16 Kasım 2020 Pazartesi

                                             


                                      Duygularımızın midemizle direk ilişkisi var!

                            


 Hayatımda ilk kez mutfağa 10 yaşlarımdayken girmiştim. Annemin kısa süreli kimi ufak tefek rahatsızlık dönemlerinde  bana verdiği komutlarla ona hazırladığım kimi basit yemekleri, bir tabaklık öğünleri hatırlarım... O yataktan kalkamayainca ben görevi üstlenirdim..Onun için mutfağa girip bir şeyler yapmaya çalıştığımda sevgimi ifade etmek için gösterdiğim çaba vardı.

20 yaşlarıma geldiğimde,  ara sıra girdiğim mutfakta bu kez ben kendimi mutlu etmek için bir şeyler hazırlardım ..bazen de Şabat sofrasına yapacaağım ufak bir ek yemek için heveslenirdim .  Canım farklı bir şeyler çektiğinde de denemeler yapmak için yeniden kendimi evimizin küçücük mutfağında buluverirdim. Çoğu zaman kendi marifetlerimden yine ben kendim memnun olurdum..

Yemek yapmayı kimden öğrendin diye sorarlar insana bazen.. Yemek yapmayı ille birisinden  öğrenmek mi gerekir? Bence bizim gibiler için bu iş öğrenilmez. En azından  kendi kendinin ahçısı olmak için öğrenmeye  gerek yoktur.

Bence dünyanın en basit şeylerindendir yemek yapmak. Sadece biraz tahminle bile yürüyebilir bu iş. Zaten bir kez bir yemek yaptınız mı, temel olarak tüm yemekleri pişirmenin yolunu keşfetmişsinizdir.  Sadece farklı tatları farklı şeylerle karıştırmaktır geriye kalan iş.  Bu da sanırım biraz biraz mantık, biraz  tecrübe ve tabii bir parçacıkta yaratıcılıkla oluyor.

Gençliğimden beri mutfağa girdiğimde daha önce gördüklerimden aklımda kalanlardan  yola çıkarak kendime öğünler çıkardığımı anımsarım. Sanırım özellikle mutfak, yemek gibi şeyler biraz da bu konuya olan ilginizle alakalıdır. Eğer yemek  yemeği seviyorsanız ve bir de kendi kendinize yetmekten başka çareniz yoksa kendinizi iş başında buluyorsunuz.

Bir de çocukluğumdan beri yemek programlarını izlemeyi severdim.



Ahçıların becerikli elleriyle, ustalıkla yemek hazırlayışlarını seyretmek en büyük zevkimdi. Son senelerde yemek üzerine yapılan programlar da daha bir sofistike oldular. Bir sürü farklı tip yarışmalara dönüşen şeyler var ayrıca. Bu tip programlar da evrim geçirdiler..

Alelade insanların MasterChef gibi programlarda yarıştığı televizyon showları son derece büyük bir reyting yaparken, ekranlarda izlediğiniz yemekler sizin de zaman zaman mutfağınıza yenilikler getiriyor. İşin rekabet yönü  ve  ekranlara yansıttığı renk cümbüşü bir tarafa   bu programların arkasında insanı düşündürecek pek çok şeyler daha  var aslında. Her biri adeta bir sanat ustasının ellerinden çıkan  muhteşem porsyonların çekiciliği dışında, gastronomiyle insan  psikolojisi arasındaki inanılmaz bağ ve yine yemeğin insan hayatının toplumsal taraflarıyla olan yakın ilişkisini size  ekranlardan yansıtan ve düşündüren şeyler var bu tip yayınlarda..

Yarışmalara aday olanların seçmelerde kendilerini jüri'ye tanıtırken,  ellerinden çıkan yemekle ilgili bilgi verirken kapıldıkları heyecan ve duygusallıkları,  yemeğin geçmişimizle, köklerimiz, ailemiz ve sevdiklerimizle olan bağlarımızın kuvvetini hatırlatıyor.

İnsanların mutfakta gösterdikleri hünerlerinde bir çok kez evden getirdikleri şeyler var.  Aileye olan derin bağları, bazen iki nesil öncesine olan sevgi ve yaşamlarının belli bir  dönemlerine ait  hatıralara karşı duyulan özlem var.

Yemek olgusu duygusal yönümüzle, duygularımızsa sindirim sistemimizle direk ilişkili. Bu da bana serotonin denen salgının vücudumuz içinde yarattığı iniş çıkışları anımsattı. Sinir hücreleri arasında nörotransmiter görevi taşıyan bir salgı olan serotonin sadece beyin'de değil, beyinden çok mide ve bağırsaklarda salgılanıyor. Ve bu yüzden düşüncelerimizin yarattığı her değişim mide ve bağırsaklarımızda etkisini gösteriyor deniyor. Çocukluğumda en çok aklımda kalan şeylerden biri heyecanlandığımda mideme giren sancılardı..

Her sınav öncesi midemin bulanmasını hiç unutmam..Stresle beraber  bir anda kesilen iştahımız bilinen en büyük klasiklerdendir.. Mutlu anlarımızda ise ilk aklımıza gelen şeylerden biri  güzel bir restoranda sevdiklerimizle yiyeceğimiz keyifli bir yemektir. Aşık olan insanın  midesinde  hissettiği o hoş kıpırtılar bambaşka bir his yaşatır insana.. Kısaca beyin ve midenin arasındaki bu bağ,  hislerimizin bu iki organ üzerinde yarattığı direk etkisi yemeğe duyduğumuz özel ilgiyi ya da kimi zaman yemekle ilgili yaşadığımız problemleri  açıklar..sevindikçe yediğimiz, üzüldükçe aç kaldığımız anları düşündürür..  Aşıkların kesilen iştahlarıyla, depresyon'da olan kişilerin kimi zaman  olur olmaz ıvır zıvırlarla kendilerini avutmaya çalıştıkları dönemi anlatır..

Yaşadıkça en büyük ilgi alanlarımızdan biri en büyük anılarımızın , en duygusal anlarımızın bir açıklamasıdır yemek olgusu. Var olmak için yemenin dışında bir şeyler vardır, dostluk sofralarında bir araya gelen insanların ilişkilerini pekiştiren bir şeylerdir güzel tatlardan oluşan bayram sofraları, insanları bir araya getirmenin yoludur..aileyi birlikte tutmanın, şabat'ın ya da pazar sofralarının getirdiği sevinçtir insanlara. Yemek önce yaşam demektir..keyiftir, çocukluktur, geçmiştir, aşktır, sevgi ve tutku ve bir çok şeydir.. Bazıları  içinse yemek bir eziyettir, üzüntü kaynağıdır, kim zaman kimi rahatsızlıklarla çok yakıntan  ilintilidir yine yemek..



Batya R. GALANTI
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder