31 Ocak 2021 Pazar

Hayata başlarken herşeyden önemlisi kendinize güvenmektir.


19-20 yaşları insan için  hayatın en civcivli, en güzel, en heyecanlı, en macera dolu olan dönemidir.

Ancak tüm bu güzellikleriyle bir o kadar zorlukları da beraberinde getirir bu yaşlar.. Geleceğiniz için önemli kararları almanız gereken bir dönemdir bu dönem.  Bir taraftan maceralar yaşamak isterken diğer taraftan aklınızı başınıza alıp yolunuzu çizmenin de zamanıdır.

Geçtiğimiz günlerde Danielle'le arkadaşı birlikte salondaki masada oturmuş gelecek yıl başlamayı planladıkları yüksek öğrenimleri üzerinde tartışıyorlardı.  Hangi branşın onlara istedikleri gibi bir geleceğin güvencesi olabileceği  sorusuna kesin bir cevap arıyorlardı. Şimdiki zamanda,  bugün seçtikleri bir branşın yakın bir gelecekte hala daha geçerli olup olmayacağı belli değilse de !!

Bu sorun belki her zaman vardı ancak enformasyon çağı'yla o kadar hızlı bir tempoyla hayatımız değişiyor ki artık resmen her an bir mesleğin daha tarih olduğunu gördüğümüz bir dönemde yaşıyoruz. Ve bu duruma eklenen bugünkü sağlık ve ekonomik krizin getirdiği durgunluk ve belirsizlik te  birleşince gençlerin geleceğe yönelik kaygıları da ister istemez daha da artmaya başladı. 

Geşmişte de yaşanan kararsızlıklar şimdi tam bir depresyona dönüşmüş gibi.. Bugün 21-22 yaşlarında olan bu iki genç kızın yerinde olmak istermiydim bilmiyorum.

Yıllar evvel Danielle'e matematikte verdiğimiz desteğin  meyvelerini ne derece toplayacağımızı bilmiyorduk ancak liseyi sonunda gerçekten başarıyla bitirdiğinde bir nebze de olsa derin  bir nefes aldığımı hissetmiştim.. Ancak  Israel'de hemen lise sonrası başlayan askerlik ve hiç beklenmeyen korona kriziyle bir yıl daha ertelediği  üniversite eğitimi için ancak şimdi tam bir karar vermesinin zamanı geliyor.

Sonuçta okulda gösterdiği başarı onun neredeyse istediği her branşı okuyabilmesinin yolunu açmış  görünüyorsa da  önemli olan doğru seçim yapması . Onları masada bu konuları tartışırken gördüğümde 20 yaşım  dün gibi gözümde  canlanıdı .

İstanbul'un en prestijli liselerinden birini bitirmeye yakın,  yaşım neredeyse 20'ye yaklaştığı  günlerde aklım yeterince karışıktı. Hayata doğru bir yelken açtığınız bu dönem aslında eminim ki çoğu insan için bir çok zorlukları hatırlatır.

O  senelerime dönüp baktığımda bugün değiştirebilseydim dediğim çok şey vardır.  Sanırım her şeyden önce o zaman başkalarına verdiğim değerden daha fazlasını kendime vermem gerektiğini anlatırdım kendime !! Belki o zaman başarımın en çok kendim için önemli olduğu idrakına varsaydım yapabilirliklerime de daha çok inanırdım..

Bazen genç olduğunuzda bunları göremiyebiliyorsunuz Zaten kendimi birisine ispatlamam gerektiğine inandığım andan itibaren bazı şeyler iyice tepetaklak gitmişti. Halbuki, kimi şeyleri  daha az umursasaydım çok daha farklı olabilirdi.

Korkular herşeyin üstüne çıkınca başarıya ulaşmak çok daha zordur. Böylece gençliğin en verimli dönemi  en fazla bocaladığınız zamanlara dönüşebiliyor. Bu arada o sene bizim okulun son sınıf öğrencilerine göstediği tufah bir politikaları vardı sanki . Bizleri kendi halimize bırakıvermişlerdi.  Ki bunun nedenini tam  anlayabilmiş değildim.  Halbuki çok daha yoğun bir çalışmanın orta yerinde olunması gereken bir dönem değilmiydi bu?! Belki Üniversite sınavları yüzünden gençlere  daha rahat bir ortam sağlamayı uygun görmüşlerdi.  Kendilerini toparlayabilmeleri ve daha az baskı içinde sınava çalışabilmeleri için yeterli zamanları  olması  içindi bu tutumları sanırım.  Öğrenilecek çok şey varken, kaçırılan ve boşa giden saatler kime yarıyordu emin değilim!  Bunun yerine çoğu ders hiç bir şey yapmadan bomboş geçiyordu. ( Özel olan bu okula verilen yüklü  ücrete rağmen) Öğretmenler öğrencileri derste kendi hallerine bırakırlarken, çocuklar çoğu zaman test  çözmekle meşguldüler.Sadece matematik, tarih, sosyoloji ve felsefe dersleri neredeyse normal seyrlerinde devam ediyordu..

O seneyi hala daha biraz ciddi kılan tek tük öğretmenlerdi bunlar.

Ne tuhaf ki arada bir kendi düşüncelerime dalsam da çoğu zaman  takip ettiğim iki derstı yine de, Sosyoloji ve Felsefe.  Tarih dersindense ( o zamanlar ) son derece nefret ederken o iki dersi aslında seviyordum. Çünkü ikisi de ilginçtir  . Önemlidirler bence! Hayat, toplum, yaşam ve insanlarla ilgili çok şey  öğretirler bu ikisi.  Öncelikle düşünmeyi öğretirler.

Ama ben ilginç olduğunu söylediğim bu iki dersten,  sosyloji'den nasılsa ikmale kalmayı becerirken diğerinden de sadece deftere ders boyunca notları yazdığım için yani dersi takip ettiğim için paçayı kurtarmıştım. Aslında biliyordum ki, kendimi biraz daha iyi verebilseydim, ne birinden ne de diğerinden başarısız olmam için  bir sebep yoktu..  Sonuçta bize bu derslerden verilen bilgi kocaman bir okyanusta  sadece iki damlaydı...

Buna rağmen siz başaramayıncaysa kimi insanlar sizden ümidi keser. Ve siz bunu bilirsiniz. Belki de bütün sorununuz da budur!!

Üniversite'de bana en uygun branşlardan birine girdikten sonra arkamda bıraktığım lisede aptal olduğuma kanaat getiren hocanın söylediği söz ise hep hafızamda kalmıştı..

Ben bunun doğru olmadığını bilsem de, kendimi ıspatlayamamış olmanın üzüntüsü ve hayalkırıklığı içimde bir yerlerde kalakalmıştı!!


Batya R. GALANTI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder