden ileri geliyordu. Bir tarafta namus adına kızları evlerinden salmazlardı. Bir kız bir genç erkekle biraz yakınlaşsa , bunu duyan evin erkeklerinden en iyi ihtimalle güzel bir dayak yerdi kız ama diğer tarafta aynı namus bekçisi erkekler kendi komşularının kızlarına, arkadaşlarının kız kardeşlerine cinsel tacizde bulunurlardı. Kapalılık işte böyle bir şeydir. Olmayacak şekilde kapatır , yine hiç olmayan yerden kendini en olmayacak şekilde salar..
Bir yandan kendi kadınlarını ( bunların zihinyetlerine göre erkekler kadınların sahipleridirler ya !) namus hapsine sokarlar diğer tarafta başka kadınlara saldırırlar .. ve her gün her yerde namus için birbirlerini bıçaklarlar sonunda.. Bu hikayeler hiç bitmez. Kapandıkça azarlar, azdıkça daha çok tecavüz ederler ve sonunda da cinayetler hiç bitmez.. Bugüne dek böyle devam eder durur bu. Bugün daha da çok!! Eh ne de olsa bugün daha da namuslular !! Arada " Namus " adı altındaki töresel bir tabunun hükmü altında hiç yere can almak nasıl bir insani değerdir, o da ayrıca işlenecek bir konudur!!!!
Bense Ortaokulu bitirdiğim zaman Karaköy'deki liseye gitmeğe başladığım ilk günleri hatırlıyorum. Karaköy'den Şişliye giden otobüslerden birine okulun biraz ilerisindeki meydandan binmek istediğimde " Aman Allahım, bu ne?!" demiştim. Otobüsler o kadar doluydu ki , kapısından içeri adım atmak bile zordu.. Sardalya kutusundan beter bir kalabalıktı bu... Aklıma Üniversite'de Sosyal Bilimler hocamız , Prof. Ünsal Oskay ( Z"L ) geldi. İki tiplemesi vardı . Leyla ile Rıfkı diye.. Hep gündelik hayattan örnekler verirdi. Son derece mizah yüklü anlatımlardı bunlar Bir gün Türkiye'nin nüfusu toplu taşım araçlarında artıyor demişti. Ne gülmüştük. Bacaklar kollar camlardan sarkıyor..dediğini hatırlarım...
Ben en sonunda dolmuşları buldum kendime . Onlar hayatımı kurtarmıştı benim.. O eski 1950'lerden kalma Chevrolet dolmuşlardan vardı hani..Onlarla gidip gelirdim hep. Bir defasında onun içinde bile başıma gelmişti, bacağıma elini koyan adamın nefesini duyduğumda " Bu adam niye böyle nefes alıyor dediğimde farketmiştim elini üzerimde. Kendime nasıl kızmıştım, nasıl bir dalgınlıktı bu benimkisi diye. Adamın elini alıp fırlattığımda bir tane geçirmemek için zor tutmuştum kendimi. Artık yaşım büyüktü. Utanması gereken kişinin kim olduğunu gayet iyi biliyordum...
Çocukken yaşadığım örnekler cinsel tacizin olası en bayağı şekliydi .. Ancak bir bayan olarak gençliğimde, iş ortamında, hatta kimi arkadaş çevremde bile bir şekilde özellikle sözlü tacize girecek yaklaşımlar olmuştu. Bugüne dek böyle insanlar her yerde karşımınıza çıkabiliyor . Buna Facebook gibi sanal ortamlar da dahildir. Belki eskiden bugüne göre daha az dile getirilen şeylerdi bunlar . Bu yüzden o zaman kadınlar daha saftılar belki de; daha az farkındalık vardı. Kendilerine yönelen aşağılanmayı, tacizi, baskıyı ve kötülüğü görmek için yeterli bilgileri yoktu.. . Çoğu sözel alanlarda şeylerdi bunlar. Örneğin kimi iş arkadaşlarınızın size attığı tuhaf sözler olabilirdi bunlar .. Kimi sözlü göndermelerin, sekssist yaklaşımların farkında olmamanızsa daha da acıdır.. İş ortamında dahi kadın olmanın getirdiği güçlükleri yaşarken bazı şeyleri doğal gibi kabul ettiğimiz günleri anımsıyorum bugün .Bazı şeylerin toplumun doğal bir parçası olarak algılanmasıyla ilgili bir şey bu. Yaşadığınız ülkenin kültürü sizin neleri nasıl algılamanız gerektiğini çiziyor kafanızda. Bu herhalde normal bir şeydir diye düşünüyorsunuz. Normal olmadığı halde!!. ..Bugün kendimi gerektiği gibi savunmak için daha bilinçliyim mutlaka .

Karanlık toplumlarda kadınları hedef alan bu tür davranışlar çok daha rahatsız edici boyutlarda ve sıklıkta olsa da, erkeklerin kadınlara yaklaşımlarındaki hatalar, ne sınır , ne de ülke tanıyor aslında. Bu tip şeyler insanın içinde yatan kişilikle, psikolojiyle de ayrıca çok yakından alakalıdır.
Son senelerde, medya'da gündeme gelen sansasyonel haberlerde, en yüksek toplumların içinden bile çıkabilen cinsel taciz söylentileri ve kadınlara yönelik kimi aşağılayıcı, küçültücü davranışlar bu koca planet üzerinde hala daha kadının erkeklerle eşit bir konuma gelmeyi tam olarak başaramadıklarını gösteriyor. . Fakat şurası da açık bir gerçektir ki Türkiye gibi kapalı ülkelerde bu sorun çok çok daha derindir.. Hindistan'da kadınlar hiç bitmeyen istismara karşı toplu halde başkaldırır duruma gelmişlerdir. Milyonlarca kadın seslerini tüm dünyaya duyurmaya çalışıyorlar.
Bir yerden sonra biz kadınların yaşadığımız bu sorunların temelinde insan beyninin içinde var olan primitif hayvanın herşeyin önüne geçebiliği gerçeği yadsınabilecek gibi değil sanki..
Bir yerden sonra biz kadınların yaşadığımız bu sorunların temelinde insan beyninin içinde var olan primitif hayvanın herşeyin önüne geçebiliği gerçeği yadsınabilecek gibi değil sanki..
Geçtiğimiz yıllarda Israel'in Cumhurbaşkanlığına getirilmiş bir zat , seneler boyu kendisiyle çalışan sekreterlerini cinsel olarak taciz ettiği, hatta bir tanesine görevi başında tecavüz ettiği ispatlanınca görevinden alınarak yedi yıl hapis yattı..Bir ülkede gelinebilecek en yüksek mevkiye ulaşmış bir insanın , evli bir adamın cinsel dürtülerine ket vuramaması ne ilginçtir değil mi? Ne eğitim, ne kültür, ne statü bazı insanların içinde yaşayan vahşi hayvanı durduramıyor.
Holywood'u , uluslararası politik cemiyet ile birlikte ayağa kaldıran Epstein davası, yine bir Amerikan film yapımcısı olan Harvey Weinstein'e karşı, en az sekiz kadına cinsel taciz ve tecavüz suçlamalaryla açılan dava; Fransa'da son günlerde büyük sansasyon yaratan haberlerle ortaya çıkan eski bir olay, ülkenin ünlü patinaj sampyonu Sara Abitbol tarafından, aktıv olduğu yılarda antrönörü Gilles Beyer tarafından tacize uğradığı iddialarıyla kendisine karşı açtığı dava; kimi erkeklerin kudretlerine güvenerek, para ve statünün getirdiği sarhoşluğa kendilerini kaptırarak dizginleyemedikleri hormonlarının ardından kadınları taciz ettiklerini, kimi daha erişkinliğe bile varmamış genç kızları yaşlarına bile bakmadan nasıl kullandıklarını, hatta seks köleleri haline getirebildiklerini görüyoruz (Epstein Davasında olduğu gibi ) .. Hayvanı dürtülerini denetlemeyi beceremeyen bu insanlar her şeyden önce tedavi edilmelidirler.... İçlerinde yaşayan canavardan kurtulamayan kariyer sahibi sapıkların eline düşen kadınların durumu her şeyden zordur..
Ben çocukken, doyurulmamış cinsel isteklerinin peşinde sağlarına sollarına tacize kalkan erkekler vardı. Hayat o zamanlar sandığımdan daha da karmaşık .. Hiç beklemediğiniz insanlardan, sizi şaşırtan şeyler çıkabiliyor. Dünyanın en prestijli üniversitelerinden birinin diplomasına sahip olmak, milyarlarca dolarlık bir servetle tanınıyor olmak, uluslararası politikayı belirleyen isimlerden biri olmak..Bunların hiç biri karşımızdaki erkeğin kadına vereceği değerin kesin garantileri olarak algılanmamalıdır. O çok etkileyici görüntülerinin altından ne süprizler çıkabileceğini kimse kestiremeyebilir.
Kısacası 21. yüzyılda dahi kadınlar hala daha toplumun her alanında, her yerde savaşmaya devam ediyorlar. Kimi erkeklerin içindeki o primitif varlık bugüne dek tüm değerlerin üzerine çıkıp her şeyi yıkıp, devirebiliyor...
Batya R. Galanti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder