14 Eylül 2021 Salı

 Ya barış ya savaş!!


İç İşleri Bakanlığında yeni göçmen statümü elde ettiğim gün bana Israel'de bulunan beş sağlık kuruluşundan birine hemen gidip kayıt yaptırmamı söylemişlerdi. Daha bu ülkedeki ilk günlerimdi ancak kimi sağlık kurumlarının isimlerini oradan buradan sık sık duyuyordum. Sadece kulağıma sürekli çalınan bir isim olduğu için Maccabi'ye gitmiştim. İlk işlemleri yaptırdığım  gün elime bir sağlık kartı vermişlerdi. Bu benim kimliğimdi.

İlk Aile doktoru randevumu hangi sebeplerle aldığımı tabi ki hatırlamıyorum. Ancak tek bildiğim Israel'de neredeyse hangi ilacı istiyorsanız reçetesiz elde etmeniz mümkün değildi. Yani bazen en küçük bir sebep yüzünden bile kendinizi aile doktorunuzda bulmanız mümkündü. Örneğin hafif bir ateşle başlayan boğaz ağrınıza tek başınıza çözüm bulmanız zordu.

O dönemler Bat Yam şehrinde, genç bir adamdan kiraladığım küçücük bir odada kendi kendime yaşıyordum.

Ve günlerden bir gün aile doktoruna randevu almıştım.

Karşımda bulduğum çok genç olan doktor ona ilk kez gelişimin şerefine tüm geçmişimi bilgisayara kaydetmeye başlamıştı. Adı Dr. Avi Ronen'di. Son derece ilgili, son derece samimi olan bu insan bende öylesi bir güven uyandırmıştı ki adamı adeta psikolog  zannetmiştim. O soruyor ben anlatıyordum. Herşey doktorun ilgisiyle başlıyor ve orada bitiyordu. Belki adam benim yeni geldiğim ülkede ne kadar desteğe ihtiyacım olduğunu farketmişti. Dışarıda bekleyen olmadığı sürece beni bazen en az yarım saat dinler, her konuda yardımcı olmaya çalışırdı. Mesleğinin insancıl yönüne son derece yakın olan bu adam gerçekten doktor olmak için yaratılmış biriydi. Sayemde önce en samimi arkadaşım, daha sonraları ailem, eşim hepimiz onun hastası olmuştuk.

Ta ki adres değiştirdiğimiz güne dek.

Doktor olan insan mutlaka önce mesleğinin ehli olmalı. Teşhisi ve tedavisiyle size çözüm olmalı. Ancak doktorun insanı tarafı da fikrimce bir o kadar önemlidir. Bir doktor hastasına güven vermelidir. Onun sorularına, kaygılarına kulak vermeyi de bilmelidir...

Doktorluk sanırım bugüne dek en saygın meslek sayılır. Öncelikle yüksek zeka ve insan sevgisi gerektirir.

Kendinden en çok özveri gerektiren meslek hangisidir diye sorulduğunda da ilk akla gelen mesleklerin başındadır doktorluk..

Kendinizi hayat kurtamaya adamaktır doktorluk. Bir yemindir. Bir tutkudur çoğu zaman.

Kimsenin kolay kolay başaramayacağı bir çok özellikleri gerektirir bu meslek...


............................................


Geçtiğimiz Cumartesi Yeruşalayim'de eski şehrin güvenlik kameralarına yansıyan görüntüler vardı..

Çarşının orta yerinde, kimi çocukların, dükkan sahiplerinin hemen bulundukları yerde, tam bir köşe başında  bekleyen güvenlik görevlilerine doğru elini kolunu savura savura yaklaşan bir adam bir an saldırıya geçiyor.

Elindeki kocaman bıçağıyla görevliyi yaralamaya ya da bir şekilde öldürmeye çalışan, her an bir adım daha ilerlerken polisi hedef alan  el kol savurmalarının, ardından görevli ona ateş ediyor. Adam yere seriliyor..

Yaralı teorist daha sonra Yeruşalayim Mount Scopus'taki hastaneye kaldırılıyor ancak kurtarılamıyor.

Bir Cumartesi öğlen, hayatında hiç bir gayesi olmayan bir serseri gibi eski şehire elinde bıçakla inen bu adam bir  doktor" du.

Öldürmek yerine hayat kurtarmak için yemin etmiş olması beklenen bir doktor. Alelade 17 yaşlarında, daha akılları bir karış havada, kendilerini hiç yoktan kahraman sayacak, cahil insanlardan biri olmamalıydı bu adam.

Belli bir zeka seviyesi, belli bir insanlık noktasına gelmiş olmalıydı. İnsanlara sağlık vermek için çalışan gerçek bir kahraman olmalıydı.

Onun yerine bir Cumartesi sabahı bir polisi yaralaman pahasına canını verdi.

Onun gibileri de hala Şehitlik mertebesine yükseldiklerine mi inanıyorlar dersiniz?

Galiba öyle. Yani sonuçta kaş sene mürekkep yaladıkları bile bir anlam taşımıyor. Doktorluk gibi bir mesleğin içinden çıkıp katil olmayı tercih ediyor adam..

Aklım  karıştı yine, nasıl bir mantalite ile burun buruna yaşıyoruz?

Nasıl insanlar bunlar??

Yazık!! Şimdi bir doktorları eksildi!!

Neden bunca sene okula gitti ki en baştan bıçaklasaymış!! Zahmet etmiş, onca tıp kitaplarını ezberlemek için...

Yair Lapid, Gazze'deki insanların yaşam kalitelerinin yükseltilmesi için elektrik, gaz...tüm altyapıyı geliştirecek öneriler ortaya attı. Yeni, yepyeni. bir Barış planı gündeme yerleşiyor!!!

Ya Barış geliyor ya da toptan bir savaş!!!

Göreceğiz!

Dün Naftali Bennett Mısır'da El-Sisi'yle biraraya geldi. Israel yepyeni bir adım atmak istiyor. Senelerdir tekleyen, öldüğü yerde kalan düşmanlığı aşmanın yeni yolları aranıyor.

İnsanların kaybedecekleri bir şeyleri olursa savaşlar azalır mı? . İnsanların yaşam kaliteleri yükseltilirse insanlar kolay kolay savaşmayı istemeyebilirler mi? Gerçekten?  İşleri olursa, yemekleri olursa..

Bu kadarla bitmez demeyecekler mi? Hepsiniz isteriz!!!!

Olur mu acaba?

Şimdilik bu kalkınma planının karşılığında beklenilen Hamas'ın gerçek bir ateşkesi kabul etmesi.

Gerçek bir ateşkes!! (?)

Ama Hamas, savaş ve yıkım olmadan nasıl beslenecek? Hamas Gazze'de insanların işleri olursa nasıl kin tohumları atacak? Birilerini birilerine karşı düşürürken gelen yardımları ceplerine indirenler olan durumdan gayet memnunlar halbuki.

Şimdi nereden çıktı öyle adil, eşit bir yaşam ??

Durum çok gergin.. Etraf yine gelecek günlerde bir patlayışa gebe.. Her gün bir yerlerde bir olay oluyor. Ufaktan başlayan bıçaklı saldırılarsa devam ediyor. Birileri birilerini kışkırtıyor yine

Her olan olay bir diğerinin tetikçisi niteliği taşıyor.

Kaybedecek bir şeyleri olursa barış mümkün olur derken Cumartesi günkü o doktor aklıma geliyor. Kendini toplumuna hizmete adamak yerine bir çöp değeri taşıyan canını bir bıçak darbesi fiyatına sattı..

Gel de bu mantaliteye inan!!!!


Batya R. GALANTI


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder