Gözlük takmak
Kızım gözlük takmaktan nefret eder. O da benim gibi küçük yaşta başladı gözlük takmaya. Okulun ilk senesi, ilk günler, tahtaya yazılan şeyleri iyi göremiyordu. Ve böylece, kırmızı çerçeveli ilk gözlükleriyle tanışmak zorunda kalmıştı. Onlarla tanışmak, onları takmak zorunda olmak ilk günden zordu. Ama Danduş yapısı gereği çok fazla şikayet edip sorun çıkarmazdı. Bu yüzden uzun bir zaman onun gözlük takmaktan bu derece nefret ettiğini bile bilmemiştim. Çok fazla konuşan, düşündüğünü çok anlatan biri değildir kızım. Onun iç dünyasına girmek için üzerinde taşıdığı bir kaç kat kabuğu soymak gerekebilir. Ancak yaşı iyice büyüdüğünde bana bir gün, artık gözlük takmak istemediğini söyledi. Artık lens takabilecek yaşa gelmiş, meğer hangi yaştan sonra lens takabileceğini biliyormuş.
Bir de kendimi anımsıyorum ilkokulda. Benim ilk kez gözlük taktığım zamanları. Sanırım ikinci sınıfta çekilmiş bir sınıf resmimiz vardı. Gözlüklü ben!! Simsiyah önlüklerle hepimizi sıraya dizdikleri sınıf fotoğrafındaki halim komik gelir bana. Yandan bakışlarım, başımın iki tarafından sarkmış iki örgüyle. kocaman açtığım gözlerim ve yüzümdeki o şaşımsı ve şaşkın halim...ve tabii bir de kocaman metal gözlüklerim!! Resimde benim bakışlarım gibi gözlükler de yandan gitmiş gibidirler :))
Osmanbey'de Site Sinemasının biraz aşağısındaki gözlükçüyü anımsıyorum. Sanırım kızım gibi gözlük takmaktan nefret etmiyordum. Umurumda değildi pek. Öyle benimle gözlüklü olduğum için dalga geçtiklerini de hatırlamam. Hatta gözlük satın almaya gittiğimizde, bana dünyaları hediye edeceklermiş gibi sevinirdim. Babam bana bir şey satın alıyordu. Dükkanın içindeki çerçeveleri tek tek yüzüme yerleştirip, hangisinin benim için en iyisi olduğuna karar vermek.... Aslında o zaman gözlük takmak şimdiye göre çok daha zordu bir çocuk için. Gözlük camları şimdiki gibi hafif bir maddeden yapılmazlardı. Bildiğimiz camdan olan gözlükler daha ağırdılar ve bir de düştükleri gibi resmen kırılırlardı. Çok dikkat etmek gerekiyordu. Ve siz daha çocuk olduğunuzdan, ne kadar dikkat etsenizde sonunda mutlaka elinizden düşerlerdi bir gün!! Ve ben azar işitmekten bir hayli korkardım. Okulda ve her yerde taktığım gözlüklerden, bir zaman sonra yamulan çerçevenin o çokta sevimli olmayan görüntüsüne rağmen şikayet etmezdim. Ancak evde yine de gözlüklerimi sık sık çıkardığımı anımsarım ve annem bu yüzden bana hep kızardı.
Herşeye rağmen bir zaman sonra, genç kız olduğumda modaya uygun gözlüklerimi çantama sokmayı tercih etmeye başlamıştım. Sadece sınıfta, derste, sinemada çıkarmasam da galiba gözlüksüz olmayı tercih ediyordum ben de!!
Bugün çok güzel gözlükler mevcut. Ve ben büyüdükçe gözlük camları bir hayli hafiflerlerken, çerçevesiz modeller ortaya çıktılar. Uzun bir dönem küçük gözlükler modaydı. Ve ben bu tip gözlükleri çok sevmiştim. İşin ilginç tarafı, hangi dönem moda nasılsa eskisi insana tuhaf gelmeye başlıyor.
Şimdi birden, Şişli'deki evde, kütüphanedeki albümlerin dışında bir torbada bulunan "tarihi" fotoğrafların içinden bir genç kızın resmi geldi aklıma. Gözlüklü bir genç kızdı bu.
Diğerlerinin arasından çıktıkça beni hiç tanımadığım dünyalara götürürdü bu fotoğraf. Sanırım, büyükannemle büyükbabama dışarılardan bir yerlerden gönderilmiş bir resimdi bu. Ailenin kaybolan tarafına ait bir tarihi belge gibi. Sanırım ya Mexico City ya da Buenos Aires'ten postalanmıştı. Arkasında 1950'lerin başlarına ait bir tarih ve; "Mi querido primo!! " ( Sevgili Kuzenime.... ) diye başlayan bir kaç satır ilave edilmiş bir kadın fotoğrafı.. Birbirlerinden ayrılan aile bireylerinin hala daha aralarında belli bir yakınlığı sürdürmek için çaba harcadıkları zamanlardan kalmış bir anı. Ve daha sonra gelen nesillerin, kimin nesi olduğunu bile bilmeyecekleri, kaybolan izlerle birbirinden kopan insanları temsil eden bir fotoğraf. Çok güzel bir bayandı bu. Rita Hayworth'a benziyordu. Siyah beyaz fotoğraftaki bu genç kadının eski zamanlarda takılan küçücük çerçeveli, yuvarlak gözlükleri vardı. Babamın ya da babasının bir kuziniymiş bu kadın. Bir taraftan çok beğenirdim bu fotoğrafı. Diğer taraftan, Charlie Chaplin'in dönemlerine götürürdü beni. O dönemin siyah beyaz dünyalarına giderdim ben. Sanki, eski insanların dünyası resimlerdeki gibi, daha bir renksiz, daha matmış gibi canlanırdı benim kafamda... Resimlerdeki gibi siyah beyaz bir hayat düşünürdüm... Ve işte bir de o kadının yüzündeki gibi küçük demode gözlükleri olurdu o insanların...
Bir gün geldi o tip, küçücük gözlükler bir kez daha moda oldular. Aklıma o kadın gelirdi o gözlükleri gördüğümde. Sanki ayrı bir klas hava vardı aslında bu tip gözlükler takan insanlarda. Belki de yazarları, bilim insanlarını, filozofları hatırlatıyordu bana. Ve küçük gözlükler yeniden moda olduklarında, çocukluğumdaki minik yüzümde duran o kocaman gözlüklerle dalga geçmeye başlayacaktık bu kez.
Kızımsa artık senelerdir gözlük yerine lens takıyor. Hiç durmadan büyümeye devam eden miyobunu düzeltmek içinse bir gün ameliyat olmayı hayal ediyor.
Bense kuvvetli olan sol gözüme güvenerek çoğu zaman sokağa gözlüksüz çıkabiliyorum. Bu arada aklıma, çocukluğumuzda yanımızdaki dairede oturan komşumuz geldi bu kez. Kadın çok yüksek miyobu olmasına rağmen gözlük takmayı sevmediği için yarı kör dolaşmak pahasına gözlüksüz gezerdi. Bir gün ağbim daha küçük bir çocukken pencereyi açıp dışarı bakmak istemiş. O an kadıncağız hemen yanımızdaki camda duruyormuş. Ve birden ağbimin dışarı çıkan gölgesini annem zannederek; "A Suzi nasılsın? diye sorunca ağbim ne yapacağını bilemeden içeri kaçmış...
Ve son zamanlarda benim bir multifokal gözlük maceram oldu. Bir taraftan görüşümde hafif bir azalma hissettiğim için diğer taraftan artık gözlük indir çıkar şeklinde okumaya çalışmaktan yorulduğum için kendime multifokal gözlükler yaptırmaya karar vermiştim. Genelde insanların multifokale alışmakta zorluk çektiğini çok duydum.
Böylece bundan bir kaç ay evvel girdiğim büyük bir mağazada, bin bir çeşit gözlüğün arasından bir tanesini seçerek, optometristin bana önerdiği camlar içinden, tüm seçeneklerden en iyisinde (!!) karar vermiştim. Sonuçta göz sağlığınız söz konusu olduğunda en iyisi olsun istiyorsunuz. Ancak bir gözlük fiyatının böylesi rakkamlara ulaşacağını tahmin etmemiştim. ( Israel dünyanın en pahalı ülkelerinden biri olsa da bu fiyat biraz uçmuştu) Camların kalitesini, rahatlığını ve alışmanın çok daha kolay olacağını tekrar eden satıcının beni ikna eden sözlerinin ardından dükkandan gayet memnun çıkmıştım o gün.
Gözlüklerim hazır olduğunda, bu camlara alışmamın bir hafta on gün sürebileceğini söylediklerinde, sorun olmadığını düşündüm. Ve ilk anda gözlerime yeni gözlüklerim çok güzel göründüler. Hem güneş için de ayarlanmışlardı.
Ancak bu gözlüklerle alışmanın ötesinde başka sorunlar oldu!!! Onlarla okumakta zorlandığımı farkettim. Numarada sanki bir problem vardı. Güneşte de rahat değildim.
Bir hayal kırıklığı ben de!!..İnanılmaz! Zaman geçiyor olmuyor. Dükkana geri gidiyorum, kadın şikayetimi dinliyor. Bir ara eline aldığı gözlükleri evirip çevirdikten sonra anlamadığım bir şekilde çerçeveyi elleriyle düzeltmeye kalkıyor. Merkez noktasıyla oynadığı içinmidir bilmem bu defa gözlükleri taktığımda başım dönmeye başlıyor.. Bir hafta sonra dükkana ikinci kez gidiyorum, artık pek sakin konuşamıyorum çünkü beni oyaladıkları hissine kapılıyorum. Yoksa çerçeveyi elleriyle yamultmak ciddi bir iş yerinin yapmaması gereken bir çalışma şekli olmalıydı diyorum. Bu kez yeniden muayene ediliyorum ve sözde yeni camlar yapılıyor. Ve sonuç değişmiyor. Zaman geçiyor. Olay alışmanın ötesinde bir durum.. Okuma için verdikleri numarada yine sorun var. Gözlüğü çıkararak okuyabiliyorum. O zaman nasıl bir multifokal bu?
Üçüncü kez gittiğimde, multifokal istemiyorum ben vazgeçtim dedim.. Bana bunu normal gözlük yapın, Ben gözlüksüz daha iyi okuyorum dedim. Sözde verdiğim yüksek ücreti telafi etmek için elimize ekstradan bir güneş gözlüğü hediye ettiler. Ancak bu gözlüklere verdiğim fiyata benim en az beş gözlük satın almam mümkündü. Yediğim kazıkla kaldım ama boş verdim. Bir daha aynı dükkana geri döneceğimi zannetmiyorum!
Gözlük takmak kimisi için bir güzellik, kimisi için bir cefa.. Aslında doğru seçildiğinde gerçek bir aksesuar bence! Çocukların ve genç kızların çoğu zaman nefret ettikleri gözlüğün aslında çok olumlu etki yarattığı durumlar var. Genelde gözlük takan insanın akıllı olduğuna dair bir intiba uyandırdığı bilinen bir psikolojik aldanmadır. Ya da ille de gözlük takan kişinin çok okuyan, çok çalışkan insanlar oldukları düşünülebilir. Ve aynı şekilde daha ciddi insan oldukları fikri de oluşabilir.
Gözlüklerin bir diğer özellikleri de kişinin onları sürekli orada burada unutabilmeleri ve her an her yerde gözlük arama huyu geliştirebilmeleridir. Gerçi onun da çaresi " Gözlükleri boynunuza bağlamak diyeceksiniz!!"
Batya R. Galanti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder