11 Şubat 2022 Cuma

Kimi problemli yönlerimizin bizi özel insanlar yapabildiklerini de görebilmek


İlginç bir ailem vardır benim. Dayımı hatırlarım mesela, mesleğinde sevilen, bir sürü arkadaşı olan , işinde gayet başarılı biriydi. Ben daha küçükken daktilo makineleri satardı. Daktilonun devri geçtiğinde kendini hemen yeni bir iş alanına adapte edebilmeyi becermişti. Akıllı ve girişkendi ama bir o kadar dalgın ve ilginç bir insandı. Hiperaktif biriydi aslında. Bir yerde duramayan,  konuştukça ses tonu yükselen, heyecanlı ve komik bir insandı. Çalışmayı, gezmeyi, karısını ve hayatı seven birisiydi dayım.

Onunla başımdan geçen çok komik bir olayı hiç unutmam. Bir Cumartesi sabahı bize uğramıştı. Bazen kafasına esip annemi görmeğe gelirdi birden.  Çat kapı....teklifsizdi gelişleri.

Annem onu sessizce dinlerken o yine heyecanına kapılmış yüksek sesle bir şeyler söylüyordu, bense onun sesinden rahatız olduğumu farketmek arası bir yerlerde elimdeki kitabın içinden yanımdaki televizyonun kumandasına uzandığım gibi kendi kendime gülmeye başlamıştım. Çünkü adamın sesini bir an kumandayla kısmayı düşünmüştüm.  Dalgındım, kendi dünyamda, kendi düşüncelerim ve okuduğumla o derece ilgiliydim ki etraftaki yoğun sesleri bir an televizyon gibi algılamıştım.

Dalgınlık problemi sanırım büyük bir oranda genetiktir. Çoğu kez sizde varsa çocuğunuzda da ortaya çıkabiliyor. Ya da çocuğunuzda dalgınlık sorunu teşhis ettiklerinde kendinizin de hayat boyu bazı konularda çektiğiniz sıkıntıların altındaki sebebi anlamış oluyorsunuz.

Okul hayatınız boyunca yaşadığınız sıkıntılar ve düşük notlar bir tarafa, büyüdüğünüzde de hayat yeterince çetrefilli olabiliyor.

Aynı anda bir kaç iş yapmaya çalışmak gibi. Her gün mutlaka kaybettiğiniz bir şeyi aramak gibi, kimi detayların her an gözünüzden kaçmış olduklarını farketmek, bazı tarihleri hep doğru hatırladığınızdan emin olduğunuz halde sonunda deftere baktığınızda bir kez daha yanıldığınızı anlamak. Düşüncelerinizin hep farklı farklı yerlere dağıldığını hissetmek. Bir şey okuduğunuzda ya da öğrenmek istediğinizde 15 dakikadan fazla bir konuya odaklanamamak. Bir kitabı elinize aldığınızda daha okuduğunuz bir kaç satırın arkasından, kitabı masaya geri koyup bir dakika dün defterime kaydettiğim şeyin neresinde kalmıştım diyebilmek gibi.

Dalgınlık problemini hayat boyu aşacağınızı bekleseniz de bu çoğu zaman gerçekleşmez. Hatta menopoz zamanları, kafanızın biraz daha bulanmasıyla kimi anlar iyice astronotlaşabilirsiniz. Ama yine de hayat devam eder. Ve sonunda siz kendinizi bir şekilde idare etmeyi başarırsınız.

Dalgınlık  sorunu olan insanların iyi tarafları da vardır aslında. Çünkü bir tarafımız teklesede herşeyde olduğu gibi başka yönlerimiz kuvvetleniyor coğu kez. Mesela kör insanların iyi işittiği söylenir ya...sonuçta bir tarafınızda bir sorun olduğunda başka yönleriniz sizi diğerlerinden ayrıcalıklı kılabiliyor da .

Bir de benim bir iddiam vardır. Dalgınlık problemi olan insanların, büyüdüklerinde hatta yaşlandıklarında dahi  onlara kalan çocuksu bir yönleri vardır. Kimi anlamda hep biraz çocuksudurlar bence ve mizah yönleri kuvvetlidir.

Sınıfta hatırlarım, genel olarak sessiz bir çocuktum. Dalgınlık sorunu sizi akademik yönden zayıflatırken, büyük anlamda pasifize eden bir sorundur çünkü kendinize olan güveninizi indiren bir şeydir bu. Ancak benim arkadaşlarımın arasında yeterince kuvvetli olduğum bir  bayşka yönüm daha vardı. Mizah tarafım hep güçlüydü. Sessiz biri gibi görünürken, gülmeyi ve güldürmeyi severdim. Toplumsal kodları hızlı okuyabiliyordum ve durumlara göre espri yapabiliyordum. Arkadaşlarımı bu şekilde tenefüslerde güldürürdüm hep.

Hatta zaman zaman o çok çekindiğim ders ortamı içinde de yerine göre sessizden ortaya laf atardım. Belki insanlar söylenenin kimin ağzından çıktığını anlamadan gülerlerdi.

Derken bu şekilde öğrenim ortamının dışındaki benle sınıf içindeki Batya arasında mutlak bir farklılık oluşmuştu. Okulun dışında cok değişik bir ben vardım. İşin ilginç tarafı da okulun dışındaki çevremde herkes beni nedense iyi bir talebe zannederlerdi.

Zamanla kendime gülmeyi de öğrendim. Açıklarıma, şaşkınlıklarıma ve bu beni daha bir serbestleştirdi. Mizah yönüm benim aklımı kısmen koruyabilmeme de yardımcı oldu. Hayatın en zor anlarını hep bazı şeylere gülebilmekle aşmayı öğrendim. Çocuklarımla ve ailemle de bunu de bunu yaptım.

Onlarla da sık sık sakalaşırım.

Günlük hayatımdaki şaşkınlıklarımı anlatıp onları da güldürürüm zaman zaman.

Derken geçen gün annemi dişçiye götürmüştüm. Dişçi çıkışında karşıdan bir bayan, gelirken "Hi!" deyince, ( kadın arkamdaki başka bir kadına selam veriyordu ) benden gayet sakin bir karşılık geldi hemen. Hiç tanımadığım kadına sokakta selam vermiştim. Bu da dalgınlığımdan, insiyaki hareket edişimden.

Aslında her defasında sadece  hatırlamadığım bir kişinin beni selamlaması olarak algılarım böyle şeyleri. Çünkü simaları unutmak gibi bir problemim vardır. Çocukluğumdaki, benimle birlikte eğitim görmüş, aynı sıraları paylaşmış, adada birlikte çıkmış olduğum arkadaşlarımdan çok samimi olmadıklarımı unutmuş olabiliyorum. Böyle olunca sokakta birisinin selam verdiğini gördüğümde hep hatırlayamadığım birisinin selami zannediyorum. Ve zaten çok düşünmeden hareket ettiğim için hemen karşılık veriyorum.

Genç kızlığımda, yine bizim yokuşu inerken karşımdan gelen genç bir kadının bana doğru gelerek gülümsediğini gördüğümde ona gülümseyerek karşılık vererek yanına yaklaşmıştım, çünkü o da bana yaklaşır gibiydi, kadın çenemi eliyle tutmaya kalktığında, herhalde eskilerden birisi kimdir ama anlamıyorum derken yanağımı da uzatmıştım bir de öpsün diye.  Kadın, "Ben arkandaki bayana selam veriyordum canım !"deyince dünyanın en şapşal insanı olduğumu hissetmiştim.

Bir defa da ışıklarda beklerken karşımda el sallayan bayana el sallamıştım, ta ki yanımdaki kızı görene dek...

Bunlar hep dalgınlıkla yakından ilgili şeyler.

Ancak bu şaşkınlık bir yerde beni ben yapan şey de oldu. Sokakta Pitziyi gezdirirken bu yaşımda neredeyse gecenin 11'inde, kulağımdaki müziğe kendimi kaptırarak olduğum yerde tempo tutarak hafiften dans edebilen, hala bazen duvar kenarlarında yürüyen, denizde amuda kalkmaya çalışan. salonun ortasında aileme dans show'ları gerçekleştiren, Pitziye şapka takıp gözlerimden yaşlar gelene dek gülebilen yönlerimin de bununla ilgili olduğuna inanıyorum.

Hayatın kimi zor yönlerini o içimizdeki çocukla telkin edebildiğimiz sürece nefes almak daha kolay oluyor!!!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder