Normal insanlar huzur ararlar. Kendi hallerinde bir hayat için dua eden milyonlarca, milyarlarca insanın tek kaygısı aç kalmamaktır. Çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yeterli bir işe sahip olup, standart bir hayat sürdürmeye devam etmektir amaç bir çokları için..
Ancak bu standart insanları oldum olası yöneten belli gruplar var. Çoğunluğun adına bu hayati değiştirenler. Büyük kitlelerin yaşamlarını şekillendirenler.
Örneğin buralarda sabah kalkıp herşeyin sakin olduğunu gördüğümüzde normal hayatımıza devam ediyoruz. Ertesi sabah birden kafamızın üzerinden roketler uçabiliyor.
Bir günden diğerine günlük hayatımızın tam olarak neye benzeyeceğinden emin bile değiliz.
Dünyanın bir noktasında hayat her zaman sakin ve huzurlu devam ederken, diğer yerlerde kıyamet kopabiliyor.
Geçen gün Lübnan'dan Israel'in kuzeyine dronlar gönderildi. Bu insansız hava araçlarını gönderen, Hizbullah adlı terör örgütünün ta kendisi. Elinde, çeşitli büyülükte ve gelişmişlikte yaklaşık 100.000 rokete sahip bir terör örgütü bu.
Nasrallah ( Hizbullah terör örgütünün lideri ) Israel'i yeniden tehtid etmiş! ( Şaşırdık mı? - Yok!! )
Israel'in kuzeyindeki radikal grupların gittikçe genişleyen etkisini kırmak için sürdürülen mücadelenin . ufacık bir kıvılcımdan büyük bir çatışmaya dönüşmesi bir askeri kazayla bile olabilir.
Bu bölgede savaşlar bir günden diğerine patlak verir.
Biz burada kendi sıkıntılarımızla mücadele ederken, dünyanın başka bir noktasında insanlar onları çok daha fazla tedirgin eden başka gelişmeleri an an takip etmekteler.
Israel'in savaşı sonuçta. bir bölgesel sorun. Ve sadece bu sorun burada yaşayanları ilgilendiriyor.
Ancak son günlerde, buralardan iyice kuzeye çıktığımızda, dünyanın en stratejik bölgelerinden birinde, her an patlayabilecek bir savaşı başta Batı olmak üzere bütün dünya nefesini tutmuş bekliyor.
Putin'in Ukrayna yığdığı askerlerin içeri ne zaman gireceği soruluyor her an. Girdiler mi? Hayır daha değil!! Aslında, Ukrayna'nın doğusu ile güneydeki Kırımı 2014'ten beri işgal eden Rus birliklerinin ülkelerine tecavüz etmeleri fikrine kısmen alışkın oldukları bile söyleniyor Ukraynalıların.
Peki nereden çıktı birden bu savaş? Putin'in hegemonik rüyaları beni eskilere götürüyor.
Sovyetler Birliğinin dağılışını getiren, perestroika ve glasnost'un mimarı olan Mikhail Gorbaçev'i, dünya politikasının çehresini değiştiren adamı hatırlıyorum. Ve 1989 Kasım'ında Berlin duvarının üzerine çıkmış olan Almanları.....Ellerinde baltalarla duvardan parçalar söküp alan bir halkın sonsuz sevincini.
Komünizmin Doğu Avrupa'da sona erişini müjdeleyen görüntülerden 30 sene geçmiş. Kapitalist batı'nın karşısında, ekonomik olarak göçmüş bir Doğu Bloku vardı. Ve artık yürümediği açıkça görülen bir sistemin değişmesi gerektiğini gören bir lider. Sürünen halklarla, yolsuzluğun arkasındaki merkezi otoritenin ellerinde çöküşe giden devasa bir ülke.
Mikhail Gorbachev 1985'te Leonid Breznev'den görevi aldığında, Sovyetler Birliğinin artık bir çöküş sürecinde olduğunu çoktan biliyordu. Ve bu ülkeyi değiştirecek reformları yapacak kadar kararlı ve güçlüydü.
Gorbaçev'in ön gördüğü açıklık politikası ülkenin siyasi ve ekonomik alanda yapacağı reformlarla gerçekleşecekti. Perestroika, komünist rejimi serbest ekonomiyle değiştirmeyi ön görürken, düşünsel alandaki değişim de, gizlenen gerçekleri halka açarak kapalı yönetim sistemini batılı anlamda bir saydamlığa ulaştırmayı planlıyordu.
Amacı, çürümüş ve başarısız bir sistemi yerine serbest ekonomi ve açık pazar politikasını yavaş yavaş entegre ederek Rusya'yı batı'ya yaklaştırmaktı. Hem ekonomik hem fikirsel alanda batı'ya açılan Moskova'nın geçirdiği evrim Sovyetler Birliğinin dağılışını da hazırladı.
1989'da Berlin Duvarının yıkılışı, Doğu Blokunun dağılmasının sembollerinden birine dönüşürken, 1990'da Mikhail Gorbaçev soğuk savaşı sonlandıran lider olarak Nobel Barış ödülüne layik görlümüştü.
Fakat geçen seneler, Rusya'da Gorbachev'in hedeflediği standartta bir açıklığı, yükselişi, refahı getirmedi. Ülke halkının buna yeterince hazır olmaması, temellerin buna uygun olmaması, bazı şeylerin çok hızlı yürütülmüş olması ters tepti. Şartların böylesi hızlı bir değişime kendilerini uyduramaması ile birlikte aydınlık bir gelecek rüyası gerçekleşmedi.
Bugünse, Putin, eski doğu bloku ülkelerinde, ve son senelerde Ukrayna'da devam eden batılılaşma hareketleriyle demokrasi rüzgarlarının kendi halkına yayılmasından ve gücünü kaybetmekten korkuyor. Rusya'daki tüm dengeleri elinde tutan bu adam halkın uyanmasından korkuyor.
Ukrayna'nın güneyindeki Kırım Özerk Bölgesini 2014'te işgal etmesinin getirdiği popülariteyi yeniden yaratmak için bir askeri zafer daha kazanma rüyalarıysa bu defa onun için riskli olabilir. Çünkü bu kez çıkacak savaşın boyutları askeri kayıpları artırabilir. Ayrıca batı'nin koyacağı yaptırımlar zaten ekonomik olarak iyi durumda olmayan Rus halkını daha da ezebilir.
Tüm bu olasılıkları yeteri derecede tartıp tartmadığını bilmediğimiz Putin eskisi gibi yeniden Avrupa'ya gücünü göstermek için direnecek mi?
Ayrıca Putin, Nato'nun genişlemeye çalışarak Rusya sınırlarına dayanmaya ve ülkesine tehtid oluşturmaya başladığını iddia ediyor.
Rusya'nın egemenliğinden çıkıp Avrupa'ya katılan Doğu Bloku ülkelerinin kendi geleceklerini kendilerinin tayin etmek hakkını reddeden Putin Avrupa'nın Ukrayna'yı kendi sınırları içine katmasından korkuyor. Ve Nato'nun Ukraynanın üyeliğe kabul etmesine karşı çıkıyor. Estonya, Lithuania, Latvia gibi ülkelerin Nato ve Avrupa Birliğine katılmış olmalarının ardından Ukrayna'nın onları izlemek istemesi Rusya'nın işine gelmiyor.
Putin'i bu işgalden vaz geçirmek için görüşmeler devam ederken, Ukrayna sınırlarında hazırda bekleyen 100.000 asker tek bir adamın ağzından çıkacak emri bekliyor.
Milyonlarca Ukraynalının, binlerce Ukrayna ya da Rus askerinin hayatları sadece bir insanın kararına bağlı.
Yüzündeki o donuk, ruhsuz ifadesiyle bir adam milyonların geleceği adına karar veriyor.
Avrupaysa kapılarına dayanan yeni tehlikenin getirilerinden haklı olarak çekiniyor.
Şu an için, hala Nato üyesi olmayan Ukrayna'ya askeri destek vermeyi düşünmeyen Batı, Rusyanın işgal etmek istediği topraklar dışında daha da ileri gitmeye kalkması halinde gelecekte bu ülkeye karşı bir müdahalenin içinde kendilerini bulabilirler mi acaba?
Amerika ve Avrupa'nın Rusya'ya karşı yaptıkları yaptırım tehtidleri bakalım bir işe yarayacak mı?
Şimdilik en büyük endişe, olası bir savaş yüzünden meydana gelecek bir göç dalgasının Avrupa'daki etkileridir.
Kısaca bölgesel krizler sadece bizim başımızı ağrıtmaya devam ederken ortaya çıkan küresel huzursuzluk herkesi endişelendirir gibi.
Dilerim bu gerginlik bir savaşa dönmeden çözüm bulunur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder