Radikalizm'e karşı durmak
Üniversitenin son sınıfında iken, Hürriyet gazetesinde staj yapmıştım. Her gün Cağaloğlu'na çıkan yokuşu tırmanırken içimde büyük bir heyecan olurdu. Gazetenin sanat ve edebiyat ekinde küçücük bir köşede bir kaç makale yazma şansı verilmişti biz üç gence. Eski bir binanın bilmem kaçıncı katında son derece dağınık bir büroda geçirdiğimiz bir kaç aydı bu. Edebiyat üzerine yazılarıyla ünlü olan Doğan Hızlan'ın bürosunun yanındaki karmakarışık masaların üzerinde kendi çapımızda bir şeyler yapmaya çalıştığımız günlerdi o günler..
İşte Hürriyet Gazetesinin bürolarına gidip gelirken, bazen uzun bir günün sonunda hep birlikte , eve dönüş için indiğimiz Cağaloğlu yokuşu üzerinde sohbet etmek imkanı bulduğum iki genci hatırlarım.
Bir tanesi, kendini amamen okumaya adamış, ciddi ve bir o kadar akıllı, entellektüel denebilecek bir genç kızdı. Bana sürekli, siz yahudiler çok bilgili insanlarsınız deyip duruyordu. Bir gün gazetenin asansöründeyken bana; " Hep merak ederim nasıl olurda bunca bilim adamı, düşünür ve ilim insanı çıkarabilmişsiniz siz? Nedeni nedir? " diye sormuştu . Bense çok alelade bir insan olarak, sorduğu soru ve bize gösterdiği özel hayranlık karşısında tuhaf bir mahçubiyet hissedrken o an ona ne diyeceğimi pek bilemediğimi anımsıyorum. Yahudiler hakkında pek övgüler almaya alışkın değildim belki de.
Bir defasında da diğer genç çocukla yine aynı yokuşu inerken bana çok dostane bir şekilde konuşmaya başlamıştı o da. Ne göreyim o da Yahudileri sevdiğini söylüyor bana. Bu iki insandan birden böylesi bir ilgi yağmuru bana ilginç gelmeye başlamıştı..
Bu genç çocuğun bize olan ilgisi ise, ilim, edebiyet, kültür ve yahudilerin başarısı üzerinden falan değildi. Bu çocuğun ilgisi bambaşka şeylerden geliyordu. Onun ilgisi daha çok dini motiflerle alakalıydı. İnanç ve kimi sosyal motifler, ikimizin ortak azınlık statümüzle alakalıydı daha çok. Ve Türkiye'de geçirdiğimiz tarihi geçmişimiz ve kendince ait olduğu toplum ve grupla bizler yani bir diger azınlıkla kimi açılardan özdeşleştirmiş oluşuyla alakalı bir ilgiydi bu..
Kısaca bu genç çocuk aleviydi..
O güne dek, hayatımda bir kaç alevi tanımıştım ve onların genel olarak sünnilerden çok farklı olduklarını biliyordum. Bu genç çocuksa bana Alevilikle Yahudilik arasında bir yakınlık olduğunu söylemişti. Sanırım bu yakınlık dini temellerimizdeki benzerliklerden çok, Alevilerin yahudiler gibi yaşadıkları toplum içinde azınlık olarak ezilmiş ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüş olmalarıyla ilgiliydi..
Aleviler, cami yerine cem evlerinde kadınlı erkekli ibadet şekilleriyle, daha liberal düşünüş ve felsefeleriyle ve yine daha açık bir giyim tarzıyle sünniliğe göre daha modern bir İslam anlayışıyla ortaya çıkan bir mezhepti. Ve ben keşke Aleviliği tüm müslüman dünyasına yayabilselerdi diye düşünürüm hep..
İşte bu daha ılımlı, daha serbest, daha açık mantaliteleri yüzünden, yüzde sekseni sünni olan bir ülke'de Türkler bu insanları sapkın olarak nitelemeye kadar vardırmışlardı ayrımcılıklarını. Bugünse sanırım, laik ve modern bir çok Türk Aleviliğe çok daha olumlu gözlerle bakmaktalar!!
.......................
Geçtiğimiz günlerde birisi bana Taksim'in son görüntülerini gönderdi,
Taksimin orta yerinde dikilmiş kocaman bir camiyle beraber ortaya çıkan yepyeni bir İstanbul, yepyeni bir Türkiye insanı yeniden şaşırtıyor.
O bildiğim şehir merkezini tanınması zor bir atmosfere sokmuşlar. Atatürkçülüğün, laikliğin islamın gölgesinde bırakıldığı bir Taksim yaratılmış.
Amaç belli.. Atatürk Kültür Merkezini kapatan İslamcı akımın, yine Taksim'in orta yerindeki Atatürk Anıtını yıkmadan da bertaraf edebileceğini bilen karanlık düşüncenin modern Türkiye'yi artık sonuna kadar gömdüğü günleri yaşıyoruz .
Cami'yi gördüğümde ilk anda burayı Eminönü zannettim.. Aya Sofya benzeri kubbenin çevresindeki pencereler ve her köşeye dikilen minarelerle yine o bilindik, klasik bir Bizans Kilisesi taklidi bir yapıyla, Osmanlı mimarisi karışımının çirkin bir örneği olmuş fikrimce..
Yıllardır gördükleri saltanat rüyalarının gerçeğe dönüşümü , bir başka dışa vurumu gibi orta yerdeki camisiyle yeni Taksim! Kendisini yakında Halife ilan ederse Erdoğan, şaşırmamak lazım. Hedefte bu görünüyor.
Bundan bir iki yıl evvel, İstanbul'un en yüksek tepesine diktiği, Sultanahmet benzeri, devasa büyüklükteki Çamlıca Cami'ni de acaba hangi zaferinin üzerine, hangi ganimetlerle inşa ettirmiş Sultan Tayyip Erdoğan?
Müslüman Kardeşlerin, İran ve tüm radikal islamistlerin en yakın dostu olan Erdoğan'ı Araplar bile reddederken, kendisi Batı'ya karşı radikal İslami kışkırtarak sadece Laik Türkiye'yi yıkmakla kalmak istemediğini gösteriyor. Adamın amacı Halifelik kurmak. Elinden geldiğince Batı'yla sorunu olan tüm radikalleri kendi safhında toplayarak Batı'ya, medeniyete ve önüne çıkan herkese karşı durarak İslam bayrağını liderliğinde en tepelere dikmeği hayal ediyor. .
Erdoğan dün sözde Nice şehrindeki dehşet cinayeti kınamış.
İnsanların kafalarını kesmeye meraklı radikallere dur dediği için Macron'a mental durumunun iyi olmadığını söyleyen gerçek ruh hastası Türk diktatör , ne Avrupa'dan ne de aydın dünyadan artık gerçek yüzünü ve hedefinin ne olduğunu saklamıyor.
Avrupa'da radikal islam son senelerde gittikçe daha derin kökler salmaya devam ederken, düşünce özgürlüğüne karşı ekstrem akımların oluşturduğu tehtid her geçen gün başta Fransa olmak üzere, İngiltere'de , Almanya'da oturmuş sistemi yıkmak için örgütlenirken, yeni yepyeni uyanmaya başlayan yönetimlerin " Radikal İslamcıların" odaklandığı noktaları belirleyip onlara karşı daha etkin bir savaş yapmaya hazırlanmaları Erdoğan'ı sinirlendirmişe benziyor.
Bu savaşa karşı kendisi savaşla cevap veriyor.
Yıllar evvel Mavi Marmara'yı içine doldurduğu İslamcı yobazlarla Israel kıyılarına gönderdiğinde tek amacı vardı, iki ülke arasında husumet yaratarak Israel'e karşı yürütmek istediği din ve kudret savaşını başlatmaktı. Şimdi Avrupa'ya karşı da savaş açtı!
Erdoğan'ın , Türkiye'de seneler evvel başlattığı İslami devrim bir günden diğerine olmadığı için insanlar hala daha eskiye dönüş hayalleri kuruyorlar. Hala modern Türk insanı Atatürkçü Türkiye hayallerindedirler. Ama onlar yıllar süren bir İslami devrim içinde olduklarını görmüyorlar hala..
Erdoğan , bunun için gereken tüm zemini seneler içinde hazırlamış görünüyor .Türkiye'nin bu devrimi tamamlamasına çok fazla bir şey kalmamıştır.
Her gün kapattığı okullar yerine, açtığı medreseler, her gün diktiği yeni camiler, bilgisiz, örümcek beyinli yeni Erdoğan köleleri yaratmak için senelerdir planlanan bir çok şeyin adım adım yürürlüğe girişini görmemek demek kör olmak demektir.
Senelerdir, tüm resmi kurumları , devletin her mercisini istediği şekle sokmuştur.. Laik Türkiye'den geride sadece kimi kırıntılar kalmıştır bugün. Erdoğan'ın tek amacı sadece Türkiye'de değil, gücünü , etkisini tüm dünyaya yaymaktır. Dünyanın dört bir yanında , devletin bütçesinden, kurum ve özel yatırımların destekleriyle inşa ettirdiği camilerle, okullar ve derneklerle radikal, politik islami her kıtaya yaymaya çalışıyor ve kendi denetimi altında radikalleri birleştirmeye çalışıyor.
Geçtiğimiz hafta halka yaptığı konuşmalarında müslümanları Fransız mallarını boykota çağıran kendi değilmiş gibi bir gün sonra belki de Erdoğan'ı konuşmalarının alevlendirdiği bir radikalin gerçekleştirdiği katliamı utanmadan kınamıştır.
Bir karikatüre karşı durmanın çok farklı yolları olabileceğini bilmeyen radikalleri durdurmanın yolu nedir peki? Sosyal Medya'da okuduğum yorumlarda sık sık, Peygamberimize laf uzatırsanız sonunuz kötü olur gibilerinden yorumlar nedir peki? Kimileri kendilerini sözle, karikatürle ifade edebilecek donanıma sahiptir.. Bir diğerleri söze karşılık bıçakla kafa kesmeyi bilir.
Bir kez oturup, dışarıya sokaklara çıkıp sizin düşüncenize karşılık söyleyeceklerimiz var deseler ..Madem barış dinidir dinleri, barış ve huzurla düşündüklerini ifade etseler. İsyanlarını çizseler.. Karşı çıkmak herkesin hakkı. Adam gibi , kitaplarla, makalelerle, demeçlerle, yine karikatürler ve sokak gösterileriyle kendi dinlerini savunsunlar onlar da! Buna kim ne diyebilir? Fransızlarin Avrupalılarn sizden tek beklentisi bu değil mi? Birisi size karşı ters gelen bir şey söyledi diye onu öldürmeye kalkarsa bir diğeri..Sorun sadece sokağa çıkıp kafayı kesecek kadar gözü dönmüşlerde değil....
Karşıdan bakıp, " Sizin düşünceniz, sizin fikirlriniz buna neden oldu" diyenler varsa, bu tip olaylara bu çizgide, bu fikirde ve düşüncede durumlara manen destek verenler varsa. bu insanlara daha çok dikkat etmek gerekir
Belki de problemin temeline inip anlamak gereki, Dünya uzun süredir kimi gelişmelere karşı ayakta uyudu. Ilımlı, kardeşçe ve genellemeye girmeden , bildiğimiz yolda hareket etmek güzel fakat arada başkalarını kendileri gibi düşünmedikleri için ölümü hakkettiklerine inanlara dikkat edip , insanların radikal düşüncelerine karşı neler yapılabileceğine karşılık tedbirler almak ta önemli..
Yoksa o yaşadığınızı zannetiğiniz hayal dünyanız bir gün gözünüzün önünde yıkılabilir!!
Batya R. GALANTI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder