4 Kasım 2020 Çarşamba

 



                             


                                      Düşen yapraklar misalidir bir yaşam döngüsü 



Her mevsimin kendine göre bir güzelliği vardır.. Ama ben en çok ilkbaharı severim.. Ancak yine de şu son günlerde ağaçların geçirdikleri mevsimsel dönüşümle birlikte doğanın güzellikleri yeniden gözüme çarpmaya başlıyor sanki.. Yeniden içimde en hoş duyguları bana yaşatırcasına bir coşkunluk hissettiriyor bu kez bu mevsim bana..   Kocaman ağaçların , uzun bir yazın sonunda kimi yerde sararan, kimi yerde kırmızıya, kahveye çalan renklerine baktığımda doğanın muhteşemliğine bir kez daha hayran kalmadan geçemiyorum. Bazen pencereden sokağı seyrettiğim oluyor. Karşımıza düşen  yol üzerinde , bundan bir kaç yıl evvel dikilmiş küçücük fidanların yavaş yavaş boy attıklarını görüyorum. Her geçen sene gelişen gövdelerinden büyüyen serpilen dallardaki yaprakların etrafa gittikçe daha fazla renk katmaya başladıklarını fark ediyorum . Kısa bir süre sonra yapraklar dökülünce etraftaki kocaman ağaçlar çırılçıplak kalacaklar. Gelecek bahara kadar.   O zaman kendime üzülme sadece bir kaç ay sonra yapraklar.yeniden doğacak diyeceğim ..


Hayat sonuçta  bir dönüşümden ibaret  değil mi?

Neyse, daha düne kadar devam eden yaz günlerinin ardından ilk yağmurlar yağdı buralara..

Sonbahar artık yavaş yavaş kapımızı çalıyor bizim de..

Avrupa'ya ise buradan çok daha evvel  geldi sonbahar .. Paltolar, kaşkollar çoktan dolaplardan, çekmecelerden çıkıp boyunlara sarındılar..

Geçen gün ağbim anlatıyordu , Madrid'teki sonbahar atmosferinin büyüsünü..

Ama nedir ki bütün bu büyüyü, bu güzellikleri hep gölgeleyen bir şeyler var şu son sene, bizi 2021'e doğru götüren şu son aylar..

Bir taraftan devam eden Corona ve yeniden kapatılan şehirler var yeniden, ve tüm dünya'da ekonomik  durgunluk söz konusu.. Kapattıkça duran tüketim, durdukça duran üretim..yavaşlayan hayat..işlerini umutlarını kaybeden kitleler var her yerde..

Ekonomi çemberi ağır bir döngüye girdi.. Hastalıksa hala ortalıkta dolaşıyor .. İnsanlar ise yaşamaya devam etmek istiyor artık.

Gençlerdeyse tam bir başıboşluk , bir herşeyi oluruna bırakmışlık hali var ..Onlar artık kimseyi dinlemek istemiyorlar...  okullarına, üniversitelerine, işlerine, normal hayatlarına dönmek istiyorlar.. Yaşamayı, eğlenmeyi, arkadaşlık yapmayı, yeni insanlar tanımayı özlediler.. Diskoteklere gitmek, yeniden dans etmek , pub'larda kız tavlamak , sinemada yeniden film izlemek  istiyorlar..

Bu yıl, okumayı öğrenmeyi becerememiş çocuklar var,  Corona yüzünden bunalıma giren insanlar ve sağlıklarını kaybedenler...

Bir de ABD'de  tarihin en karmaşık, en zorlu, en endişe verici ve en şiddet olaylarını getireceğinden korkulan seçimlerinin gerginliği var şimdi..

.Bütün bunlar inanılmaz gibi..

Ve tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de yeniden başını kaldıran terör var .

Bir gün Paris'te, ertesi gün Nice'te..şimdi de Viyana'da!

..

Tılsımlı bir Viyana gecesinde , iyice serinleyen havaya rağmen, sonbaharı bitirip birazdan kışa girecek Avusturya başkentinin cafe'lerini kimi pub'larını dolduran gençleri gördüm televizyon'da..tam karantina öncesinde..

Oturdukları bistro'nun corona'ya rağmen o kalabalık denebilecek ortamında,  ellerinde hafif bir içki olduğu halde ettikleri sohbetin, paylaştıkları dakikaların tadını çıkaran insanların aklına en son gelecek şeydi mutlaka meydanda onların hiç yere canlarını almak için yemin etmiş teröristlerin dolaşıyor olabilecekleri..  Avrupa kültürünün  karşısında duran kimi dinci radikallerin hedeflerinde olduklarını nerden bilebilirlerdi..

Çünkü kimi insanlar için  yasak ve günah olan tüm olguların  bir dışavurumu bu insanlar.. Alkolün, serbest bir kadın-erkek ilişkisinin , liberal seksin, ve onlara ters düşen tüm şeylerin açığa vurumu bu karşıda oturan gençler..

Liberalizmin, özgür düşüncenin ve hayatın , yüksek gelir ve yaşam seviyesinin , kısaca bazılarının sahip olmadığı herşeyin sahibi bir topluma karşı beslenen düşmanlık bu..

Kafalarındaki  tüm günahları temsil ediyor bu insanlar...

Üzerlerinde üniforma benzeri  beyaz tulumları ve ellerinde taşıdıkları silahları..Her biri insanlık düşmanı yaratıklar .. O karanlık sakallarıyla örtülü yüzleri... etrafta bir oraya bir buraya koşarken, önlerine gelene sıktıkları kurşunlarla etrafa dehşet saçmaya başladıkları ana  dek  Viyana sokaklarında insanlar mutlu görünüyorlardı...

Geçen gece Avrupa'nın orta yerinde yeniden terör eserken önce belki de bu kez Neo-nazilerdir dedim..

Almanya'da 2019'da Kipur günü sinagog'a girmek istemişti  bir neonazı.. Sinagog'a girmeyi başaramayınca dışarıda önüne gelene ateş etmişti..

Bir tarafta  Irkçı partinin yeterince destek bulduğu bir zemin burası . Ancak  diğer tarafta, sanat ve müzikte dünya'da en önde gelen şehirlerden birinde hayatını normal bir şekilde götürmekten başka hiç bir amacı olmayanlarla, genç insanlarla dolu. modern , güzel bir şehir..


Son yıllarda farklı türden radikal akımlar, normal gibi görünen toplumların içinde ortaya çıkıp gelişiyor ilerliyorlar..

Konuşma ve fikir özgürlüğü adına bir çok zararlı akımlara  göz yumuluyor..

Bazen Belçika'da , bazen Avusturya'da kimi zamanlar da  kuzey Avrupa'da antisemitik sloganlar atılan festivaller düzenleniyor.. Yine aynı festivallerde  dazlakların verdikleri nazi selami yine demokrasinin bir parçası olarak kabul ediliyor. Toplumu zehirlemeye devam eden bir çok söylevler kimseyi korkutmuyor. Bir başka taraftaysa bu kez de dini özgürlük adına camilerde yaşadıkları ülke insanına karşı örgütlenerek cihad için müminlerini birleşmeğe çağıran imamların vaazlerine ve  böylesi imamların taraftarlarına da ses çıkarılmıyor.

Biri diğerini boğazlamak istiyor.

2020 sonbaharında dünya'da yaşanan karmaşa, insanlığı nereye sürükler bilinmez. Corona'yla şimdilik devam eden hayat , Covid-19'un getirdiği ekonomik krizle iyice değişen dünya koşulları, uluslararası ilişkiler, yepyeni müttefiklerle, ortadoğu'da , Avrupa'da değişen stratejik dengeler ,   radikal islamın şeriat kavgasının getireceği ırkçı akımların zamanla Avrupa'yı tamamen değiştirecek yeni oluşumların sebebi olabileceği gerçeği..

Karşımdaki ağaçlarda sararan  yapraklar misali herşey... .bahar gelince yeniden açacak çiçekler gibi de ayrıca...Tarih te hep tekerrür yani tekrarlardan ibaret.. Bazen inişler, bazen çıkışlar, doğanın vazgeçilmez kuralı. İnsanlar, toplumlar ve devletler için de geçerli bir kural bu.. Yaşam sürdükçe dünyamız da bu farklı iniş ve çıkışları yaşamak durumunda.. Bu kuralın adı da bence ,  yaşam döngüsü!!!



Batya R. GALANTI


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder