13 Nisan 2022 Çarşamba

Pesah'ın bana neleri ifade ettiğini şimdi yeniden anlatsam

 

Çocukken ya da genç kızlığımda, Pesah geldiğinde içim coşmaya başlardı. En sevdiğim bayramdı Pesah. Ritüellerini severdim.....Sevinmek için senenin sadece bir kaç gününün bana verdiği o fırsatı severdim. Aileyi severdim  (herseye rağmen!!)

 Kuzenlerimle buluşmayı beklerdim !! Bugün artık olmayan şeyler o zamanlar varmış gibi gelirlerdi bana. Belki de sadece bir şeyleri hep varmış gibi hayal etmiştim ben...

Ama o zamanlar daha beklentilerim vardı.. paylaşmak istediklerim.. hislerimi, özlemlerimi, ve bayramları... İnsanları severdim o zamanlar. Ailemi..

Ve Pesah gecesi çok şeyi ifade ederdi benim için.

Duygusal insanlar, gelenekleri sever..bayramları, buluşmaları, birlikte olmayı, kuzenlerini severler, kardeşlerini (!)

Masanın çevresinde senenin sadece belli günleri hep birlikte olmak vardı...

Pesah, evimizin girişindeki  salonun sergiye açılmasıyla.... ve ileride, en ortada duran koca masanın üzerine konulmuş  bayramlık, rengarenk  bir  buket çiçeğin evi bir anda şenlendirdiği haliyle başlardı. Evin ışıkları pırıl pırıl yandığı şekilde, şarap rengi kadife iskemleler meydana çıktıkları halde ve yine kadifeden olan cam yeşili  koltukları örten örtüler bu özel günün şerefine ortadan kalktıklarında işte o zaman eve bir bayram havası gelirdi.

Senenin neredeyse 360 günü kapalı olan  salonunun açılışı bile bir sevinçti benim için.

Küçük bir çocuk için sevinmek aslında ne kadar kolay olabiliyor

Ve akşam olupta ailenin o çok  daha az görüştüğümüz üyeleri de evimize geldiklerinde, yine  çoğunu  senede bir kez yediğimiz kimi lezzetlerle dolduğunda masamız gerçekten de benden mutlusu yoktu.

Genelde öyle çok keyfine varılacak bir ortamı olmayan evimin biraz olsun insana belli bir sevinç verdiği istisna günlerdi o günler. Senede bir iki kez sevinmeye izin varmış gibiydi bizde.

Aslında yaklaşık bir saat süren Hagadda'nın bir an önce bitmesi için sıkıntıdan patlama kısmını geçiyorum. Sayfaları karıştıtır durur, bitmesine ne kadar kaldı diye kontrol ederdim. Oncle Jak,  "Ke ansi disho el pasuk....!"diye okurken....sırtımda, ufak, beyaz bir kumaşa sarılı "Afikoman'ı... çölde gezen Yahudilerin 40 yıl geçen yolculuklarının sembolü olan bohçayı taşırken ..( Afikomanın içinde de matza vardı..)

Yemeğin sonunda, Afikomanı saklanıldığı yerde bulacak çocuğa ufacık bir para ödülü olurdu! İşte o sembolik havada, hagada boyunca her çocuk sıraya göre o minicik bohçayı sırtında taşırken zaman bir türlü geçmezdi...Midem zil çalarken çocukların gözleri  masadaki şeylerde dolaşır dururdu.

Ve tüm hikaye okunduktan sonra o çok beklenen ziyafete " bumuelos " yiyerek başlardık.

Bumuelos, matzaların ıslatılarak iyice yumuşatılmalarından sonra, içlerine, hazırladığınız miktara göre, genelde iki yumurta ve biraz tuz eklenerek karıştırılıp kızartilmalarıyla hazırlanan bir Pesah yiyeceğidir biz Sefaradlarda. ( Pesah haftası boyunca, sabah kahvaltısında, bumuelosları,  içlerine peynir katarak yapanlar da çok vardır )

Bizse  üzerlerine elma reçeli ya da çoğu kez pudra şekeri ekleyerek yerdik. Çocukluğumda en sevdiğim şeylerden biriydi bu. (İspanyollarda da" bunuelos"varmış.... yine bizimkilere benzer bir kızartma!!!)  Ve  ben o kadar çok yerdim ki bunlardan midemde başka şey için pek yer kalmazdı.

Eşim bana, sizde biraz eşkenazlık var der ikide birde. Çoğu yemeğe biraz şeker koyarız diye.

Ve ben Matza'yı tek başına da çok severdim. Yani hamursuzu!!! Sanırım çoğu çocuklar gibi.. Ve matza unundan yapılan Pesah kekini de severdim... Portakal ve bol cevizle hazırlanan keki..

Ve Seder gecesi masada herkesin dört gözle beklediği kuzu eti çok popülerdi. Çünkü bizde kuzu eti Pesah geleneklerinin bir vazgeçilmeziyken, senenin diğer günleri neredeyse hiç elimizi sürmezdik bu ete.

Ve ertesi gün ister istemez, bayram olsa da, ( diaspora'da olunca çareniz yok) okula giderdik.

Tenefüs geldiğinde her zamanki  sandwich'imin yerini bu defa matzot alırdı. Küçük bir torbanın içindeki matzaları bir parça peynirle yerdim.... Müslüman arkadaşlarım gördüler mi mutlaka benden isterlerdi. Onlar da çok severlerdi matzayı. Bu kadar sevilecek ne varsa bu,  su ve undan yapılan tahta gibi şeyde!! :) Kitir kitirdir... Belki de ondan. Çoğu insan sever ama bir çok kişinin midesine pek yaramaz. Çocukken hiç bir sorun yaratmasa da matza, yaşınız biraz ilerlemeye başladığında sebep olduğu sancılar yüzünden çok yemekten kaçınmak zorunda kalabiliyorsunuz.

Ve dün, geçtiğimiz haftaki son terör saldırısına ve sürekli olan uyarılara rağmen gittiğimiz bayram alışverişinde süpermarkette arabayı park edecek yer bile bulamadık. İnsanlar bayrama bir kaç gün kala marketleri doldururlarken, trafik yeniden belli noktalarda kilitleneye devam ediyor.

Yaşarken ölmek mümkün değil. Güneş doğmaya ve bizler soluk almaya devam ettikçe alışverişte bayramlar da devam ediyor.  Yeniden eve kutu kutu matzaları taşıyanlar, en çok yenenler listesindeki patatesleri, yumurtaları ambara stoklamaya devam edenlerle sanki süpermarketler sonsuza dek kapılarını birilerine kapatacaklarmış gibi davrananlarla dolu....

Ve bir çokları yurt dışına çıkacaklar yeniden...Kimileri çoktan çıktılar bile...

Bir bayram daha aileyi hatırlatacak çoğu insana..

Ve ben, bugün elimdekilerle sevinirken, çocukluğumdaki şeylerin hüznünü de hissedeceğim bir yerlerde... 

Geçmiştekilerden geriye elimde kalan koca bir "NADA" 'yla artık yanımda olan insanlar sadece  çocuklarım, eşim ve bu ülkenin bana verdikleri!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder