28 Şubat 2022 Pazartesi

Soğukta yuvalarından olan çocuklar

Ada' daki Maden caddesinin aşağısında bir plaj vardı. O plajdaki köprüden suya atlamak için kaç dakika düşündüğümü hatırladım dün. Ufakken halbuki denizin dibine bir anda kendimi balık gibi bırakmak nasıl da kolaydı. Büyüdükçe serin sulara hemencecik alışmak zorlaşmıştı birden. 20 yaşlarıma geldiğimde birden eskisinden çok daha faza üşür olmuştum nedense.

Kışın soğuk günlerinde hava sıcaklığı beş derecelere düştüğünde, üşümemek için ne kadar giyinsem fayda etmezdi.

Halbuki, ortaokul yıllarında, o dizin altına kadar inen havacı mavisi eteğin altında, sadece bir çift soket çorap ve mokasen ayakkabılarla okula giderdim. Kilotlu çorap giydiğimde o kadar rahatsız ederdi ki böylesi daha iyiydi.

Kış ayları, önce iki kazak sonra da palto giydiğim halde bir türlü vücudumun sıcaklığını muhafaza edemediğimi hissederdim, Soğuklar beni gerçekten zorlardı. Bugüne dek kimi zamanlarım sadece üşüyerek geçer. Bu aylarda benim ellerim hep soğuktur.

Ve dün televizyonda Ukraynalıları gördüm. Dondurucu soğukta, evlerini, mahallelerini, şehir ve yurtlarını bırakıp yollara dökülen çocukları gördüm. Bir günden diğerine mülteci durumuna düşen insanlar, Ukraynanın zorlu kışında yollara koyuldular.

Tren yolunun kenarında elinde küçük bir sopayla oynayan çocuğa yaklaştı bir muhabir. O kadar küçücük ki olanları anlaması zor. Bir diğeriyse tek bir şey söylüyor gazeteciye, " Çok üşüyorum!!!"

Gece eksi iki, gündüz en fazla üç dört derece soğukta, saatlerce bekleşen insanlar. Çaresizlik içinde Ukrayna'daki istasyondan yedi saat ötedeki Polonya sınırını  geçmek için bekliyorlar. O kadar çoklar ki. Trenlerse hınca hınç dolu....

Önce hangileri binecekler?

Yanlarına alabildiklerini almışlar. Acaba karınları aç değil mi? Çantalarında ne kadar erzak var kim bilir? 

Polonya sınırını geçtiklerinde onları  kimler ve hangi imkanlar bekliyor?  Eşim diyor, Polonya' lıların kendi ekonomileri berbat, nasıl karşılayacaklar bunca mülteciyi?

Avrupa Birliği yardım edecek mutlaka. Sorun sadece Polonyanın değil ki!!

Bunca insan perişan bir durumda. Bir tek insanın deliliği yüzünden.

Deli değil diyorlar. Sadece kendi otoriter rejiminin düştüğü tehlikeyi gördü!

Eminim Putin' in karnı dün doymuştur. Yatağı da sıcaktır.

Kim düşündü bir günden diğerine bunların olacağını.

Avrupa savaşları unutmuştu sanki.

II. Dünya Savaşı' ndan beri böylesi sahnelere tanıklık etmemiştik.

Ortodoğudaki Savaşlar ayrı... Onlar sayılmazlar!!! 

Avrupa' nin eteklerinde dönen bu oyunsa global bir tehlike.  Dört gündür televizyonlara yansıyan görüntüler, dokümanter bir film  değil.  Seyrettiklerimiz, Hollywood' un son çekilen savaş sahnelerinden de değil. Bugünle eski arasında sanki bir fark yokmuş gibi bir his var bende. 80  yıl evvel yaşanmış sahnelere benzetiyorum, Ukrayna sokaklarında yaşananları.  Savaş sahneleri hep aynı. Ama bunlar film değil.

Ve Avrupa' nin sınırlarında dönen bu savaşın getirebilecekleri  Yemen' deki hutilerin ve Arapların birbirlerini yemelerine benzemiyor.

Seneler sonra, Afrika'dan botlarla Avrupa kıtasına ulaşmaya çalışan siyah saçlı, esmer mültecilerin yanına sarı saçlı mavi gözlü Avrupalı insanlar katıldılar birden.

Piyasalar allak bullak. Şimdiden bu savaşının ilk işaretleri borsalara yansıdı. Benzin fiyatları tırmanışta.

Korona' nin getirdiği krizi daha arkada bırakmadan, virüs' un son durumlarını değil, insan denen mikrobun yarattığı enfeksyonu konuşuyoruz. Bu savaşın da bir epidemiden pandemiye dönüşmemesi için, Batı'nın bir taraftan Ukrayna'yı yüzüstü bırakmaması, diğer taraftan kendisini bir savaşın ortasında bulmamak için çok ince kararlar alması gerekiyor.

Dün ne kadar istedim, o diktatörün ellerinde piyon olan Rus askerlerin, milyonlarca masum insanın esenliği adına bir delilik yaparak, Ukrayna'yı, sivilleri bombalamak yerine Putin' in sarayını hedef almalarını!

Bizler evlerimizin konforu içinde, koltuklarımızda bu insanların yaşadıklarını izlerken, çocuklar ve kadınlar canlarını kurtarmak için yollardalar....

Daha dün dünyaya gözlerini açmış binlerce, onbinlerce çocuk..hayatın kavramını anlıyamadan, karda, soğukta sıcacık yataklarını, sabun kokulu yastıklarını, gece yatmadan evvel sarıldıkları oyuncak ayılarını, huzur içindeki uykularını bırakarak tren istasyonlarına yığıldılar.

Babaları bir anda onları terk etmek zorunda kalırlarken, annelerinin ürkek bakışlarında cevap aramaya çalıştıkları anlarda,  kimse başlarının üzerlerinde uçan uçakların hedefi olmayacaklarını söz veremeyor bile.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder