Günlerdir konuşulan, Herzog'un Türkiye ziyareti dün öğleden sonra başlarken, Herzog'un Ankara'da nasıl bir atmosfer soluduğundan emin değilim. Ekranda nefret ettiği bir insanla zoraki biraraya getirilmiş birinin ciddiyeti ve soğukluğuyla duran Erdoğanı gördüm. Bu adamın bizi çekemediğini bildiğimizden sanırım gözden kaçmayan şeyler var.
Türkiye ise eski Türkiye'ye benzemiyor. Bu askerlerin kim olduklarını söylemeselerdi resmi tören geçidindeki dizili erlerin Türk olduklarını bilemezdim. Eski üniformalarına ne oldu? Atlı askerler nereden çıktılar? Tüm tören düzeni eskisinden farklı.
Arada tarih sayfalarından fırlamış eski Türk Birliklerini temsil eden teatral insan tipleri de bir noktada yerlerini almışlar. Bugünün Türkiyesinin tarihini anımsatmak için Erdogan'in gösterdiği çabanın açık bir parçası olmuş insanlar.
Israel televizyonu bu ziyaretten epey bir heyecanlanmışa benziyor. Çok uzun senelerden sonra ilk defa, gerceklesen bu en yüksek makam ziyareti hakkında buradaki studio'daki gazetecilerin yorumları, kimi muhabirlerin Ankara'daki tören alanından naklen yayınlanan konuşmalarından bizimkilerin yeterince beklentileri olduğunu gösteriyorlar.
Başta karşılıklı ticaret, özellikle Israel'den Avrupa'ya verilecek gazın Türkiye'den nakledilmesi projesinin gerçekleşebilmesi için iki taraf bazı şeylerden ödün vermeye hazır görünüyorlar. Erdoğan her fırsatta Filistin Meselesine verdiği önemi her an vurgularken, son yıllarda, Al Aksa'daki olayları kimin daha da kızıştırdığını unutmuyoruz. Kudüs'ün ( Yeruşalayim'in ) statüsünün Müslümanlar için önemini belirtirken karşılıklı çabadan bahsediyor.
İki günlük Türkiye ziyaretinden önce Güney Kıbrıs ve Yunanistanı da ziyaret eden Israel Cumhurbaşkanı, bu iki devletle ticaret, ortak doğal gaz projesi ve yine ortak askeri tatbikatlarla Akdeniz'de atılan adımların bir taraftan bambaşka bir geleceğin umudunu yeşertirken diğer taraftan Türkiye'yle gerilimli ilişkilerle karşılıklı dengeyi sağlamak kolay olmayabilecektir.
Dün Ankara'da iki liderin biraraya geldikleri görüşmeleri sonrası, basın toplantısında Herzog'un konuşmasıysa adeta Türk komplo teorilerini hatırlatırken, barış adına Nazım Hikmet şiirinden seçtiği mısralar fıkralaştırılabilecek boyutlarda bir tesadüftü.
Biz Yahudilerin zeytin dalını bir barış sembolü olarak kabul ettigimiz bilinir.
Herzog'un, Nazım Hikmet'in zeytin ağaçlarından bahseden satırları Türkiye'de Türklerin kafalarında senelerce biriken kimi komplotist fikirlerle adeta örtüşür gibiydi.
Türkler her fırsatta, Israelliler ve Yahudilerin heryerde (?!) zeytin ağacı diktiklerini ve bir gün bu iki dinin birbirlerine karşı savaşacakları ve bu savaştan galip çıkacak olan Müslümanların onları öldürmemeleri için bu diktikleri "zeytin ağaçlarının" arkalarına saklacaklarını anlatırlar. ( Bu zamanda bunca gelişen tekonoliye karşılık, bu insanlara göre Yahudiler diktikleri ağaçların arkasına saklanmayı planlıyorlar??!! )
Ve dün, bu çok gerçekçi (!?) iddiaları, onlara bir defa daha anımsatacak şekilde, Herzog konuşmasında Nazım Hikmet'in , Yaşamaya Dair...adli şiirinden; " Yani, hayatı çok ciddiye alacaksın, Yetmiş yaşında bile "zeytin ekeceksin" mesela, Çocuklara ya da onun gibi bir şeye bırakıldığı için değil, Çünkü ölümden korkarsın ama ölüme inanmazsın, Çünkü yaşamak ağırdır".....mısralarına yer verdi.
Türkiye'ye, onların en büyük şairlerinden birinin barış sözleriyle gelen Herzog'un bu mısralarla ne söylemek istediği üzerine Türklerin şimdiden üretecekleri teorileri düşünerek gülüyorum!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder