Geceyarısı maceraları!!
İnsan vardır yatağında sakin sakin uyur. İnsan vardır, yorganı ve yastığıyla ve eğer yanında birlikte uyuduğu biri varsa onunla birlikte yatağı savaş alanına çeviririr.
Mesela kızımla kim uyursa sabah şikayet ederek kalkar. Arkadaşları Danielle'in tüm yatağı kapladığını iddia ederler. Bilmem artık bu da bir hiperaktivitemidir yoksa çok derin uyku uyuyan kişilerin kendi bedenlerinin kontrolünü kısmen yitirmeleri gibi bir durummudur? Kimileri de gece hangi şekilde uyuya kalmışlarsa sabah aynı pozisyonda, aynı noktada uyanırlar. Ben sanırım biraz öyleyimdir. Kimi uykusuz geçen gecelerde oraya buraya dönsemde durmadan, uykuya daldıktan sonra sanırım normal bir uyku tempom vardır.
Geçenlerde oğlum gecenin bir yarısı salonda oturan babasının yanına giderek, "Baba yataktan düştüm!!"demiş. Genelde küçük çocuklar düşer yataklarından. Biz büyüklerse ilginç bir bilinçaltı hakimiyetinden mi bilmem sınırımızı bilir onu aşmadan sabahı buluruz. En dar yerde bile yatsak o küçücük alanda sabaha kadar olduğumuz noktada dönerek uykumuzu tamamlarız. Rahat etmesekte sorun olmaz. Oğlumsa 17 yaşında yataktan düşmeyi becermiş sonunda.
Ben 7-8 yaşlarımdayken bir sabah yatağımın altında uyanmıştım. Gözlerimi açtığımda ben değil de sanki yatak benim üzerimdeydi. Ne olduğunu anlayana kadar bir iki dakika burnumun ucunda duran şilteye gözlerim dikilmiti. Bir de, eğer yataktan düştüysem nasıl olurda o anda uyanmamış olduğuma şaşırmıştım. Ve nasıl olur da bir yerim incinmemişti? Biz büyükler yataktan düşsek herhalde acısı kötü çıkar. Ancak zaten normal şartlarda, uykuda bile çalışmaya devam eden bilinçaltımız vücudumuza hala daha yeterince hakim olduğu için bu tip şeyler bir büyüğün başına çok ender gelir. Ama ben ender desem de bundan seneler önce annem bir kez gerçekten yataktan düşmüştü!!!
İstanbul'dan buraya kalmaya geldiği zamanlardı. Israel'de daha ikinci senemdi. Bir sabah, ben işe gitmek için hazırlanırken, daha saat altı buçukta annemin yattığı odadan topallaya topallaya salona geldiğini gördüğümde şaşırmıştım. "Anne ne oldu sana?" derken. Annem bana yataktan düştüğünü söylediğinde, Nasıl olur derken.. Annem uykusunda bir yerden kaçmak için bir çukurun üzerinden atladığını gördüğünü ve gerçekten uykusunda sıçramaya kalkınca kendini yerde bulduğunu anlattığında inanamamıştım. Ağrıdan yürümekte zorluk çektitiğini görüp onu acile götürdüğümde ayağının kırık olduğu ortaya çıkmıştı. Böyle bir kaza Israel seyahatindeki en son planladığı şeydi diye gülmüştük bir yerden sonra. Bir buçuk ay alçıyla zıplaya zıplaya yürüdüğü günlerde; "Oysa ben seninle gelinlik bakmak istiyordum!!" diye hayıflanıp durmuştu.
Annemin bir defa da uyur gezerlik denemesi olmuştu geçmişte.
Kapıya doğru gittiği an kendisine gelmiş olması bir şanstı.
Babamın vefaatinin ardından bir gece kendini güzel mobilyalar olan bir salonda görmüş. Gecenin bir yarısı evinin salonunda müzedeymiş gibi gezerken; "Bu ev bana ne kadar tanıdık, hatta benim evime ne kadar çok benzyor " diye düşünceler sıralanırken kafasında, kapının yanında, tam kilidi açacağı an kendine gelmiş.
Oğlumsa sık sık yattıktan bir iki saat sonra birden salona gelir ve etrafta hayalet gibi turlamaya başlar.
Ben önceleri uyanık olduğunu zannediyordum. Eşim, "Uyuyor!!"dediğinde inanamadım. Ve gerçekten sonradan, o anlar ona verdiğimiz komutları otomatik olarak yerine getirdiğini farkettim. "Gal yatağına git!" dediğimizde, gerisin geriye odasına gidip uykusuna kaldığı yerden devam ediyor.
Geçtiğimiz aylardaysa bu sefer Gal bir gece beni korkuttu.
Geceyarısı kalkıp mutfağa gitmek istemiştim. Odamdan çıkıp salona gittiğimde birden karşı koltukta karanlıkta, bacak bacak üstüne atmış oturan bir erkek gölgesi gördüğümde, o uykulu halimle kalbim ağzımdan çıkacak gibi olurken aynı saniyelerde karşımda oturanın Gal olduğunu anlamıştım. O ilk anlık süpriz bile beni yeterince korkutmuştu.
Ve yine geçtiğimiz aylarda evde yaptığımız tadilat günlerinin getirdiği yorgunlukla bir gece eşimin çok komik bir macerası oldu..
Bir gece çok yorgundu. Oturduğu koltukta yine uyuyakalmıştı. Bense mutfakta tam kendime içecek bir şey hazırlıyordum. Bir çok sefer olduğu gibi yarı uyur yarı uyanık benimle konuşan eşime cevap verdikten hemen sonra elimde fincan salona doğru dönüp baktığımda bir saniyeden diğerine onun koltukta olmadığını gördüm. Israel!! neredesin? derken.. Baktım sokak kapısı açıktı. Saat gece yarısı 12'ye geliyordu. Kapıdan dışarı çıkıp baktığımda Israel dışarıda değildi. Eve geri döndüm, odaya doğru gittim orada da yoktu. Salona yeniden dönüp kapıya tekrar ulaştığımda, yan daireden çıkan kocamı gördüğümde ne olduğunu anlamadım. Sanırım o da ne olduğunu anlamamıştı. Yorgunluktan odaya doğru gideceğine dışarı çıkıp komşunun kilitli olmayan kapısını açıp evlerine girmiş!!! Seni görünce ne yaptılar ? dedim. Salonda oturuyorlardı. Onları karşımda görünce kendime geldim.
Israel; "Pardon yanlışlık oldu!"deyip geri çıkmış...
Ben yan komşumu birden salonda bulsam ne yapardım bilmem. Üstüne üstlük bu insanlar yirmi senedir yan yana oturduğumuz eski komşularımız da değiller. Daha bir kaç ay önce bu daireye taşınan genç bir çift onlar. Kim bilir neler düşünmüşlerdir?!!!
Israel sanırım ilk kez bu derece yorgundu!!
Gece girdiğimiz yatağımız genelde en sakin, en sessiz, en kişisel alanımızken kimileri için geceleri de farklı maceralar yaşadıkları yerler oluyor. Hatta yatağın dışına taşan bu maceralar anlata anlata bitirlemez, komik hikayelere dönüyorlar!!
İyi ki hayatta komik şeyler de var...
İyi ki hayata sadece ciddi gözlerle bakmıyoruz.
İyi ki bizi bir çok açıdan güldürebilen bir beynimiz var!!!
Batya R. Galanti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder