28 Ocak 2021 Perşembe

Mutlu olmak için ne yaptığınız değil, yaptığınız şeyin size neler ifade ettiği önemlidir.. Hele bir çocuk için!!

 Çocukları gerçekten sevmek  


Çocukken bebekleri çok severdim ben.. Bebekleri kim sevmez ki diye düşünebilir normal bir insan..

 Ama hiç te öyle değil. Her insan bebekleri sevmeyebiliyor. Ortaokul'da yakın olduğum arkadaşlarımdan biriyle bir gün İstiklal Caddesinde yürüyorduk. Okul' dan çıkmış konuşa konuşa gidiyorduk. Ben genç kızken sanırım saftım . İnsanların hep kendim gibi düşündüklerini zannederdim. Bir çok konuda kafamdaki fikirleri genele yayar, herkesin böyle olması gerektiğini düşünürdüm. Bu yüzden eğer ben çocukları seviyorsam herkes çocukları seviyor demekti, ( Öyle olmadığını görünce bendeki hayal kırıklığını hiç sormayın )

Ya da ben eğer birisine içten duygular besliyorsam o insan da bana aynı şeyleri duyuyor olmalıydı. Çok tuhaf bir şekilde insanların bazen göründüklerinden farklı olabileceklerini aklım  belki de aslında   yüreğim kabul etmiyordu . İnanmak istediğim insan  kendi kalbimdeki dünyamla eş değerdi.

Mesela çocuklar benim için bu dünyadaki  en sevimli yaratıklardı. Bebek gördüğümde öyle heyecanlanırdım ki.. Hele 15-16 yaşlarımdayken bende adeta bir tutkuydu bu. Anneme sürekli gördüğüm her bebek için , "Anne ne tatlı değil mi? "diye sorardım. Ben  kendim daha  çocukken bile bu böyleydi..

İşte o gün arkadaşımla İstiklal'de yürürken bebeklerden söz açıldığında ben her zamanki heyecanımla,  "Dünya' da bebekten daha sevimli bir şey var mı ? diye sorduğumda ? " Arkadaşım durup birden,; "Ben bebek sevmem"demiştiDuyduğum şeye inanamamıştım. Minicik bir varlığı nasıl sevmezdi ki genç bir kız? Çocuk sevmeyen insan nasıl bir insan olabilirdi?

O arkadaşım sonunda anne olmadı. Tahminim bu kendi seçimiydi. Genç bir bayan olduğumda bebekleri ya da küçük çocukları hala çok seviyordum ama etrafımda  çocukları olan daha yoktu .. Okul dönüşlerinde ya da  sonraları iş dönüşlerimde  Siracevizler' den yürüdüğümde apartmanların kapıcılarının çocuklarına rastlardım. Hepsini tanıyordum.. Benim ismimi sorduklarında onlara Betül derdim. Onlar da beni Betül abla diye çağırırlardı.. Eve yürürken arkamdan gelirlerdi. Onlara hep bir şeyler verirdim. Bizim kapıcının çocukları da beni severlerdi. Onlarla sohbet eder, onları yakından tanımak isterdim. Bazen camdan  bizim arka taraftaki vahşi otların olduğu bahçenin aşağısındaki düzlükte oynadıklarını görürdüm. Herşeye rağmen onların mutlu olduklarına inanıyordum. Apartmanın bodrumundaki kömürlüğünün arkasında, son derece karanlık, havasız izbe bir odada büyümelerine, tüm fakirliklerine ve yokluğa rağmen belki de bir çok çocuktan çok daha mutluydular. Büyük kız akıllimi akıllı ve iyi bir talebe , diğer iki ufaklık ta yine cin gibiydiler. Anneleri biraz fazla yabaniyse de babaları daha akıllıydı. Onlara iyi bakıyordu. Anadolu' nun uzak bucaklarından geldiği köyü gerilerde bırakmıştı. Kendini yeni şeylere açmasını bilen birine benziyordu Rıza. Elinden geldiğince şehir kültürüne alışmaya çalışır gibiydi. Kadınsa sadece islam ve kurallarının peşindeydi! Nereden mi biliyorum? ..Onunla da konuşmuşluğum olmuştu bir kaç kez... Kafasını örttüğü o beyaz kumaş  sadece burnunu ortada bırakırdı. Daha bağnazdı! Akşamları küçük kızları babasıyla apartmandaki dairelerinden tek tek çöp toplardı. Ne tuhaf ki çöpünüzü siz indirmez  kapınızdan kapıcınız alırdı İstanbul' da. Akşam sekiz gibi kapıyı vurduklarında,; " Kim o ? " diye sorduğumda .. Küçücük bir kız çocuğunun incecik sesi gelirdi kapının öbür tarafından . Çöööp diye bağırırdı. Kapıyı açtığımda yerden bitme bir şey bana gülümserken ikinci kez çöp derdi. Nasıl da keyifli görünürdü o an. Küçük kızla babası çöpü almaya geldiklerinde çocuğun yüzündeki gülüş ve gözlerindeki parıltılar görülmeye değerdi.

Halbuki sadece yaşadıkları binanın ayak işlerinden mesul olan babasıyla milletin pis kokulu çöpünü topluyordu o an. Ama onun için bunun çok ötesinde bir şeyler vardı. Bir işe yarıyor olmanın verdiği kıvanç dışında, babasıyla  bir anı paylaşmanın keyfiydi bu. Çoğu zaman insanların anlam vermekte zorlanabilecekleri bir mutluluk ölçüsüydü bu. Mutlu olmak için ne yaptığınız değil, yaptığınız şeyin size neler ifade ettiği önemlidir. Hele bir çocuk için!! Özellikle çocuklarını maddi şeylerle mutlu etmeye alışkın kimi ebeveynlerin anlamadığı bir sırdır bu. Hayatta esas önemli olan çocuğunuzla birlikte zaman geçirmenin ne demek olduğunu farkedebilmenizdir. İşte çöp toplayan kapıcımızın çocuğunun mutlu olmasının  sebebi ,ona ilgi göstermesini, onunla iletişim kurmasını bilen babasıydı!

Sadece pahalı hediyelerle çocuklarını memnun etmeye çalışan anne babaların amaçlarına ne kadar ulaşabildiklerinden emin değilim. Çoğu kez sadece bir sömürüye dönüşen,  karşılıklı bir doyumsuzluk ve hatta çatışmalar getiren bir sistemdir bu. Sevginin yerini almayan bir boşluk doldurma gayretidir bu. Bugün ne yazık ki bu boşluğu dolduramayan insanlarla dolu dünya..


Batya R. GALANTI











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder