15.04.2022
Ülkemizde ve dünya'da son durumlar...
Bugün Cuma...Bu akşam hem Şabbat, hem de Hag... Yani bayram...
Bu sabah köpeğimi indirdiğimde, sokaklar bir kez daha sessizlik ve sükunet içindeyken, yaşam hala 20 yıl evvelki gibi geldi bir an. Dün ve bugün hiç bir şey değişmemiş gibi. Yolumun üstünde, bir kez daha ağaçlar çiçek açmışken onlarca yıl evvelki güzelliği yansıtıyorlardı.. Bir kez daha köpeklerini gezdirenler ve yeniden hava almaya çıkmış yaşlılar ve alelacele koşturanlar vardı... o an sadece bulunduğum noktaya, mahalleme, o anki atmosfere bakınca dünya ne kadar sakin ve güzel bir yer diyebilirdim ben (?) !!!
Bu sabahHalbuki gerçekler ne kadar farklı...sokağımızın tüm sessizliğine rağmen bir yerlerde insanlar hiç durmadan savaşıyorlar. Hatta hemen buralarda, yakınlarda ve uzaklardqa bir yerde, hatta Avrupa'da!
Son haftalarda Ukrayna'da bombalanan evler, yok olan şehirler var..
Savaş tüm dünyayı bir şekilde etkiliyor. Hatta düne kadar birbiriyle olası bir çözülmeye gidebilecek Avrupa yeniden " birlik" olmanın önemini anlıyor.
Rusya'nın girdiği şehirlerin arkasında bıraktığı yıkıntılar yürekleri parçalıyor...
Ne yalan söyliyeyim, kimi şehirlerin isimlerini bu savaşta öğrendim. Bu yerlerde yaşayan milyonlar evlerini terk ettiler hep....doğup büyüdükleri mahalleler, marketler, okullar, ofisler, spor salonları, otobüs istasyonları.... şimdi yoklar!!!. Geriye hayalet şehirler kalmış. Binlerce ölüyle birlikte!!! Hiç bir suçları olmadığı halde, kimi Rus askerlerinin hışmından kaçamayan masum insanların cesetleriyle dolu caddeler.
Bunca yıkımın getirdiği beklenmedik bir savaşla, Rus tehlikesini düne kadar hayal bile etmeyenler bir anda yanlarında kopan fırtınayla ilk kez Nato' nun himayesine girmek için kuyruğa girdiler... Finlandiya, Isveç...
Şu anki durumda dünya bir dönüm noktasında....
Bizim kendi açımızdan da yine karmaşa var buralarda. Üçüncü İntifada' ya doğru mu gidiyoruz soruları tartışılırken, media bazen üzerine düşenden bir adım ötesine giderken, haber progamları, haber sitelerindeki başlıklar ve öne sürdükleri iddialar bile bazen ortalığı daha fazla ayağa kaldıracak potansiyeldeler. (!!)
Ama tüm bu sorunlara rağmen, Israel başka yerlerde rahatlarını kaybeden Yahudilerin seçeneği olmaya devam ediyor.
Buraya duydukları sevgi ve alakalarına rağmen, bir çokları için son çare olarak düşünülen Yahudi Devleti, en karmaşık günlerde bile yeni göçmenleri toprağına kabul etmeye hazırlanabiliyor.
Ukrayna'dan gelecek 10 binlerce yeni göçmen bu ülkenin çehresini değiştiren kültür salatasına yeni eklenecek vatandaşlar olacaklar.
Ve onlara dahil olacak bir başka olası göçmenler de bu defa belki de Fransa' dan...
Geçen Pazar, ilk turu tamamlanan seçimler sonrası ortaya çıkan kısmen belirsiz tablonun, 24 Nisan'da yapılacak ikinci turda nasıl sonuçlanacağını göreceğiz. Ya Macron ya da Le Pen..
Biri tam bir demokrat ( Israel'e karşıysa her zamanki klasik Fransız dış politikasını devam ettirenlerden !) Le Pen se, orta sağ ya da sol kanat tarafından, radikal çıkışları ve aşırı nasyonalist çizgisiyle bugünkü Fransız demokrasisine zarar verebileceğine inanıldığı, karizmatik, güçlü bir lider! ( Merkez, Orta Sol ve Liberal Emmanuel Macron'un aldığı %27.8 oya karşı %23.1 oy alan Muhafazakar Le Pen)
Politik hayata babasının partisiyle (FN'le) adım atan, ancak zamanla babasından koparak babasından devraldığı partinin çizgisini kısmen yumuşatarak partisinin popularitesini yeterince arttırsa da, bir çolarına göre hala yeterince tehlikeli. Marine Le Pen babası kadar antisemit olmasa da, Yahudilere pek yakın olmadığını belli ederken, bazı grupları ülkesinde istemediğini sıkça takrarlayan Marine Le Pen' le birlikte, kendisi de Kuzey Afrika kökenli bir Yahudi olduğu halde yine ekstrem milliyetçi fikirlerle öne çıkan (?!!) Eric Zemmour da kampanya boyu kendisinden bir hayli bahsettirdiği halde, bu iki uç partiden RN'yi (Le Pen'i ) seçenler çoğunlukta oldular.
Sonuçta seçimlerde kendilerine yakın olanı seçmeyi tercih edenler çoğunluk olunca Zemmour %7 oyla yetinmek zorunda kaldı.
Le Pen'in Fransa'nın özüne ve kültürüne sahip çıkmak için elinden geleni yapacağına inananlar ona oylarını verdiler. Günümüz dünyasının getirdiği yeni şartlarda, diğerlerinin tam tersine, Fransız Demokrasisini esasen onun daha iyi koruyabileceğini düşünenler, toplumun özünü kaybetmekten korkan ve bunu muhafaza etmek gerektiğine inananlar oylarını Marine Le Pen'e verdiler.
Dünyanın en büyük üçüncü Yahudi nüfusunu barındıran Fransa'dan bu sefer belki gerçekten göç etmek zorunda kalabileceği günleri görüyor buradaki Yahudi Cemaati.
Le Pen'in seçilme ihtimali, bu liderin, Kaşerut kuralları, sokakta kipa ve benzeri yahudi sembolleri taşınması ve Brit Mila' ya karşı duruşu, yüzde yetmişi Kuzey Afrika kökenli olan gelenekçi dindar Yahudileri kara kara düşünmeye itiyor.
Eğer yarın Fransa, kendi geleneklerinden olmayan kimi alışkanlıklara dur demeye karar verirse kimi dinlerine çok bağlı Yahudilerin fazla bir seçenekleri kalmayacak! Fransa sadece "kendi kültürel" mirasını yaşatmaya karar verirse bu karara saygı duyarak (!) valizlerini toplayıp o ülkeyi terketmek zorunda olacaklar.
( Geçmişte benzer durumlarda insanlar ya giyotine giderler ya din değiştirirlerdi.)
Bugün kimse giyotin uygulamayı düşünmese de eğer sonuç Le Pen'den yana olursa sizden onlara ters düşen geleneklerinize dur diyenlere ya boyun eğmek zorundasınız ya da ülkelerini terk etmek. Yani ya Fransız gibi yaşayacak ya da belki de gitmek zorunda olacaksınız!
Demek ki demokrasi de sonsuz değil. (!)
Bence geleneklerine çok bağlı bir Yahudinin zaten Israel dışında yaşamasını anlamak zor!!
Neyse, bugün de aklımdan geçenleri yazdım...
Dilerim yine beraber kutladığımız bu anlamlı günler herşeye rağmen birbirimizi biraz daha yakından tanımaya çalışmamız için bir yol olsunlar. Pesah ya da Paskalya... Bayramlar, huzurla ve sevinçle geçsin. Birbirimizi daha iyi anladığımız bir dünya olsun! Nefret bitsin!!!
Yeniden Hag Sameh...ve Mutlu Paskalyalar!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder