"Kimi insanların geleceği görebildiklerine, ya da bazı insanların kimi mistik güçleri olduğuna inanırmısınız acaba?
Küçük bir çocukken, oturma odamızda hiç tanımadığım büyükbabamın kocaman bir gençlik fotoğrafı asılı dururdu.. Büyükbabam Çanakkale'de savaşmış bir Osmanlı askeriydi. Bir gözünün takma olduğunu anlatırlardı hep. . Bir de madalyası vardı. Ama o tek gözünü gerçekten savaşta mı kaybetmişti yoksa hastalıktan mı kör olmuştu bilmiyorum.. Tek bildiğim ben doğduğumda babamın bütün kardeşlerinin ve anne babasının artık Israel'de yaşadıklarıydı.. Daha bir buçuk yaşımdayken büyükbabam ve büyükannem, Israel'in güneyindeki küçük Netsiyona şehrinde arka arkaya vefaat etmişlerdi..
Hayatımda ne büyükbaba ve ne de büyükanne ( ne bir taraftan ne diğer taraftan ) tanımamış olan ben sadece fotoğraflardan bilirdim benden iki nesil öncesini..
İşte, evimizde asılı duran eski fotoğraflara baktığımda bana sanki yüzyıllar evveline aitlermiş gibi bir his yaşatırdılardı bu insanlar. Duvardaki siyah beyaz iki değişik portrede, hafif kurşun kalemle tamamlanmış çizgilerle canlandırılmış bu iki şahıs bana sanki birer yabancı , tarihten kopmuş bir sayfa idiler.. Üzerlerindeki klasik giyimleriyle , yüzlerinde varla yok arası bir gülümsemeyle bakan o insanların düşündüğüm kadar eski olmayan fotoğrafları benim için geçmişten izler ve kimi sırlar saklar gibiydiler..
Bir gece büyükbabamın oturma odamızda asılı olan o kocaman fotoğrafıyla bir rüya görmüştüm..
Sabah kalktığımda anneme: " Anne rüyamda oda kapkaranlıktı ve ben büyükbabamın resmini gördüm duvarda..ve resmin çevresinde mumlar yanıyordu " diye anlatmıştım.
Annem babama rüyamdan bahsettiğinde babam birden o günlerde büyükbabamın meldado 'su ( yani mevlüt)'u olması gerektiğini hatırlamış ( Her sene yahudilerde ölen yakının anısına , yahudi takvimine göre olan tarihinde bir dua okunur )
Babam benim o rüyayı gördüğüm akşamın gerçekten büyükbabamın ölüm yıldönümü olduğunu tespit etmiş ve ertesi gün sinagoga gidip anısına bir mum yakmış ..
Rüyalarımızın, bugünden ve gelecekten haber vermeleri olgusuna inanıp inanmamak tamamen kişilerin kendi kişisel tecrübeleriyle ilgili bir şeydir . Bunu yaşayan insanlara sorarsanız mutlaka ki size , geleceği görebilmenin mümkün olduğunu söyleyeceklerdir..
Bir çok aklı başında insanlarsa bunlar sadece saçmalıktır diyeceklerdir.. Realist düşünen ya da düşündüğünü göstermek isteyenlerin cevapları genelde bu yöndedir.
Rüyaların genel olarak bizim iç dünyamızın, beynimizin içinde dönen düşüncelerimiz ve duygularımızın yansımasıları olduğunu hepimiz biliyoruz mutlaka. Ancak kimi zaman içeriği farklı rüyalar da görmek mümkün.. Çıkış noktası kendi altbenimizden farklı şeylerle ilgili rüyaların olduğunu da düşünüyorum ben.
Sorun bunlara mantıklı açıklamalar getirmenin zor olmasındadır galiba.. Bilimsel olarak gelecekle ilgili şeyleri görebilme yeteneğini ispatlamak mümkün değil..
Yani bugün bir profesör mistik konular üzerine mantıklı açıklamalar getireceği bir ders vermez herhalde..Akademik hiç bir temeli olmayan bu konu yüzyıllar boyudur herşeye rağmen insan beynini meşgul etmeye devam eden şeylerin başındadır. Rüyaların geleceği haber vermesi ve falcılık gibi şeyler çoğu zaman halk insanının daha basit dünyalarına hitab eden konular olarak kalmıştır..
En çokta doğu kültüründe yer tutmuş bir şeydir gelecekten haber alma merakı.. Gerçi çok bilinen Tarot 15.yüzyıldan itibaren Batı'da yayılmış olan ve kartlar yardımıyla çıkan sembollere göre kişiye hayatının bugünü ve yarınını okuma sanatıdır..
Benimse zaman zaman rüyalarım yoluyla kimi olacakları hissettiğim , bazen de belli bir duygusal bağım olduğuna inandığım insanlarla kimi telepatik tecrübeler yaşadığım epey olmuştur.. Sanırım buna 6. his de derler .
Ve bu şekilde karşımıza astroloji ve falcılık gibi konular çıkıyor.
Ve tabii konuyu buraya bağladığımda hatırıma 21 yaşım gelir bir anda.. ve üniversiteden bir arkadaşımın ısrarıyla gittiğimiz falcı.. Kurtuluş'ta Ermeni bir falcı kadındı bu. Herşeyi biliyormuş derken arkadaşım nasıl da heycanlanıyordu!! Hadi ben randevu aldım sen de gel! "Peki ne fali bakıyor? " .......... Su!!
Üç genç kızdık.. Bir akşam üstü hava karardıktan sonra Kurtuluşun o hiç tanımadığım ara sokaklarında aradığımız falcının giriş katındaki evine ulaştığımızda birden heyecanlanmıştım. Hayatımda ilk kez parayla fal baktıracaktım. Biraz da korku gelmişti, ya bana sen öleceksin falan derse diye.. Hahaha!!! Arka taraftaki bir odada beklemeye aldıklarını ( doktor gibi ) sırayla salondaki pencerenin önündeki bir koltukta kabul ediyordu kadın.. İçeride bir sürü genç kız vardı.. Bize bir suskunluk gelmişti beklerken.. Bende bir merak! Acaba ne diyecekti? (Nede olsa arkadaşım herşeyi biliyor demişti ya!!)
Kadının karşısına geçtiğimde, elindeki cam kaptaki suya bakmaya başlarken ben hemen. lütfen bana hastalık ve ölüm gibi şeylerden konuşmayın diye kadını uyarmıştım..
Saçları sarı boyalı kırk yaşlarındaki kadının bana söylediklerini o bulanık suyun içinde görmüş olması ilginçti.. Hiç beklemediğim şeyler çıkıyordu ağzından. Kimsenin bilmediği, kimsenin benden duymamış olduğu, kimsenin tahmin bile edemeyeceği şeylerdi bunlar. Bir an aklım durmuştu. Bu kadın bunları nereden biliyordu? Kadın bir ara koltuğundan kalkıp içeri gittiğinde ben aceleyle sehpanın üzerindeki kabin içindeki suya göz atmıştım. Suda bir kaç ekmek kırıntısından başka bir şey yoktu..
O günü, o kadını ve bana söylediği şeyleri hiç unutmadım.
..........
Bir de benim annemin mistik yönü kuvvetlidir .. Rüyalarıyla, telepatisiyle her zaman beni çok şaşırtmıştır annem.
Gençliğinde annem de kimi arkadaşlarının ısrarlarıyla fal bakardı.. Son yıllarda zaman zaman gördüğü rüyaları beni şaşkınlık içine düşürür oldu iyice.. Sanki annem geceleri iç dünyamın bilinmeyen kimi gizli köşelerine ulaşıyormuş gibi gelir bana.
Hele geçen sene onunla yaşadığım şeyi hiç unutmuyorum...Tel Aviv'in yoğun trafiğinde takılı kaldığımız bir akşam üstünde...hiç kımıldamayan arabaların ortasında bir yerde, benim dalıp gittiğim derin düşüncelerin içinde aklımdan bir an için bir cümle geçmişti, Açık ve net bir şekilde... Ve bir an gelip giden bir şeydi.. Annem ertesi gün rüyasında ona benim bu cümleyi söylediğimi anlattığında gerçek anlamda şok olmuştum......
Belki de herşey bir kaç nesil evveline gidecek kadar genetiktir bizde..
Annemin anlattığına göre anneannemin annesi çok ün yapmış bir falcıymış Osmanlı zamanında..
Bunu anlatmaya başlarken kendimi bir an " Binbir gece masalları" na girermiş gibi hissediyorum...
1800'lerin ortalarındaki Ortaköy canlanıyor gözlerimde ..Karlar altındaki İstanbul' da, Beşiktaş'tan Ortaköy'e giden ağaçlıklı yolda Saray'ın atlı arabasını hayal ediyorum..
Büyük büyük anneannem Dolmabahçe Sarayı'ndan gönderilen atlı arabayla saraya götürülürmüş. Sultan'ın huzuruna getirlip, ona gelecekle ilgili gördüklerini söylermiş..
Ne tür bir fal bakarmış bilmem. Ama ailede bir nesilden diğerine devam eden kimi tuhaf güçler var galiba. Bense aklımdan geçenlerin gerçekleştiğini sık yaşarım, kimi aklımdan geçen kişilerinse beni kısa bir zaman sonra aradıkları da sık olur.. (Belki de bu tip şeyleri herkes yaşar)
Ama herşeye rağmen bu tip konulara temkinli yaklaşıp kendimizi kaptırmamaya dikkat etmemiz önemlidir..
Batya R. GALANTI
Batya R. GALANTI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder