Öncelikle, daha geçen hafta Beer Sheva şehrinde meydana gelen olayın kesinlikle tesadüf olmadığı da bu şekilde ortaya çıkarken bu ikinci hadiseyi de yine aynı terör örgütü, yine Daesh üstlendi. Bu defa kimi farklı öğeler taşıyan, Daesh'in da işe karışıtığı yeni bir terör dalgası içine girmiş olduğumuzun sinyalleri var gibi.
Önemli olan ikinci nokta, Hadera'da gerçekleştirilen saldırıda teröristlerin ellerinde bulunan kocaman makineli tüfekler, bu defaki amaçlarının daha geniş çaplı bir katliam olduğunu gösteriyor. Bir iki ölü ve yaralıyla bitecek bir saldırıdan çok, Israellilere daha büyük bir zayiat, geniş çapta bir zarar vermeyi planlamış oldukları, olayın ardından teröristlerin çantalarından çıkan binden fazla mermiden de belliydi.
Eğer o iki terorist etrafı taramaya başladıklarında, tesadüfen aynı cadde üzerinde bir restoranda yemek yiyen IDF'in üç özel eğitimli askerinin müdahalesi olmasaydı kurban sayısı kat kat fazla olabilirdi.
Tam yedikleri yemeğin ortasında birden dışarıdan gelen silah sesleriyle durumun farkına varan bu üç kahraman asker, kendilerini restorandan caddeye attıkları gibi, iki teröristi yok etmeyi ve olaya son vermeyi becerdiler. ( Bu üç asker yeri geldiğinde Arap köylerinde, onlardan biri gibi dolaşarak, Arapçayı onlar gibi konuşabilen, onlar gibi davranmayı bilen ve bu şekilde onlara, onların içinden müdahale edebilecek şekilde yetiştirilmiş bir tim içinden geliyorlar )
Olayda ölen iki askerse, sanırım aynı bölükte birlikte hizmet veren iki genç çocuktular.
Biri Israel'in kuzeyindeki Dürzü köylerinden gelen 19 yaşındaki Yazan Fallah diğeri Israel'e Fransa'dan göç etmiş olan bir ailenin çocuğu olan Shirel Abukarat.
En üzücü olan, bu iki gencin olaydan bir saat evvel çektirdikleri, hala gülümseyen son resimleriydi.
................................
Danielle askerliği zamanlarında bana hep Cuma'yı anlatırdı.
O çok sevdiği Bedevi asker Cuma...
Üssünde bulunan bir çok karavandan oluşan farklı bölüklerden birindeydi Cuma. Ona bu genç adamı tanıştıran, askerde neredeyse bir anne gibi bağlandığı en yakın dostlarından biriydi.
Önce arkadaşının dostuydu Cuma. Sonra onun bölüğüne ilk gittiği gün Danielle tanıdı onu. Sevecen kişiliğiyle hemen sevmişti Danielle Cuma'yı.
Nöbetlerden kalan zamanlarında, bazı gecelerde Cuma'nın, onunla birlikte aynı bölükten çoğu Bedevi olan diğer silah arkadaşlarıyla vakit geçirdikleri karavana girdiğinde, Cuma onları, çöldeki çadırlarında misafirleri nasıl ağırlıyorsa, aynı havada ağırlarmış.
İlk iş demlikteki çaydanlıktan çay getirmek olurken, Danielle her defasında çayı sevmediğini hatırlatmaktan yorulsa da Cuma ona bir kez daha teklif edermiş.
Bütün gün, içine kimi otları ekleyerek içtikleri bu çaylar dışında, karavanlarındaki televizyonda 24 saat Bedevilerin en sevdiği şey olan, deve yarışlarını izlerlermiş, Israel'in ortasındaki kurak topraklarda, Negev Çölünde yaşayan bu askerler.
Bir çoğunun dört eşi olduğunu duyduğunda şaşırırken, ama Cuma öyle değil Anne diyordu Danielle. O tek kadın için yaşıyor. Onu çok seviyor ama yine Cuma'nın bir arkadaşının daha ikinci eşi aldığını anlatıyordu kızım.
Derken Danielle hayatında ilk kez Bedevileri askerde tanıdı. Onlardan, çöl kanunlarının bir kısmını öğrendi. Cuma ona, IDF'teki Bedevilerin görevlerini anlatıyordu fırsat oldukça. Hayatları çölde geçen bu insanların kumlarda nasıl iz sürmeyi bildiklerini Danielle Cuma'dan öğrendi.
Cuma, çöldeki ayak izlerinden teröristleri nasıl yakaladıklarını anlattı ona.
Kumdaki ayak izlerinden, bölgede faaliyette olan grupların yaşlarını. cinsiyetlerini, kilolarını, bedenlerinde taşıdıkları yüklerin ağırlığını nasıl anladıklarını,,,,.
Danielle'i askeri görevi sırasında, kişiliğiyle, verdiği güven duygusu ve sevecenliğiyle en çok etkileyen askerlerden bir de Bedevi asker Cuma idi. Hani Robinson Crusoe'nun, yalnız kaldığı ada da bulduğu yerli dostu gibi, sevecen, güvenilir ve yardımsever.. Evinizden uzaklarda, bilmediğiniz, daha önce hiç tanımadığınız bir yerde, ağır şartlarda, tamamlamak zorunda olduğunuz komutların, yerine getirmekle yükümlü olduğunuz bir sorumluluğun altında iken belki de en çok aradığınız şey size iyi davranan insanlardır. Iste Cuma da böyle biriydi.
Kimi dostlar, kimi dostluklar daha kısa bir zaman öncesine kadar hiç tanımadığınız bir toplumun, bir grubun, bir kültürün içinden çıkarlar. Bir ülke medeniyetinin orta yerinden, şehir hayatının bilindik koşuşturmasının içinden çıkan, modern bir genç kızla, binlerce yıllık bir çöl kültürünün, bugünkü yansımalarıyla hala geçmişten çok fazla izler taşıyan bir grup insanın içinden çıkıp gelen, aynı noktada, aynı amaç için aynı hedef için hizmet veren iki farklı insanın birbirleriyle nasıl dost olabildiklerini görebilmesi açısından da kızımın yaşadığı bu özel, "askerlik tecrübesi" hayatının önemli deneyimlerden biriydi.
.........................
Geçtiğimiz gün, Hadera şehrinde olan saldırıda, olay yerinden kaçmak isteyen Shirel'in ilk görüntüleri insanın kalbini paramparça edebilirdi. İnternete yansıyan, sokak kamerlarının ortaya koyduğu çekimlerde, genç asker, üzerlerine makineli tüfekle mermi boşaltan iki şeytandan kaçarken bir ara yere düşüyor, kalkarak yeniden koşmak isterken yığılıyordu. Bunu ben görmedim. Kızımın arkadaşı anlattı.
19 yaşındaki Shirel'in dün, onunla ortak kaderi paylaşan, Yazan Fallah'la beraber çektirdikleri son resimleri paylaşıldı media'da.
Biri Dürzü ailenin çocuğu. Ailesinin tek erkek evladı imiş Yazan. Herkesin çok sevdiği biriydi, ailemizin prensiydi o diyordu aile fertlerinden biri. Shirel, Fransa'daki Müslüman ( Arap) anti-semitizminden korktukları için Israel'e göç etmiş bir ailenin kızı. "Fransa'daki Araplardan korktuk, buradakiler onu öldürdüler! " dedi cenazede ağlayan annesi.
Bir Dürzü askerle, Fransa'da büyümüş bir Yahudi kız, Israel'de, aynı bölükte birlikte hizmet verirken, muhtemelen yakın bir dostluk kurulmuştu aralarında. İki ayrı kültürün çocuğunun aynı zamanda, aynı yerde, aynı hedef için kurdukları dostluk, Pazar gecesi Hadera'da aynı hüzünlü sonla bitti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder