Gal'i korkutan sirenler
Gal dört yaşındayken konuşma problemleri olan çocukların eğtim gördüğü bir yuvadaydı. Daha otistik olduğu bilinmese de, ince ve kaba motor kabiliyetlerindeki gecikme, günlük yaşam içindeki davranış sorunları bir şeylerin ters gittiğini açıkça gösteriyordu. Bir de aynı sene Gal'in özellikle yüksek seslere karşı aşırı hassasiyet göstermeye başladığını anımsıyorum. Kimi seslere kesinlikle tahammül edemiyordu. Yuvada bir gün bateriler, davullar ve diğer bilimum vurmalı aletlerle bir faaliyet düzenlenmişti. O gün Gal için bir cehennem olmuştu. Çocuk ortaya çıkan kakafoniden, deliye dönmüştü. O günden sonra Gal'in gürültülü ortamlarla mücadelesini kolaylaştırmanın yollarını da ayrıca arar olmuştuk. Bugün kendi kendime soruyorum, aynı senelerde Gal'i yetiştirmek için çabalayan nice öğretmenler, terapistler nasıl da onun teşhis edilmemiş bir otistik vaka olduğundan şüphelenmemişlerdi.
O sene evimize on dakika mesafede bulunan bu yuvaya onu elinden tutup götürdüğümde bazen belediyenin çim biçme makinelerinin tam iş başında oldukları anlara rast gelirdik. O. makinelerden çıkan seslerden o kadar korkardı ki çığlıklar atmaya başlardı. Kesinlikle o yerden geçmek istemezdi..Ben de onu mecburen, farklı yönlerden götürerek yolumuzu uzatmak mecburiyetinde kalırdım. Evde delici aletleri onun yanında çalıştıramazdık....Aslında bugüne dek bu aletleri sevmez Gal.
Ben otizmi Gal'den önce neredeyse hiç tanımıyordum. Otizm hakkında bildiğim şeyler, kimi doğru , kimi yanlış, çoğu klişeleşmiş üstün körü bilgilerdi. Bu yüzden kendi oğlumu teşhis etmek için benim yeterli bir bilgim yoktu. Ama buna rağmen, bir değil bir kaç kez, öğretmenlerine, terapistlere, psikiatristine ve kimi diğer ilgili doktorlara; Acaba Gal otistik olabilir mi? diye sormuştum ve her defasında; " Bu çocuk otistik olmak için yeterinden fazla komünikatif bir çocuk!" diye cevaplar almıştım...
Gürültülü ortamlarda gösterdiği tepkilere , global gelişimindeki gecikmeye , kendini ifadedeki güçlüklüğüne ve tüm tekrarlayan hareketlerine rağmen.... işin ehli olacak her insanda dikkat uyandırması gereken tüm bu işaretlere rağmen çocuğumun otistik olduğunu sadece 9 yaşına geldiğinde özel bir merkezde yaptırdığımız teşhisle öğrendik.....
İki hafta önce, Salı günü , her zamanki gibi yatağımdan altı buçukta kalktığım gibi Gal'i aradım.. Çok küçüklüğünden beri hep erken yatıp, daha horozlar bile ötmeden uyanma alışkanlığına sahip olan oğluma seslendim; " Gal!" günaydın! .. Odasının kapısını kapatmıştı.. Son bir iki aydır en büyük eğlencesi, odasındaki televizyon ekranında kullandığı arabayı büyük bir şehrin caddelerinde sürmek. Ona almayı hiç istemediğim bilgisayar oyununa senelerden sonra geçtiğimiz aylarda evet dedim,
Gal arabaları çok sever. Daha doğrusu Gal'in tek ilgi alanıdır arabalar.. Benim oğlum aslında arabalardan başka bir şeyden pek konuşmaz. Hatta bu yüzden ona küçükken sayıları öğrenmesi için kocaman bir kartona gazlı kalemlerle büyük bir park alanı çizmiştim.. Her park yerine , 1, 2, 3... diye yerler yapmıştım. O da bu şekilde oyuncak arabalarını bütün gün numaralara göre park etmekle meşguldü. Daha büyük sayıları da hep sokaklarda yanımızdan geçen otobüslerin numaralarını göstererek öğretiyordum. Hangi sayı hangi şehre gider diye.. Tek sevdiği şey buydu.
Arabalara olan ilgisi küçücük yaşından bugüne dek hiç azalmadı Bu yüzden onu oyalamanın en büyük yolu, araba oyunları olabilecek iken ben bunun onu daha da kendi dünyasına kapanmasına sebep olabileceği fikriyle reddettim hep. Aynı şekilde yıllarca odasına televizyon almaya da karşı çıktım. Taa ki kuzeninin evine her gidişinde , şu an odasında olan oyunu oynarken ne kadar mutlu olduğunu görene dek. Yine de bunun ne kadar doğru bir hareket olduğunu bilmiyorum. Gerçi Gal bu oyunla gereğinden fazla zaman geçirmiyor. Çünkü Gal dışarı çıkmayı çok seven bir çocuk.
Neyse geçtiğimiz Salı gününden bahsediyordum. Gal güne başlamadan odasında bu oyunu oynuyordu . Ben hadi giyinmeye başla dedim. Mutfakta kahvaltısını hazırlarken her zamanki gibi yanıma gelerek ;" Sana da günaydın anne!" diyerek tam yanağıma öpücük kondururken birden dışarıda sirenler çalmaya başladı.. Bir an için ne olduğunu algılayamadım . Gece yatağıma girdiğimde hiç bir sorun yoktu, şimdi ne oldu birden? Acaba tatbikat mı? Yok canım, sabahın yedisinde tatbikat mı olur? Olmaz tabii. Danielle odasında uyuyor, kapısına vurdum, Danielle kalk..
Körfez Savaşında ilk kez Israel'in orta yerine roketler düştüğü zamanlardan bu yana inşaa edilen her evde, odalardan biri güvenlik odasıdır, sığınak gibi, kapısı çeliktir ve bu oda betondur, Diğer yerlerde ise siren çaldığı an , binanın merdiven boşluğuna çıkmak gerekir. Ya da en yakın sığınağa koşmak.
Bizim ev Körfez savaşından kısa bir süre evvel inşaa edildiği için evin içinde güvenli bir özel oda olmasa da , merdiven boşluğu, betondur ve demir kapılarla kapalıdır. Yani yapmamız gereken tek şey üzerimizde o an ne kıyafet varsa, ki bu bazen pijama ya da gecelik te olabilir, komşularla ister istemez bir araya gelmektir. Kalbim istemeden de olsa hızla çarparken, kızımı uyandıramadığıma inanamıyordum.. Sabaha karşı yatağa yatan genç bir insan bazen sirenlerle dahi uyanmıyordu.
O an Gal'in ne hissettiğini, nasıl korkuyor olabileceğini bile unuttum. Sonunda uyanan Danielle Pitzi'yi kucakladığı gibi, yarım dakika geçmeden asansörlerin bulunduğu yerdeydik.
Meğer sabahtan beri güneye onlarca roket atılmış. Ve oğlum heyecanla bana sordu; Anne okula gitmesem olur mu? Gal sorun varsa tabii ki okula gitmeyeceksin. Tepemizde Demir Kubbenin roketleri vuruş bumları bitip, yeterli zaman dolduğunda içeri geri girdik ve tabii haberleri almak için televizyonu açtık . Okullar ve hayati önem taşıyan işler dışında tüm iş yerlerinin kapalı tutulması emri çıkmıştı.
Ve bundan sonrası Gal için en zoruydu, bir kaç kez çalan sirenlerin sonunda Gal'in sinirleri durumu kaldıramıyordu. O gün Gal her an ağladı..kendini sakinleştirmekte zorlandı. Ona kulaklıkla müzik dinlemesini ve eğer siren çalarsa bunu benim duymamın yeterli olduğunu söyledim ama insan hakimiyeti elinden bırakmayı sevmiyor, Gal eğer kulaklık takarsa durumu takip edemeyeceği hissi yüzünden kulaklıkları takmayı reddediyordu....Onu anlayabiliyordum.
Bizim oturduğumuz şehirde ilk gün çalan sirenlerin ardından durum sakin olsa da Gal kendi bedenine sukuneti geri getirmekte çok zorlandı. Daha bir iki gün önce bir daha sordu, " Anne burada da belki yeniden sirenler çalabilir mi?"
15 yaşındaki normal bir çocuğun böyle bir durumda en büyük kaygısı düşebilecek bir roketin yapabileceği zarardır. Otist bir çocuğun en büyük endişesi ise çalan sirenin vücudunda yarattığı tepkidir. Belki bilinçaltında bir yerde o da olabileceklerden korkuyor ama ilk etapta onu en çok etkileyen şey son derece keskin olan duyularını allak bullak eden sirenlerin kulaklarını delipte geçen titreşimi..
İslami Cihad Örgütünün Gazze liderinin yok edilmesiyle gündeme gelen bu son çatışma Israel'in güneyi de dahil olmak üzere yaklaşık üç gün sürdü.
İleride beklenen savaşa oğlumu hazırlamak mümkün mü ? Onun bir anda binden fazla roketin Israel topraklarına fırlatıldığı anda nasıl bir ruh haline girebileceğini şu an düşünmemeyi tercih ediyorum. O an başımıza tüm gelebileceklerin dışında tabii.
Son çatışmanın etkilerini hala üzerinden atmaya çalışan oğlumun kimi tikleri bir anda geri geldiler. Otizmle yaşamak zorunda kalan insanların zor hayatları böylesi savaşlarla daha da güçleşmekte. Ama kaderi değiştirmek benim elimde değil bazen. Her şeyin daha iyi olacağı günleri ümit ederek yaşamaya devam ederek çocuğuma elimden geldiğince cesaret vermekten başka çarem yok!
Gal dört yaşındayken konuşma problemleri olan çocukların eğtim gördüğü bir yuvadaydı. Daha otistik olduğu bilinmese de, ince ve kaba motor kabiliyetlerindeki gecikme, günlük yaşam içindeki davranış sorunları bir şeylerin ters gittiğini açıkça gösteriyordu. Bir de aynı sene Gal'in özellikle yüksek seslere karşı aşırı hassasiyet göstermeye başladığını anımsıyorum. Kimi seslere kesinlikle tahammül edemiyordu. Yuvada bir gün bateriler, davullar ve diğer bilimum vurmalı aletlerle bir faaliyet düzenlenmişti. O gün Gal için bir cehennem olmuştu. Çocuk ortaya çıkan kakafoniden, deliye dönmüştü. O günden sonra Gal'in gürültülü ortamlarla mücadelesini kolaylaştırmanın yollarını da ayrıca arar olmuştuk. Bugün kendi kendime soruyorum, aynı senelerde Gal'i yetiştirmek için çabalayan nice öğretmenler, terapistler nasıl da onun teşhis edilmemiş bir otistik vaka olduğundan şüphelenmemişlerdi.
O sene evimize on dakika mesafede bulunan bu yuvaya onu elinden tutup götürdüğümde bazen belediyenin çim biçme makinelerinin tam iş başında oldukları anlara rast gelirdik. O. makinelerden çıkan seslerden o kadar korkardı ki çığlıklar atmaya başlardı. Kesinlikle o yerden geçmek istemezdi..Ben de onu mecburen, farklı yönlerden götürerek yolumuzu uzatmak mecburiyetinde kalırdım. Evde delici aletleri onun yanında çalıştıramazdık....Aslında bugüne dek bu aletleri sevmez Gal.
Ben otizmi Gal'den önce neredeyse hiç tanımıyordum. Otizm hakkında bildiğim şeyler, kimi doğru , kimi yanlış, çoğu klişeleşmiş üstün körü bilgilerdi. Bu yüzden kendi oğlumu teşhis etmek için benim yeterli bir bilgim yoktu. Ama buna rağmen, bir değil bir kaç kez, öğretmenlerine, terapistlere, psikiatristine ve kimi diğer ilgili doktorlara; Acaba Gal otistik olabilir mi? diye sormuştum ve her defasında; " Bu çocuk otistik olmak için yeterinden fazla komünikatif bir çocuk!" diye cevaplar almıştım...
Gürültülü ortamlarda gösterdiği tepkilere , global gelişimindeki gecikmeye , kendini ifadedeki güçlüklüğüne ve tüm tekrarlayan hareketlerine rağmen.... işin ehli olacak her insanda dikkat uyandırması gereken tüm bu işaretlere rağmen çocuğumun otistik olduğunu sadece 9 yaşına geldiğinde özel bir merkezde yaptırdığımız teşhisle öğrendik.....
İki hafta önce, Salı günü , her zamanki gibi yatağımdan altı buçukta kalktığım gibi Gal'i aradım.. Çok küçüklüğünden beri hep erken yatıp, daha horozlar bile ötmeden uyanma alışkanlığına sahip olan oğluma seslendim; " Gal!" günaydın! .. Odasının kapısını kapatmıştı.. Son bir iki aydır en büyük eğlencesi, odasındaki televizyon ekranında kullandığı arabayı büyük bir şehrin caddelerinde sürmek. Ona almayı hiç istemediğim bilgisayar oyununa senelerden sonra geçtiğimiz aylarda evet dedim,
Gal arabaları çok sever. Daha doğrusu Gal'in tek ilgi alanıdır arabalar.. Benim oğlum aslında arabalardan başka bir şeyden pek konuşmaz. Hatta bu yüzden ona küçükken sayıları öğrenmesi için kocaman bir kartona gazlı kalemlerle büyük bir park alanı çizmiştim.. Her park yerine , 1, 2, 3... diye yerler yapmıştım. O da bu şekilde oyuncak arabalarını bütün gün numaralara göre park etmekle meşguldü. Daha büyük sayıları da hep sokaklarda yanımızdan geçen otobüslerin numaralarını göstererek öğretiyordum. Hangi sayı hangi şehre gider diye.. Tek sevdiği şey buydu.
Arabalara olan ilgisi küçücük yaşından bugüne dek hiç azalmadı Bu yüzden onu oyalamanın en büyük yolu, araba oyunları olabilecek iken ben bunun onu daha da kendi dünyasına kapanmasına sebep olabileceği fikriyle reddettim hep. Aynı şekilde yıllarca odasına televizyon almaya da karşı çıktım. Taa ki kuzeninin evine her gidişinde , şu an odasında olan oyunu oynarken ne kadar mutlu olduğunu görene dek. Yine de bunun ne kadar doğru bir hareket olduğunu bilmiyorum. Gerçi Gal bu oyunla gereğinden fazla zaman geçirmiyor. Çünkü Gal dışarı çıkmayı çok seven bir çocuk.
Neyse geçtiğimiz Salı gününden bahsediyordum. Gal güne başlamadan odasında bu oyunu oynuyordu . Ben hadi giyinmeye başla dedim. Mutfakta kahvaltısını hazırlarken her zamanki gibi yanıma gelerek ;" Sana da günaydın anne!" diyerek tam yanağıma öpücük kondururken birden dışarıda sirenler çalmaya başladı.. Bir an için ne olduğunu algılayamadım . Gece yatağıma girdiğimde hiç bir sorun yoktu, şimdi ne oldu birden? Acaba tatbikat mı? Yok canım, sabahın yedisinde tatbikat mı olur? Olmaz tabii. Danielle odasında uyuyor, kapısına vurdum, Danielle kalk..
Körfez Savaşında ilk kez Israel'in orta yerine roketler düştüğü zamanlardan bu yana inşaa edilen her evde, odalardan biri güvenlik odasıdır, sığınak gibi, kapısı çeliktir ve bu oda betondur, Diğer yerlerde ise siren çaldığı an , binanın merdiven boşluğuna çıkmak gerekir. Ya da en yakın sığınağa koşmak.
Bizim ev Körfez savaşından kısa bir süre evvel inşaa edildiği için evin içinde güvenli bir özel oda olmasa da , merdiven boşluğu, betondur ve demir kapılarla kapalıdır. Yani yapmamız gereken tek şey üzerimizde o an ne kıyafet varsa, ki bu bazen pijama ya da gecelik te olabilir, komşularla ister istemez bir araya gelmektir. Kalbim istemeden de olsa hızla çarparken, kızımı uyandıramadığıma inanamıyordum.. Sabaha karşı yatağa yatan genç bir insan bazen sirenlerle dahi uyanmıyordu.
O an Gal'in ne hissettiğini, nasıl korkuyor olabileceğini bile unuttum. Sonunda uyanan Danielle Pitzi'yi kucakladığı gibi, yarım dakika geçmeden asansörlerin bulunduğu yerdeydik.
Meğer sabahtan beri güneye onlarca roket atılmış. Ve oğlum heyecanla bana sordu; Anne okula gitmesem olur mu? Gal sorun varsa tabii ki okula gitmeyeceksin. Tepemizde Demir Kubbenin roketleri vuruş bumları bitip, yeterli zaman dolduğunda içeri geri girdik ve tabii haberleri almak için televizyonu açtık . Okullar ve hayati önem taşıyan işler dışında tüm iş yerlerinin kapalı tutulması emri çıkmıştı.
Ve bundan sonrası Gal için en zoruydu, bir kaç kez çalan sirenlerin sonunda Gal'in sinirleri durumu kaldıramıyordu. O gün Gal her an ağladı..kendini sakinleştirmekte zorlandı. Ona kulaklıkla müzik dinlemesini ve eğer siren çalarsa bunu benim duymamın yeterli olduğunu söyledim ama insan hakimiyeti elinden bırakmayı sevmiyor, Gal eğer kulaklık takarsa durumu takip edemeyeceği hissi yüzünden kulaklıkları takmayı reddediyordu....Onu anlayabiliyordum.
Bizim oturduğumuz şehirde ilk gün çalan sirenlerin ardından durum sakin olsa da Gal kendi bedenine sukuneti geri getirmekte çok zorlandı. Daha bir iki gün önce bir daha sordu, " Anne burada da belki yeniden sirenler çalabilir mi?"
15 yaşındaki normal bir çocuğun böyle bir durumda en büyük kaygısı düşebilecek bir roketin yapabileceği zarardır. Otist bir çocuğun en büyük endişesi ise çalan sirenin vücudunda yarattığı tepkidir. Belki bilinçaltında bir yerde o da olabileceklerden korkuyor ama ilk etapta onu en çok etkileyen şey son derece keskin olan duyularını allak bullak eden sirenlerin kulaklarını delipte geçen titreşimi..
İslami Cihad Örgütünün Gazze liderinin yok edilmesiyle gündeme gelen bu son çatışma Israel'in güneyi de dahil olmak üzere yaklaşık üç gün sürdü.
İleride beklenen savaşa oğlumu hazırlamak mümkün mü ? Onun bir anda binden fazla roketin Israel topraklarına fırlatıldığı anda nasıl bir ruh haline girebileceğini şu an düşünmemeyi tercih ediyorum. O an başımıza tüm gelebileceklerin dışında tabii.
Son çatışmanın etkilerini hala üzerinden atmaya çalışan oğlumun kimi tikleri bir anda geri geldiler. Otizmle yaşamak zorunda kalan insanların zor hayatları böylesi savaşlarla daha da güçleşmekte. Ama kaderi değiştirmek benim elimde değil bazen. Her şeyin daha iyi olacağı günleri ümit ederek yaşamaya devam ederek çocuğuma elimden geldiğince cesaret vermekten başka çarem yok!
Batya R. Galantı