4 Mayıs 2022 Çarşamba

Kaybedilen dünyalar

Bazen insan bu koca evrene şöyle bir bakar; ağaçlara, yollara, kaldırımlara, çevreden geçen insanlara. Yıllardır gözümüzün önünde devam eden  hayata... Kafanızı kaldırıp masmavi gökyüzüne bakarsınız bir an, uzun bazen upuzuuun yıllar öncesinde gözlerinizi açtığınız bu dünya serüvenine.... Kimi yönleriyle sizi birbirinden çok farklı, çok değişik maceralara götürmüşse de hayat bir bakıma hep aynıdır....değişen mevsimler, açan güneş, her biten gün...her sabah uyandıklarınız, kapınızın eşiğinde gözünüze ilişen kimi detaylar.... yıllar geçse de hiç değişmeyen şeyler o kadar çoktur ki.....

Ve ben düşünürüm sanki ben gittiğimde bu dünya da bitmiş olacakmış gibi gelir. Sanki tüm bu serüven, tüm evren, tüm insanlar, ülkeler, ormanlar, ırmak ve denizler ve varolan herşey sadece benmişim gibi gelir... Ben olmayince herşey bitecekmiş gibi. Belki herşey bir rüyadır derim...Benim gördüğüm bir rüya!! Belki  hiç bir şey gerçek bile değil derim bazen..

Milyarca insanın her biri bir dünyadır aslında. Her biri için yaşam kendileriyle başlayıp kendileriyle biten bir dünyadır bu...

Dün gece, bu yaşamı, çoğunun çok erken terk ettiği gençler için toplandı binlerce kişi....( Yine benim evimin hemen bitişiğinde ulunaan Amfi'de bir anma töreni vardı.. televizyonda naklen yayınlanan bir tören)

Kendi dünyalarını, yeryüzünü başkalarının yaşamlarının devam edebilmesi adına terk etmiş olanlar için toplandılar binlerce insan....

Gözlerini güneş ışığına, kuş seslerine, evrenin bin bir güzelliklerine genç yaşta kapatanları,  bir çok yarım kalmış hayatı anmak için yapılan törenlerden birine gitti insanlar...Her biri ayrı bir dünya olan bu yaşamları geri getiremeyecek törenlerde düşen  24.068 askeri andılar ve bugün buralarda sadece onlar konuşulacaklar...

Bir kez sönen hayat ışığı sonuza dek terk ediyor yaşamı....

Öyle anlarda, tuhaf bir his kaplıyor kişiyi... Bu derece anlam taşıdığını düşündüğünüz şeyler bir çırpıda bitebiliyor bazen....

Geçtiğimiz Cuma gecesi,  Somron'da kurulu bir Yahudi yerleşim yeri olan Ariel'in  ( 1978'de çoğu Anglosakson ve eski Sovyetler Birliğinden göç edenlerin kurduğu bir yerleşim yeri )  girişindeki güvenlik kulübesinde bekleyen  23 yasındaki Vladi Golev sıfır mesafeden kurşunlanarak öldürüldü.

O yerdeki insanların güvenliklerini, elinde  aptal bir tabancayla savunmak zorunda olan bu genç çocuk aynı dakikalarda yanında olan nişanlısına zarar gelmemesi için onu bedeniyle korumuş. Kendini ona siper etmiş. ( Bu boyutlarda bir sevgiyi her insan yakalayamaz sanırım. Ve her insan böylesi bir sevgiyi ve sevgiliyi yine bu şekilde de kaybedemezdi....)

Her ölüm, her giden genç, sönen her hayat, biten bir dünyadır bence.

Dün geceki törende anlatılan her hikaye ayrı bir göz yaşıydı...

Kimileri babalarını, kimileri kardeşlerini bazıları iki evladını birden kaybedenler.

Bir kez kaybedilenin arkasından hayat ebediyen değişirken,  sonu gelmeyen bu savaşa kurban gidenlere eklenen yeniler bu ülkenin çocuklarına,  söz verdiği barışı getirememesinin bir bedeli oldu! Bu vatanın kurulduğu ilk senelerde verilen barış sözü bir yerden sonra yerini umuda bırakırken bugün doğan çocuklar için barış sadece dualarda kaldı. Ve savaş olgusu bu ülkenin kaderine dönüştü...

Kimse istemese de bu kaderi değiştirmeye şimdilik kimsenin gücü yetmez oldu...








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder