Hayattan zevk almayı bilen insanlar kendi kendilerine vakit geçirmeyi bilen insanlardır değil mi? Her dakika mutlaka yanlarında kalabalık isteyenleri, birilerini arayanları, sürekli yeni heyecanlar peşinde koşanları pek anlayamam desem de, benim neyi nasıl anladığımın da pek önemi yoktur herhalde. Galiba biri dışa diğeri içe dönük insanlardan bahsediyorum ben kısaca.
Uzun bir günün sonunda, tek başına yürümek, bisiklete binmek, resim yapmak, yazı yazmak gibi faaliyetler insanın kafasındaki dağınık düşünceleri, yeterince ayaklanmış kimi duyuları, hisleri bir hizaya sokmanın en güzel yollarındandır. Ve bu çeşit yanlızlık, sağlıklı olan bir yanlızlıktır. Kendiniz için, değerli anlardır bu anlar. Hem bir çeşit üretgenlik içerirler, hem de bedeniniz ve ruhunuza ihtiyaç duydukları bir besini elde etmek için ayrılmış bir zamandır bu.
Bu anlamda anlıyoruz ki bir insanın kendini tüm dünyadan kopardığı negatif türden bir yanlızlık vardır, bir de normal bir tempoda geçen bir günün, ya da saatlerin sonunda kendinize ayırdığınız, sizi besleyen, sizi büyüten, sizin için gerekli olan. sakinliği, sukuneti getiren o tek başına kalmak için seçilen saatler vardır. Bazı şeyleri bir filtre etmek gibidir bu saatler insan için. Sizin için gerekli olanı kendinize almak, istenmeyenleri süzüp atmak için bir değerlendirme zamanıdır. Bu sağlıklı bir kendi kendinle baş başa kalma fırsatıdır.
Tek başınıza yapmaktan hoşlanacağınız şeyler okumak, yazmak, müzik dinlemekten başka her insanın kendine göre seçenekleri olabilir.
Ancak bazı şeyleri tek başına yapmaksa tuhafımıza gidebilir. Benim tek başıma yapmaktan hoşlanmayacağım tek tük şeylerden biri sanırım, oturup bir restoranda yanlız yemek yemektir. Genelde herkesin birarada eğlendiği bir ortamda tek başınıza olmak sizi yeterince yanlızlaştırır gibidir.
Geçen akşam eşimle deniz kıyısında yürüdüğümüzde, sahildeki restoranlardan birinde tek başına keyifle yemek yiyen genç bir adamı birasını yudumlarken gördüğümde o insan gerçekten yediğinden, içtiğinden kesinlikle keyif duyar gibiydi. Ve eğer o bundan mutlu idiyse, demek ki kimi insanlar, tek başlarına denize karşı, bir bardak sarapla, yarı olmuş bir bonfilenin tadını çıkarmayı becerebiliyorlar dedim. Ve ne mutlu onlara. Hayattan memnun olmak, bir şeyler yapmak için hiç kimseye ihtiyacınız olmaması, bunu başarabilmek ne güzel. Denizin karşısında, güzel bir atmosferde, hiç kimseyi bulamamışsa da yanında kendisi vardı. Mutlu olmak için, yaşamak için..o an ikinci bir insana ihtiyacı yoktu.
Bense hemen adamın tek başına yemek yemeyi seçmesiyle ilgili olasılıklar üzerinde fikirler yürütmeye başladım Belki acele bir işin arasında acıkınca bir şeyler yemeğe karar vermişti. ( gerçi iş için saat epey geçti!!) Belki son anda yemeğe birlikte çıkmaya karar verdikleri kişi onu ekmişti. Belki sevgilisinden yeni ayrılmıştı. Belki sadece bir yerlerden geldiği bu şehirde normal olarak yemek yemesi gerekiyordu.
Adamın yediği yer, bir çok orta halli restoranlara göre biraz daha şıktır sanki. Bütün masalarda, aynen Türkiye'de olduğu gibi bembeyaz masa örtüleriyle ve her masanın kenarına konulmuş küçücük abajurlarla, sevimli güzel bir restorandır burası. Bir iki kez yediğim bu yerin lezzetleri de fena değildi.
Israel'de çoğu orta halli restoranlarda pek öyle özenli bir dekorasyona, masa örtülerine genelde rastlamazsınız. Orta halli restoranların çoğunda çıplak ahşap masalardaki servis üzerinde yemek yemek mümkündür. Ortalama restoranların çoğu fast food tarzına yakındır. Ancak yine de ucuz sayılmazlar. ( Orta bir restoranda, "orta halli" bir yemek için kişi başına verilecek ücret 100 şekel civarıdır) Çoğu et restoranları, balıkçılar, hamburger, sosisli ya da pizzacılardır. Uzakdoğu yemekleri de çok popüler sayılabilirler. Bir çoğu da Ortadoğu usulü kebap tarzı şeylerdir ...
( Tel Aviv ya da Yeruşalayim gibi büyük şehirler, yine sık rastlanılacak cafelerle, fast food tarzı basit yerlerin yanında dünyanın her yerinden gelecek insanı memnun edebilecek lezzette yemeklerin tadına bakmanın mümkün olduğu restoranlara da sahiptir. Aslında Israel'de bu konuda büyük bir çeşitlilik olduğu söylenebilir. Tabii tanımak lazımdır. )
Neyse, tek başına yemek yemekte kalmıştım ben.
Tek başıma yemek yemek benim için günlük hayatımda, işimin ortasındayken, evde yanlızken mümkündür. Tüm hayatım boyunca, ayaküstü bir şeyler atıştırmanın dışında, ciddi bir restoranda tek başıma yemek yediğimi çok fazla hatırlamıyorum.
Yemek konusu hassas bir konudur sanki. Kimi anlamda törensel yönleri vardır. Tabii eğer siz hazırlamışsanız. Kimi anlamda adeta kutsal bir mevzudur. Size o yemeği hazırlayana, getirene ve yediğiniz her lokmaya bir saygıdır, şükretmektir....yemek çoğu kez mutluluktur..
Alelacele alınan öğünler dışında, çoğu zaman bizi sosyalleştiren aktivitelerin de en başında gelir yemek yemek. Sözleştiğiniz kişilerle, bazen de bir kişiyle tattığınız lezzetlerdir. Saatlerce devam ettirebileceğiniz bir birliktelik bahanesidir.
Eğer aşık olduğunuz kişiyle ilk yemeğinizse, yediklerinizden çok karşınızdaki insanın içinizde yarattığı hislerle meşgul olsanız da romantizmin zirve yaptığı anlardır.
Seneler süren dostlukların en güzel bir buluşmasıdır bir restoranda birlikte yiyip içmek. Bulunduğunuz kişiye göre bazen ne yediğinizden çok, kiminle yediğinizle de ilgilidir...
O beyaz örtüde, elindeki çatal ve bıçağıyla balığından kestiği küçük bir lokmayla beraber buz gibi birasından bir yudumla yemeğine devam eden adama baktığımda kim bilir hangi düşünceler içinde olduğunu bilmediğim o insan bana 2007'de Boğaz'da tek başıma yediğim bir öğle yemeğini hatırlattı.Bembeyaz örtüleriyle, Anadolu Kavağında yediğim bir öğle yemeğini ( Çok kuşkudayım, bir yazımda daha önce bahsetmiş olabilirim bu yemekten!!)
Denizin hemen üstünde, balığın yanında bir roka salatası ve bir bardak ta bira ve tepemde dikilen üç tane, papyonlu garsonla birlikte. Çok merak etmişlerdi, nerelerden geldiğimi. Bense, geçmişime dalıp gitmek, düşünmek istiyordum biraz. Eskilerde kalan şeyleri. Babamı, ailemi, çocukluğumu, genç kızlığımı, geride kalan eski bir hikayeyi...Karşı taraftaki yemyeşil tepelere gelmeden, iki yakanın ortasında bir yerlerde sanırım 1979 yılıydı, bir de petrol tankeri patlamıştı....
O gün belki de en son böylesi bir restoranda yanlız başıma bir yemek yemiştim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder