Geçen Perşembe Israel'de Aile günüydü. Aslında son senelere dek, bu günü Anneler Günü olarak kutlayan Israel sonunda ilginç bir şekilde yavaş yavaş, günü aile gününe çevirdi. Ve derken sadece anneler yerine anne, baba ve çocuk olarak, birlikte bir yaşamın, aile kavramının önemini ve güzelliğini vurguladığımız bir güne dönüşüverdi bugün.
Böyle günler genelde, Tanah'taki kimi anlatılar, kimi hikayelere göre tarih bulur Yahudilerin takviminde. Yıl boyunca bir çok farklı, anlamlı günler bu şekilde yer kazanmıştır bu ülkenin kültür hayatının içinde. Böylece hatırlanıp, hatırlatılacak günler hayata kazandırılmışlardır..
Anneyi, sevgiyi, çocuğu, doğayı, aileyi, ağaçları, ilk düşen cemreyi ve bir çok şeyi anımsatan günler vardır yıl boyu. Ve ayrı ayrı günlerde her birini anlamlı kılan faaliyetler vardır...Bir çok kez festivallere dönüşür böyle şeyler, şehirlerde, moşav ya da kibutzlarda. Ve bütün ülkede.. Çoğu bembeyaz giyinen çocuklar bahçelere, kırlara götürülürler... Okullarda düzenlenen kimi aktiviteler, kutlamalar, müzik şölenleri, danslar ve oyunlar, hepsi de çocuklarla beraber, Tanah'tan bugünlere 1000'lerce senedir yaşadığımız tarihin bize hediye ettiği bir kültürel mirası yaşatmaya devam etmek içindir.
Bazen bir resim, bazen bir elişi, bazen bir fotoğraf ya da evin balkonundaki saksıya ekmek için elinde küçücük bir çiçekle eve dönen yuva ve ilkokul çocuklarına rastlarsınız.
Bazen de arka arkaya dizdikleri sevgi sözcüklerini karaladıkları bir mektubu heyecanla uzatıverirler size.
18 yaşına doğru ilerleyen Gal de bize bir mektup getirdi okuldan.
Geçtiğimiz Perşembe günü eve döndüğümüzde, arabadan inerken, son iki senedir bıkmadan yaptığı şeyi yaparak, siz yukarı çıkın ben biraz salıncaklara gideceğim dedi ilkte. Evet, Gal 18 yaşında ve hala akşam üstleri kendi başına salıncağa iner. Bazen de yürüyüş yapar. ( Benimle yaptığı yürüyüşlerin dışında)
Biz yukarı çıkarken arkamızdan seslenerek, "Yukarı çıktığınızda, çantamın büyük gözünü açın, orada size bir süprizim var!"dedi ve ortadan kayboldu.
Yukarı çıktığımda, içine herşeyin tıkıştırılmış olduğu çantasında, beyaz zarfta saklı süprizi aramaya başladım. Sonunda, elde hazırlanmış olan zarfı defterlerin arasına sıkışmış halde buldum. Ve içindeki kırmızı mektubu.
Mektuptaki yazı kocaman, aralıksız dizilmiş halleriyle tek kelime bir gibi duran harfleri, Gal'in yazdıklarını çıkarmaya çalışırken, sayfanın biraz aşağısında yine küçük bir çocuğun çizgisiyle bir de dördümüzü resmetmiş olduğunu gördüm. Dördümüz ve Pitziyi.
Aile günü için bize verdiği bir teşekkür mektubuydu bu. Okulda, sınıfta, eve dönmeden, kendi saf dünyasından, masum kalbinin derinliklerinden çıkan satırlarını okumaya çalıştım. Onun bize her gün tekrarlamaktan sıkılmadığı sevgi sözcükleri, biraz daha detay kazanarak kağıtlara dökülmüşlerdi.
Gal'i diğer herkesten ayıran özelliği, hayata ve insanlara sadece olumlu gözlerle bakması.
Her kelimesinde, her sözünde sadece minnetarlık duyduğu ailesi onun bütün dünyası.
Beni en çok duygulandıran şeyse, o küçücük mektupta, Gal daha iki yaşına gelmeden bu dünyayı, yeterince uzun bir hastalığın sonucunda terketmiş olan babama da ayırdığı bir kaç kelimeydi. Küçücük bir teşekkürle onu da hatırlamıştı. Ona da hayatındaki iki yılı için teşekkür etmiş Gal. Keşke bugün bizimle olsaydın diye de eklemiş.
Onu diğerlerinden ayıran özelliği olan o çocuksu saflık hep var olacak gibi.
Bu yüzden bu çocuklar gerçekten birer hediyedirler. Bu dünyanın kaybettiği o temiz yönüdürler. Hala daha bir yerlerde, insanlara sadece iyi niyetle yaklaşan varlıklardır onlar.
Oğlum için benimde bir dileğim var; "Mutlu olması!!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder