12 Ocak 2021 Salı

YAĞMUR

 YAĞMUR


Akşam otobüsten indim.  Evimin iki yüz metre ilerisindedir Rishon LeTsion'un Merkez Otobüs İstasyonu  İçeride alışveriş yapmak için dükkanlar da vardır.

Otobüs'ten indiğimde hafif çiseliyordu. Bu kış yağmur açısından şanslı sayılırız. Çok kurak bir kış değil Israel'de. Süpermarkete girip  bir kaç şey satın alayım dedim önce. Alışverişi tamamlayıp kulağımda müzik dışarı çıktığımda baktım insanlar koşu
şturuyorlar. Yağmur tam bastırmış. İçeriye mi girsem tekrar Yok ya  gerek yok, iki dakikalık mesafe alt tarafı yürürüm ben!  Hem böylesi bir yağmurda yürümeyeli ne kadar zaman oldu.  Seneler evvel okuduğum bir makale geldi aklıma. Hayatın küçücük anlarında saklı olan farkedemediğimiz özel şeylerden bahsediyordu.  Mesela yağmurda yürümek gibi diyordu !! 

Tamam işte o özel an şimdi!! Yağmurda, hem de sağanak yağan yağmurda.. herkes koştururken. ben yürüdüm.

Ben yağışı bol bir şehirde büyüdüm. 

Kış demek  yağmur demekti İstanbul'da!!. Ama muson yağmuru gibi yağmurlar değildi çoğu zaman yağan.  Hafiften ama hic bitmeyen, ahmak ıslatan yağmur dediklerindi çoğu zaman.  Pis bir yağmurdu!! 

Hahahaha evet gerçekten de çok pisti. Yok yanlış anlamayın yağarken temiz yağıyordu ama yere düştüğü an çok pis oluyordu!

Şehrin alt yapısı olmayınca hafiften yağan bir yağmurun bile yaşamı olumsuz etkilemesi mümkün. En azından giyim kuşam kalitenizde epey bir düşüşe yol açabiliyordu çamurlu caddelerde yürümek!


Okul dönüşü Şişli Meydanın'daki otobüs durağından  Sıracevizler'deki evime yürüken eteğimin altındaki soket çoraplarım ve mokasen ayakkabılarım mahvolmasınlar diye ne kadar çaba harcasam nafileydi.. 
Kaldırımdaki kırık taşların üzerinde bir akrobat gibi yürürken ayaklarımın, bacaklarımın ıslanmaması ve çamurlanmaması için  yoldan çok yerlere bakmak zorunda kalırdım. Herkes gibi. Koca bir şehrin  yamanmış caddelerinde büyüdük biz.  Kaldırımlarda ya da asfaltın orta yerinde kocaman çukurlar yağmur sularıyla dolardı her zaman.  

Bir defasında Pangaltı'da  ( O zamanlarda artık İstanbul'da trafik ışıkları konulmuştu bir çok yere  :) ). Bir kaç insanla birlikte  yaya geçidinde yeşil ışığın yanmasını bekliyordum. Kaldırımın biraz ötesinde ise yine içi su dolmuş bir çukur vardı. Ne olduğunu anlamadan arabanın teki o çukura öyle bir hızla dalmıştı ki bir anda duştan çıkmışcasına saçlarımdan en aşağılara kadar sırılsıklam olmamın dışında yuttuğum en az yarım bardak çamur suyu yüzünden acaba kolera, tifo falan olurmuyum fikirleriyle beraber kendi halime nasıl güldüğüm hep aklıma gelir yağmur denilince.  O anki halimin çok şapşal olduğundan emindim.

İstanbul'da yağmur buydu işte! Bu yüzden de yağmuru hiç sevmezdim. Çocukken yağmur yağsın diye dua etmezdik biz Istanbul'da. 
Kış geldiğinde en büyük dileğimiz kar yağmasıydı. Sabah kalktığımda her yer bembeyaz olsun diye dua ederdim hep.

Dün yürüdüğüm ikiyüz metrelik mesafenin sonunda kapıdan girdiğimde eşim bana bakarak; " Bu ne hal !!" dedi. Her tarafımdan sular damlıyordu ama ben nedense inanılmaz derecede mutluydum. Yağmurda yürümek bana ne kadar da iyi gelmiş. Saçlarım sırılsıklam olsa da, üzerimdeki yağmurluktan damlalar aksa da, ya da jeans'im sırılsıklam bacaklarıma yapışmış olsa da ne farkeder. İşte sıcacık evimdeyim yeniden. 

Gülümsedim, "Biraz yağmur yağıyor " dedim.

Israel'de yağmur az yağar. İşte bu yüzden bu ülke'de bu defa yağmur yağsın diye dua etmeye başladım. 

Devamlı parlayan güneş, masmavi gökyüzü insanın içine yaşam sevinci verse de yağmuru özlüyor kişi bazen!  Burada da yağdığı zaman bir anda gökler  açılıveriyor bazen işte böyle. Tropik yağmurlar gibi bastırıyor. Gök gürültüleriyle. Yıkayıveriyor her tarafı!

Gece sıcacık yatağımda uykuya dalmadan evvel de şimşekler çaktığını farkettim yeniden. Dua ettim uykuya dalmadan yağmurda hiç kimse evsiz kalmasın herkesin sığınacak bir yuvası olsun diye!


Batya R. Galanti.



Geçen sene bir gece yadan kuvvetli yağmuru çekmiştim yine

                                             

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder