29 Ocak 2021 Cuma

Geri kalansa bazen tek bir kadeh içkide aradığınız hikayeden öteye geçmiyor ....

Bir kadeh içkide kalan geçmiş...


İlk kez alkollü bir içeceğin tadına baktığımda o kadar küçüktüm ki tam olarak yaşımı anımsamıyorum bile. Teyzemin evinde olduğumuzu hatırlıyorum. Çocuklar hep birlikte aynı masada yediğimiz o gün  daha belki iki üç yaşlarında idim..  O anlarda diğerlerinden farklı yaşanmış ne vardı bilmem bugünlere dek net net aklımda kalmışlar.. O günden en iyi anımsadığım şey teyzemin  kızarttığı patateslerdir.. Ağbim gibi ben de ille o çok sevdiğim kızartmalara özel bir isim takmak istemiştim..Hani sevdiğiniz insanları özel bir isimle çağırırsınız ya onun gibiydi bu da.. Her gün yenmeyen bir yemek olduğu için özeldi.. Ve de çok lezzetliydi.. Hatta belki de en lezzetlisi! Kim sevmez ki zaten? Daha zahmetli olduğu için sık yapmazlardı.  E tabi bir de kızartma olduğu için sağlıklı olmadığını da düşünürlerdi bizimkiler. Yapıldığındaysa ortadaki büyük kasedeki kızartmalar öyle tonlarca değildi. Herkesin tabağına biraz konulurdu. Bu yüzden yavaş yavaş yemek gerekiyordu ki çabuk bitmesinler.. Ağbim onlara kayık diyordu.  Bense başka bir isim bulmalıyım diye düşündüm. Sanki onunla yarışıyordum o an. Birden kendimce ben de "Patatikas Fritas adam geliyor!" diye bağırdığımı hatırlıyorum... Heyecanla..

Hep birlikte olmamız,  hem de en sevdiğim yemeğin sofraya getirilişiydi bir anda beni sevindiren. 

Ve o gün o masada duran bir şey daha ilgimi çekmişti.  Masadaki rakı şişesini hatırlıyorum! Ve o şişeden etrafa yayılan kokuyu.. Hoşuma gittiğini anımsıyorum.. Anoson kokusu güzeldi.

Rakı'nın pek çocuklara ait bir içecek olmadığını o zamandan biliyordum sanırım. Ama ben yine de  o gün  annemin bardağından bir yudum rakı içmistim.. Yani tam keyif yapmışım ben haha! Ama yok yok!! Çok keskindi bu içki.... hele bu kadar küçük bir kız çocuğu için.. Bir de annem genelde sek içerdi.  Hani Türklerin o aslan sütü dedikleri şekliyle içmezdi o..  Su ile karıştırılınca biraz hafifleten, yudumlamayı kolaylaştıran haliyle değil. Babamsa ağzına hiç içki koymazdı. Bizim evde işler biraz tersti . Bizim evin erkekleri pek içkici değillerdi. Babam sanırım büyükbabamın çok içki içmesinden ters etkilenmişti.

................................

Kaç yaşımdan itibaren gerçekten içki içmeye başladığımı anımsamıyorum. Kendimi bildim bileli yetiştiğim topluma nazaran içkiyi seven bir bayan oldum hep. ( Türk Toplumu'nda genelde kadınlar alkol daha az kullanırlardı ) Annemle bu konuda kafadardık biz..

Geçtiğimiz günlerde süpermarkette içki reyonuna daldım.. Kendi kafama göre takılmayı severim bazen..Bırakırım herkesi başka bir yerde..kendi kendime aklıma eseni yaparım. Hahaha ne yapıyorsam!!!! Hele karantinalar, koronalar başladığından beri süpermarketler sadece eşimin en ideal gezinti alanı  olmaktan çıktı, hepimiz için değişiklik, atraksyon yerini aldı.. Yapacak işimiz olmadıkça. açık kalan tek yere yani süpere gitip alışveriş yapıyoruz. Neyse ben içkilere bakıyordum.. Nasıl da çekici görünüyorlar, cinler, vodkalar, likörler .. Çoktan beri hiç bu raflara uğramamışım. Aklıma tek gelen şey o an bir kaç dostla keyifli bir akşam düzenleyebilmek olsa da!! ..Birazıcık içmek ve gülmek ne iyi gelirdi halbuki..

Aslında ben tum içkilerden en basitini severim ...Soğuk, buz gibi bir biranın yerini ne alabilir diye düşünürüm çoğu zaman. Hele Israel'deki sıcak iklimle de bira sanki en iyi giden şeydir..  Mesela kumsaldaki  şemsiyelerin birinin altındaki rengarenk koltuklarda masmavi denize karşı içilen bir  bardak soğuk  bira ve yanında bir tabak patates kızartması gel keyfim gel demek değilmidir?! Yeter ki yanınızda kafadar, size uygun bir dost olsun!!!!

Ama benim son günlerde aklıma gelen başka bir şişe var. Üzerinde palmiye ağacı resmi olan bir şişe bu. Genç kızken gece bir pub ya da bara gittiğimizde bir  zamanlar hep Malibu içerdim.

Karayip'lerden İstanbul'a taşınan o tropik içkiyi hatırladım bu aralar! Canım istedi birden. Özlemişim tadını.. Çok hafif bir Rum'dur bu.. Hindistan cevizli.. Bunu başka meyve suları ve buzla karıştırıp tropik bir cocktail hazırlarlardı. Sarhoş olmak için içilecek bir içki değildi bu. Sadece keyif almak için.. Tam bayanlara göre.. Malibu deyince aklıma geldi.. Yatla çıktığımız boğaz akşamları'nda içtiğim bir iki kadehle keyiflendiğim akşamlar aklıma geldi bu kez... Işim gereği çok çıkardım Boğaz turlarına... Hoştu,  rehber arkadaşlarım, ve bir grup turistle boğazín iki yakasının ortalarında bir yerlerde seyreden  yatın güvertesinde şehrin ışıklarını seyredalmak.. Gerçek bir romantizmin doruğuna ulaşabilmek için hayalimde yaşayan biriyle birlikte olmak belki çok daha ideal olabilirdi ama yine de keyifliydi o zamanlar..Yine de güzeldi o büyülü yaz akşamlarında güverte'de bir kadeh şarapla bir kaç dostla muhabbet etmek.

Kimi  defalar bir iki kadehten biraz fazlasını denememe rağmen sonunda hayatımda bir kez bile sarhoş olmadım.. Ne tuhaf, kadınlar halbuki erkeklere göre içkiye genelde daha az dayanıklıdırlar.

İstanbul'u İstanbul yapan kimi özel restoranları'nda yenmiş akşam yemeklerini de unutmam. Ulus 29,  Sunset ve  yine yanlış hatırlamıyorsam Çubuklu 29' un eşsiz ortamı'nda hafif bir Jazz müziği. Geceyle gelen egzotizmi en iyi tamamlayan şey bence hafif  bir Jazz'dir...Güzel bir müzik eşliğinde içilen bir kaç kadehin bulundugunuz ortamın sihrini nasıl  pekiştirdiğini reddedemez kimse. 

Bugüne dek o özel mekanları unutmak mümkün değil. Fakat bulunulan ortam her ne kadar özel olursa olsun, o anları paylaştığınız  insanların sizin için olan anlamı  sanırım herşeyi çok daha farklı boyutlara taşıyan esas etkendir..  

Yolunuz bir çok kişiyle kesişmiş olsa da eğer sizin kalbinizde ideal bir insanın hayali kalırsa bu sizin kaderinizi bile değiştiribilir 

Tüm yaşanmış ve de yaşanmamışların ardından  elinizde kalan tek gerçek şey yuvanızda huzurlu bir hayat sürmekten ibaret oluyor. Kendiniz ve sizi gerçekten sevenler için neler yaptığınızın ötesinde hiç bir şeyin önemi kalmıyor..

Geri kalansa bazen bir kadeh içkide aradığınız hikayeden öteye geçmiyor ....


Batya R. GALANTI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder