10 Temmuz 2021 Cumartesi

Karşımızdaki insanın bizim tensel ve duygusal ihtiyaçlarımızı karşılayacağını hissetmemizdir bu!

Balık Sevmek!


Hani geçen sene bir balık getirmişti Danielle... Bir akşam arkadaşından elinde kırık bir akvaryum ve içinde yüzen bir balık elinde kapıdan girdiğinde ; "Bu ne ?"   demiştim... Arkadaşı eğer bu balığı almazsan sonunda bir gün onu kavanozda ölü bulacağım demiş.. O an, yolda gelirken bir şekilde çatlayıp kırılan kocaman cam kap yerine balık için bir yer aramıştımTabi evde bulabildiğim kap sade bir salata kasesi idi. Camdan kaseyi temiz suyla doldurduktan ve onu içine koyduktan sonra  bize verilen talimata göre yapmamız gereken şey küçücük yem kutusunun içindeki mikroskopik tanelerden üç adet her gün suya atmaktı.

Ben balığa baktım. O bana baktı mı bilmiyorum. İçine üç tane yem koyduk. Hapsolduğu cam kabın içinde bir oraya bir buraya yüzen balığa kızım ille de isim takacakmış dedi. Biz Pitzi'ye bile hala isim takmakla meşgulüz. Hayvanın her gün ismi değişiyor. Onu öyle bir duruma getirdik ki "Dolap!"diye seslensek o yine dönüp bakıyor. Sonuçta baktığı şey ismi değil, ona seslenişimiz!


 Neyse balığa Danielle bir isim buldu ben de başka bir isim.. Bizimkinin tam askerlik sonrası aklında terör, güvenlik, savaş konuları ve düşünebileceği en olası adlarsa yine bunlarla alakalı ve sonunda ona bulduğu isim; Nasrallah !   Bense Dagi  diyordum ona.. Balık! ( Dag;  ibranice balık demek..)  O sadece zavallı bir balıktı.. Minicik.. Bir hiç boyutlarında, kendince var olan,  cam bir kabın içine yaşamak zorunda bırakılan bir varlık....

Bir zaman sonra Danielle her yem atışında, her cam kaba yaklaştığında balığın onun bulunduğu yöne doğru yüzdüğünü iddia etmeye başladı. Balık onu gördüğüne seviniyormuş diye inanmaya başlamıştı.  Belki de o da Pavlov'un köpeği gibi sadece koşullanmanın getirdiği bir tepki veriyordu. Bir balık böylesi bir tepki verirmiydi peki ?... Herhalde her canlı gibi onun içinde de varolma içgüdüsü vardı.

Onun eve gelmesinden bir kaç gün sonra  akvaryumcularda satılan, yuvarlak bir cam kavanoz getirdi Danielle. Büyük bir hediye almış gibiydi balığa. Onunla konuşuyordu!!!

Gal içinse başka bir eğlenceydi.... Anne Nasrallah'ın yemeğini ben atayım mı!? At Gal...

Bir gün gelip Nasrallah yan yan yüzmeye başlayana dek herşey yolundaydı (?)

Nasrallah sonunda öldü gitti.. Kızıma göre balık artık yaşlanmıştı..( Zamanı gelmişti işte !?! )

Dün Danielle,; "Anne ben yeni bir balık almak istiyorum...balıkları  seviyorum ....derken yüzüne baktım.. Ve ona; " Seni hapishaneye kapatan gardiyanın sana demir parmaklıklar arkasında oturduğun hücreye her gün şefkatle yemek getirdiğini hayal et! Demir parmaklıklar arkasından sana isim takıp, güzel sözler söylediğini.. " Balık ya da geçmişte benim yaptığım gibi kafeste kuş beslemekte aynen buydu... Ve ona geçenlerde paylaştığım,  Dr. Avraham Twerski'nin "Balığı sevmek!" hikayesini anlattım...

Dr. Avraham Twerski Balık sevgisi őrneğinde kısaca, cok kez sevgi olarak nitelenen kavramın altında yatan egoizmi anlatıyordu.  Çoğu insanın yaşadığı sevgi ya da aşkın bir "balık sevgisi " olduğunu söylerken verdiği örnek şuydu;

Yaşlı adam balığı yakalayıp yiyen genç adama sormuş; "Balığı neden yiyorsun? " Çünkü balığı seviyorum.  Yaşlı adam;  " Onu sevdiğin için onu sudan çıkardin, öldürüp sonra da pişirdin!  Sen bana balığı sevdiğini söylüyorsun ama sen onun sadece "tadını" seviyorsun, bu yüzden onu sudan çıkarıp öldürüp yiyorsun!   Biz insanların çoğu zaman bir başkasına aşık olduğumuzu söylediğimizde bahsettiğimiz duygu da budur. Balık sevgisi.... Karşımzdaki insanın bizim tensel ve duygusal ihtiyaçlarımızı karşılayacağını hissetmemizdir bu!  Sevgi kendimizden bir şeyler verdiğimiz insana hissettiklerimizdir.  Sevgi egoist değil, sevgi fedakardır, verendir.  

Karşınızdaki kişiyi kendi egonuzun arkasında üzüyor vr sadece kendi hisleriniz üzerinde duruyorsanız işte bu " balık sevgisidir".  Gerçek sevgi karşımızdaki insanın iyiliğini istemektir.


Batya R. Galanti


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder