19 Eylül 2021 Pazar

SUKKOT


Çocuklara çadırda yaşam hayalinden bahsetseniz nasıl da mutlu olurlar değil mi?  Çadır kurmak, çadırın içinde girmek ve çadırda uyumak.. Küçücük bir çocuktan kocaman insanlara kadar çadır bir maceradır.. Doğayla iç içe olmayı hatırlatır. Dışarıda kaldığınız bir akşamda sizi soğuktan koruyacak olan bir sığınaktır çadır .. Sıcakta, yorgun düştüğünüz bir anda, güneşi geçirmeyecek bir gölgeliktir... Ve çadır herşeyden evvel bir korunaktır.

Daha çok küçükken sanırım çoğumuz yatağımıza girdiğimizde bir anda aklımıza gelen bir şeyi yapardık....yorganın altında bacaklarımızı havaya dikerek bir anda kendimize özel, tek kişilik bir çadır kurardık. Ve bu şekilde yine bir anda yorganımızın altındaki kendi sığınağımızda belki de hayallere bile dalardık. Hele bir de elimizde bir el feneri olsaydı yorganın altında aydınlanmayı denerdik.


Kuzenlerimiz ya da en samimi arkadaşlarımızla birbirimizin evlerinde kaldığımızda kimi seferler çarşafları, örtüleri, bir yerlerden bulduğumuz uzun kumaşları alarak sephaların üzerini örtüp masanın altında kamp kurardık. Peluş bebekleri de içeriye doldurmayı ihmal etmezdik mutlaka..

Nedir bizi bu çadır mevhumuna bu derece yaklaştıran? Neden çocuk yaştan bir şeyin içine girip kapanmaktan böylesi mutluluk duyarız biz? Sanki kendimizi dış dünyadan koruyacak bir sığınak aramak olgusu gibi bir şey değil midir bu?

Belki de annemizin karnına bir geri dönüşün hayalidir bu çok sevdiğimiz çadırcılık oyunlarımız da?

Büyük serüvenlerden, deniz kenarında kurulan günlük küçük çadırların içinde uyunulan o bir iki saatlik uykuya kadar, insanların çadır maceraları da çeşitlidir...Ve en sevilen şeylerdendir çadır kurmak!!!

...............................

Kippur çıkışı sonrası,     Sukka'ların ilk temelleri Israel'in dört yanında,  evlerin girişlerinde, bahçelerde yerlerini almaya başlamışlardı bile...

Sukkah dediğimiz, dört tarafı çoğu zaman kumaştan , tepesiyse yeşilliklerden olan çardaklar, Sukkot Bayramının habercileridir...

Ne yani, yeniden mi bayram?

Evet!!

Çocukların çok sevdiği Bayramlardan biri dahageldi yine. Sukkot! Çadırları neden anlattım sandınız ki?  Çünkü çadıra benzer bir yapının inşaasıyla başlayan bir bayram var önümüzde! Yeniden aileleri, dostları biraraya getirmenin güzelliğini yaşatan bir bayram daha kapımızda.

Dört köşesi bezden, kumaştan duvarlarla oluşturulmuş çadırın tepesini süslemek kadar zevkli bir şey olabilir mi bir çocuk için? Ve çardak denen, çadır benzeri  şeyin içinde geceleri oturabilmek için küçük ampullerle burayı süslemek!! Ve akşam en sevdiğiniz insanlarla aynı çadırda birlikte en güzel yemekleri yemek ??

Bayramların her birinin ayrı bir anlamı vardır..

Bizde, Yahudilerin Mısırdaki esaretten,  özgürlüğe, katettikleri  kırk senelik yolculuğun anısıyla ilişkilidir bir çok bayram...

Tanrının Yahudileri, kırk yıl çöllerden geçirdiği zamanlarda, çardaklar altında yaşamalarının anısına yedi gün Sukkah'ların altında yenilen yemekler, geçirilen gecelerdir Sukkot bayramı..

Çöl sıcaklarında geçen zor yılları anımsamaktır Sukkot.. Yıllarca tepeleri aşarak katettikleri uzun yollarda, gündüz kavuran gece dinduran soğuklarda geçen senelerde, kuraklığın getirdiği  yokluğu Tanrının mucizeleriyle aşabilen bir kavimin, esaretten özgürlüğe hangi şartlarda ve nasıl kavuştuklarını insanlara bir kez daha hatırlatmak için kurulan  Sukka'lardır Sukkot.

Yarın akşam başlayacak bayramın hatırası kısaca şöyledir.

Moşe Rabbeinu'nun Yahudileri Mısırdaki esaretten çıkararak Kızıl Denizi aşıp kırk yıl çöllerde gezindiklerini anımsıyoruz bu bayram. 

Moshe,  Kenaan topraklarındaki şartları öğrenmeleri için bu topraklara 12 casus göndermiş. Ve bu 12 casus'tan sadece 2 tanesi geri döndüklerinde,  Süt ve Bal ülkesinin güzelliklerini anlata anlata bitirememişler.  12 casustan sadece Yeşuah Ben Nun ve Khalev Ben Yefune  buraların Tanrının Yahudilere vadettiği ideal topraklar olduklarını söylemişler. Geri kalan diğer casuslar ya buraların kuraklığından, ya da buralarda yaşayan başka halkların varlığından bahsederek Yahudilere uygun olmadığını iddia etmişler.  Bu yüzden de, Tanrının Avraam'a söz verdiği bu yerlere sadece Yeşuah ve Kalev'le birlikte olanlar girebilmişler, Eski Ahit'te yazan, yani Tora'da anlatılan hikayeye göre, diğerleri çölde telef olmuşlar!!

Moshe Rabbeinu ise Ürdün'de,  Moav'daki Har Nivo ya da başka bir telafuzla Nebo Tepesine son kez çıkıp Vadedilen toprakları yukarıdan izlediğinde yaşı 120'di ve Israel topraklarına giremeden çölde vefaat etmişti.

İki bin yıl sonunda, Israel'de Tora'da geçen bu hikayeleri yeniden hatırlamanın tek bir anlamı vardır. Yahudilere verilen özgürlüğün değeri!!

Ailece Sukkah'da yenilecek.. Evde ağırlanacak diğer sevdiklerimizle yeniden biraraya geleceğimiz yemeklerde, manevi bütünlüğü kaybetmemenin değerini de bir kez daha hatırlamak bizim için önemlidir!!

Ve her Sabbat masasında olduğu gibi, çardağın altında misafir ağırlaryarak, Mitzva kazanmanın güzelliğini de hatırlamak bir kez daha önemlidir!!

Evinizi böyle günlerde ne kadar çok yanlız insana açarsanız o kadar büyük bir sevap kazanacağınızı hatırlayın lütfen! Kimsesiz insanları, yaşlı karı kocaları, tek başına yaşayan genç bir askeri evinizde misafir ederek  bayram gecesinde onlara yanlız olmadıkları hissini yaşatmak kadar büyük bir sevap olabilir mi?

Bayramlar, dini günler ve kimi ritüeller gittikçe modern insanların yaşamlarındaki yerlerini kaybediyorlar. Modern hayat insanlara bambaşka bir yaşamı öğretiyor. Daha endividualist, daha kendi başına buyruk, daha özgür!! Bunlar kısmen olumlu şeyler. Kişinin kendi adına istediği gibi yaşayabilmesi güzel. Fakat modernizmin getirdiği yabancılaşmayı sınırlamakta biraz fayda yok mu acaba? Kimi değerleri, kimi kendimizden vereceklerimiz adına korumak önemli değil mi? Liberal bir hayatın arkasında kaybettiklerimiz aslında düşündüğümüzden değerli değiller mi acaba?!!

Tanrıya inanmak zorunda değilsiniz bazen, senede bir gün oruç tutmak için, senenin kimi günleri aileyi hatırlamak için! 

Tanrı sizin için bir hiç olabilir, ya da doğanın bize bahşettiği tüm herşey olabilir. Bu inancı kabul edip etmediğimiz çok ta önemli değildir. Tanrı heryerde olabilir. Hiç bir yerde olmayabilir. Tanrı benim, bizim içimizde yaşayan  ve doğanın bir parçası olan o anlatılması zor olan kuvvet te olabilir!!

Önemli olan belli düzeyde bir manevi yönünüzün olmasıdır. Kendinize ve çevrenize karşı geliştireceğiniz bir merhamet duygusuna sahip olamanızdır.  Başkalarını oldukları gibi kabul edebileceğiniz derecede bir merhamet olmalıdır insanda. Ve bu "merhamet"duygusu herşeyin üstünde gelir.

Bize bu duyguyu öğreten şey de çoğu kez, aileden gördüğümüz o birlikteliktir. Beraber paylaşılan değerlerdir. Bu değerler paranın ya da elle tutabileceğiniz şeylerin çok üstünde şeylerdir. Birisine açacağınız sevgi dolu kucağınızdır.

Çocuklarını manevi değerlerden tamamen uzak yetiştiren çok fazla insan var bugün. Dindarlıkla, kimi gelenekleri ve kimi güzel alışkanlıkları karıştıran insanlar var!!! Ailevi bağları güçlendiren bir çok şeyi hayatlarına sokmazlarken bu insanlar kendileri için tercih ettikleri kimi maddi değerler, ve anlık mutlulukların arkasında koşarlarken, kendilerinden başka hiç bir şeye önem vermeyen bireyler haline geldiklerinin bile farkında değiller. Ve böylece, bu görüşlerle yetiştirilen yeni nesil insanlarının unuttuğu şey kimi belli gelenekleri hatırlamanın hiç kimse için dünya sonu olmadığıdır.

"Belli" gelenekleri ( tolerans çerçevesinde!! )  yaşatmayı başaran insanların aslında çok daha mutlu olduklarını gözlemleyemeyenler, modern toplumda sadece anı yaşamakla meşgul, maneviyattan yüzde yüz üzaklaşmış bazı bireylerin kendi egoizmleri içinde boğulurlarken tatminsizliklerinin arkasında her gün yeni zevkler peşinde koşan yeni devrin insanları belki de acınacak bir ruh halindeler...

Dilerim, her toplum bir diğerini tolere edecek değerlere sahip olsun. Her toplum, başkalarının güzelliklerini de farkedebilecek kadar farkındalıkla yaşasın kendi güzelliklerini ve bayramlarını.. Hayat her farklı olanla birlikte başkalarına da kalbini açabilecek uzaklatikta durabildikçe güzel. Hayat, size verilenleri ve verenleri unutmadığınız sürece güzel. Hayat başkaları için bir şeyler yapabildiğiniz sürece güzel.

Sukka'daki masada çocukluğunuzu size hediye eden büyüklerinizle hazırladığınız lezzetlerin tadına varabildiğiniz derece insan olacaksınız!! Sizlere kimi değerleri verenleri unutmadığınız sürece mutlu olacaksınız.

Bazı şeyleri unuttuğunuz sürece tüm geriye kalan anlık tutkular sadece boş bir koşturma ve yarıştan öteye gitmeyecektir.. Mutluluk bir anlık tutkulardan daha derin sindirilmiş şeylerin arkasındadır!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder