Şubat ayının ortalarından sonlarına gün saymaya başladık. Koşa koşa giden zaman bize neredeyse baharı getirmek üzere. Tam içimize kış hüznü çöktüğünde söylerim ben; " Üzülme, birazdan yeniden güneş açacak, yeniden doğa hayat bulacak. Solup giden renkler tekrardan canlanacaklar."
Hayatın akışı bu değil mi? Bazen, bazı dönemler daha zordurlar. Duygusal fırtınalardan geçeriz zaman zaman. İnsanlar bir anda bizi üzüverirler birden. Beklemediğimiz kişiler bize beklenmedik şekilde davranırlar. Bazen sağlığımızla kimi ufak tefek sorunlar yaşarız. Bazen işler karışır. Ve hayat bir gün biraz daha zordur. Ama sonra, bir gün gelir yeniden herşey durgunlaşır, yeniden günlük seyrine döner yaşam.
Geçen akşam, Danielle'ın en samimi arkadaşlarından biri gece yarısını geçtiği anlarda tam odamın kapısını açtığımda karşıma çıkınca şaşırdım. Koridorda bana gülerek bakarken, ben yarı kapalı gözlerle; ona; "Ah sen buradamıydın ?"diye bir soru fırlarken ağzımdan, bana; " Rahatsız etmek istemiyordum!" derken. Yok canım. Ben sadece tam yatıyordum. Burada olduğunu bilmiyordum dedim gülerek. Kızımla gecenin bir vakti karınlarını doyurmaya karar vermişlerdi. Bana bir şey söylemek istiyordu sanki.
Arkadaşı artık aileden biri gibidir. Her saat gelir, gider. Aramızda teklif yoktur. Mutfakta tam su içerken ben yanımda bana anlatmaya başladı. Askerlikte tanımış olduğu genç bir kızın ani ölümüne nasıl üzüldüğünü söylüyordu.
Bu yüzden birden düşündüm dedi. Herşeyi dert ediyorum. Bazen isyan ediyorum hayata, saçmasapan şeylere. Notlarım istediğim kadar yüksek gelmeyince ya da bir anda ödevler beni bunalttığında. Günlük mücadelem içinde çok hayıflanıyorum, anlamsız yere. Sonra birden genç yaşta ölen birisi beni kendime getiriyor dedi. O zaman Tanrıya nankörlük ettiğimi anlıyorum. Ona bir ton anlamsız şey yüzünden karşı geldiğimi hissediyorum. Şükretmem gereken bir çok şeyim olduğu halde çoğu zaman bunları görmediğimi anlıyorum...
Gecenin bir yarısı için belki de çok derin bir konuşma gibi olsaydı da bu. Bütün günün yorgunluğu üzerimdeyken. Ancak, söylediklerinin ne derece doğru olduğunu ben de biliyordum. Ve ona bunu tekrarladım. O zaman cevabı sende ya da bizde, değil mi?!
Belki de sadece daha fazla sabır göstermekten başka çaremiz yok. Hayatın kimi zor yönlerini metanet ve sabırla karşılayabilmek için. Bize hediye edilmiş olan bir çok özel şeyi zaman zaman kendimize hatırlatarak, diğer zorlukları daha çok sabır, daha falza sevgiyle almayı öğrenerek, her daim, durmadan!!!. Sadece 22 yaşındaki bir genç bayan için değil her yaşta, her zaman hatırlanması gereken şeyler değil mi bunlar???
Onunla konuşurken, şu an yazarken, bunları kendime de tekrar ediyorum.
İnsanı yapımız hep bizi farklı duygulara atmaya devam ediyor. Hayat sadece olumlu duygular yaratmıyor içimizde. Hayat, yaşam şartları, "insanlar" bizi her daim bir sınavdan geçirir gibiler.
Ve insani taraflarımızın bizi sürüklediği o kadar değişik ruh hallerimiz var ki.
Bunu da belki sevgiyle almak lazım. Yeterinden fazla küsmeden. Hatta bundan dolayı suçluluk hissetmeden. Kızgınlıklarımızı, hayal kırıklıklarımızı, sevincimizi ve hüznümüzü tek tek yaşarken her farklı anın bize verdiği dersi unutmadan, sonunda yola devam edebilmek önemli. Tüm zorluklara rağmen sahip olduklarımızı kendimize hatırlatarak bir defa daha duygularımızı dengelemeyi unutmamak.
Dün yazdığım yazıda, yeterince hüsran, yeterince hayalkırıklığı vardı. Bu da çocukluğumdan mücadele verdiğim bir insan tarafından bir kez daha kırılmış olmanın isyanıydı belki.
Gözümüzde yeterince değer kazanmış insanların bile bazen düşündüğümüz gibi olmadıklarını keşfedebiliyoruz bir gün. Bazen insanların sadece bizden çok ama farklı çok olabileceklerini anlamanın zamanı gelmiştir diye kendimize hatırlatmamız gerektiğinde gerçekleri reddeden o saf tarafımızı dizginleyip, yolumuza devam etmekten başka çaremiz olmadığını anlamak ne kadar da önemlidir.
Her ne kadar, tek istediğimiz şey, sadece barış içinde yaşamak olsa da. Hassas biriyseniz, sizi manipüle etmek isteyenler, hiç olmayacak sebeplerden size savaş açanlar, sizinle ilgili olmadık senaryolar yaratıp kin besleyenler sizi daha da derinden yaralayabilceklerdir. Ancak, kimsenin davranışlarından, kararlarından ya da karakater yapısından mesul değilsek, kendi içimizdeki barışı devam ettirebilmek adına bu insanları ( Ailemiz bile olsalar!) belki de hayatımızdan uzaklaştırmak pahasına yola devam etmemiz gerekebilir.
Tanrıya şükrettiğimiz şeylerin içinde olmak istemeyenleri zorla tutamayız. Sadece iyiliğimizi isteyenlerle, sağlığımızı düşünenlerle, sevenlerimizle, bizi hayatlarının bir parçası olarak görmekten mutlu olan insanlarla yolumuza devam etmek mümkündür.
Yaşam devam ettikçe bizi üzen şeyler olsa da, sadece doğru noktada olduğumuz sürece yakınımızda bize gülümseyen insanlar görmemiz mümkündür. Birazdan yaklaşan bahar, hayatın kimi hüzünlü yönlerini daha metanetle almamız gerektiğini de hatırlatıyor. ( Zamansız giden sevdiklerimizin de arkalarından)
Yukarıdaki resimde olduğu gibi...yaşamın içindeki binbir rengi farkedebilmek önemli. Bu evren tek bir tonda değil. O kadar çok nüans var ki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder