28 Aralık 2021 Salı

Parfüm severmisin diye sordu birisi 

                 

Geçen gün birisi sordu; "Parfüm severmisin?" diye...

Güzel kokan, insana mutluluk ve keyif veren bir şey neden sevilmesin?

Tabi alerjik değilseniz eğer....

İçimize çektiğimiz gibi ruhumuzda bir anda devrim yapan hoş bir kokunun olumlu etkisinden hoşlanmamak mümkün mü?...

Güzel olan herşey gibi. Hayatımıza olumlu etki yapan herşeyi severiz biz insanlar.... Gözümüze, kulağımıza, ruhumuza hoş gelen şeyleri sevmek doğamızın vazgeçilmez bir parçasıdır. 

Ve sevdiğimiz şeylere sahip olmayı arzu etmek....Bazen  sadece dokunmak,  hissetmek ve koklamak....bazen de  hayal etmek....kokusunu ve dokusunu..

Hayallerimiz, duygularımız ve duyularımız..... bir orkestra gibi,  aynı bedende ortak bir amaç için hizmet ederler.... bir bütünün parçaları gibi.....ve  ahenk içinde işlerler...Hayatı, olayları, insanlarıhep duyularımızla algılarız. Bizde olumlu hisler yaratanları kendimiz için isteriz..  gözümüzden kalbimize yansıyan güzellikleriyle, kokuları ve dokunuşlarıyla...

Beynimize. kalbimize sinyal veren herhangi bir duyumuz diğerlerini de harekete geçirir. Bedenimizde uyanan olumlu hislere neden olan bir şeye dönüşür bazen, tek bir ses, bir bakış ve bazen de bir koku..

Geçenlerde, Dove sabunlarının yeni bir esansla piyasaya sürülmüş bir ürününü aldım süpermarketten. Hatta öyle pek bilinçli bir seçim bile değildi bu.  Banyodan çıktığımda kendi bedenimden çıkan kokudan ben sarhoş oldum. Temizlik hissinin dışında bir şeydi bu. Bu defaki sabun kokusu o kadar farklı geldi ki. Sanki özellikle parfümlerle yıkanmışım gibiydi. Çok hafif ama adeta insanı bir anda mest eden bir esans gibiydi burnumu dolduran.

Kimi zaman bir insana, kimi bir şeye, hatta bazen bir yere bile bizi çeken kokular vardır.

Parfüm ne kadar doğal, ne kadar hafifse o kadar çekicidir bence. Ve bir o kadar da davetkar olabilir. Çoğu çiçeklerden yapılan esanslar, temiz bir bedene sürülmelidirler. Yapılan banyonun ardından,  güzel  bir temizlik ritüelinin bir parçası olarak kullanılmalıdır parfüm. Amacına ulaşması sadece bu şekilde mümkündür.

Sosyal ortamlarda, kadınların süründükleri parfümlerin bıraktığı kokunun etki alanına giren erkeklerin sayısı az değildir.  Belki bu da kocaman fiyatlara satılan parfümlere olan ilginin hala daha yeterince fazla olmasının nedenini açıklıyor.

Gecenin bir vakti girdiğimiz asansörde kalan parfümün  kendini yeni bir randevuya full hazırlamış genç bir bayanı hatırlatması tesadüf değildir sanırım.

Parfüm kendimizi hala daha taze ve genç hissetmemizi sağlayabilir.. Parfüm bize olumlu enerji verir.

Ancak hiç bir şeyin çok yoğun hali makbul değildir. Hafiften burnunuza dokunacak şekilde olmalı, sizi boğmayacak dozda bir şeydir bu.

Aslında seneler evvel  yapılmış bir araştırmada, insanın kendi doğal kokusunun karşı cinse en çekici gelen koku olduğunu keşfetmişler.

Temiz bir ten üzerindeki, insanın kendi hafif ter kokusunun olası her parfümden daha cazip olduğu ortaya çıkmış.

Deneklere, hangi bluzun üzerindeki parfümden hoşlandıklarını sorduklarında, kadınlar genelde erkeğin kendi beden kokusunun olduğu bluzu seçmişler. ( tabii bu günlerce yıkanmamış bir erkeğin beden kokusu değil, temiz bir bedenin bir an için terlemisiyle çıkan doğal kokusu bu )

Kokular bununla sınırlı değiller tabi... Mekanlara ait kokular da vardır.

Tarlalardan, bahçelerden geçtiğimizde burnumuza gelen bitkilerin, çimlerin, çiçeklerin kokuları vardır... yağan yağmurların ardından,  bize bizim belki de nereden gelmiş olduğumuzu hatırlatan toprağın kokusu vardır...

Çocukluğumuzu anımsatan kokular vardır; mesela çikolatalı kekin kokusu gibi, fırından çıkan kekin tüm eve yaydığı koku sıcak bir aile ortamını anımsatabilir... Gerilerde kalan, kardeş kavgalarımızı. Son kalan parçayı paylaşamadığınız küçük kardeşinizle birbirinizi iyice sinirlendirmeye başladığınızda sizi susturmaya çalışan, yine mi kavga ediyorsunuz diye azarlayan annenizin sesini anımsatır belki bir an.

Bir nostaljiyi geri getirebilir de kimileri. bir piponun kokusuyla birlikte eskilerden birini getiriverir aklınıza bazen

Kimi zaman bir ülkeyi bile hatırlatabilir size, bize belki de en çokta bana !

Vatanınızı..bazen de eskilerde kalan bir yeri..

Yosun kokusunu duyduğum zaman, İstanbul aklıma gelir.. Buradaki denizde yosun pek yoktur...yosunlar Tel Aviv sahillerinden, kuvvetli dalgalarla kopup derinlerde bir yerlere savrulmuşlardır sanırım....kala kala bembeyaz kum taneleriyle örtülü kumsallar kalmış bizlere...

Bana bir de buraları ilk gördüğümden aklımda kalan bir Israel kokusu vardır.. Buraya beni çeken kokuydu bu. Belki de bu kokuyu tek, hisseden benmiydim derken. İlk kez gördüğüne, kayıtsız şartsız aşık olmak gibiydi bu belkide.... Demek bir yere de aşık olur insan.

O  yer,  bazen bir memlekettir!! Çok tuhaf bir şey belki bu söylediğim. Benim için Israel öyleydi, çocukluğumda...O koku hep burnumdaydı. Başkaları ne hisseder, ne koklarlardı bilmem. Buraya ait olan herşeyde burnuma gelirdi o esans.

Eşim belki narenciye ( portokal, limon ve greypfurt) kokularıydı seni çeken der. Israel narenciye ülkesidir ya!!

Halbuki bir arkadaşım Israel'e en son turist olarak geldiğinde, merkez Tel Aviv'de kaldıkları otel'in hemen çevresinde geceleri volta atan homelesss'lerin bıraktıkları sidik kokusunu hatırlıyordu en çok. Onun için belki de Israel o çevredeki o yoğun idrar kokusuyla özdeşleşmiş bile olabilirdi. Bir başka arkadaşımsa, gittiğimiz Ulpan'ın hemen yanındaki falafelciden gelen ağır yağ kokusundan nefret ederdi.

Bense genç kızken Israel'den bana getirdikleri her hediyede, her pakette o hoş kokunun varlığını anımsarım. Ülkenin her yanına. her köşesine, her nesnesine sinmiş gibi gelirdi bana bu esans.... Çok eskiden, küçük kuzenimin de bu kokuyu aldığını hatırlarım...annemin de . O zaman demek ki ben o derece hayal görmüyor olmalıydım. 

Bu güzel koku Israel'e olan özlemimle bir olmuştu...

Bugüne dek her bahar geldiğinde, akşam yürüyüşlerine çıktığım gecelerde çiçeklenen dallardan yayılan yasemin kokuları beni mest eder.

Beynimde bir an için bir flaş etkisi yapar sanki.. Duyularımdan birinin bir anda tümünü harekete geçirmesiyle beraber, zihnimde kimi çağrışımlara sebep olur. Bahar aylarının gelişiyle uykuya dalmış taraflarınız yeniden canlanır gibi olur mu bilmem.  Bir defa daha hayata başlamak şansı verilmiş gibisinizdir bir an. Yeniden doğuş, yeni bir şans gibidir bu.  Çocukken, genç bir kızken kaybettiğim şansların arkasından Tanrı'dan bana yeniden bir kapı açılacağını ümit ederdim. Ve hayallerim o zamanlar çok daha geniştiler. Engeller daha önemsiz, umutlar en derin ufuklara kadar uzanabiliyorlardı benim için bir yerlerde. Ve her bahar gelişinde, her çiçeklerin yeniden canlanmasıyla bir kez daha içimdeki yeniden doğuş hissi başlardı uyanmaya.

Son senelerde artık, yeni gelen baharlar  etrafa yeniden saçılan parfümler kimi eskileri anımsatsalar da, hayatın omzunuza yüklediklerini taşırken bir çok şeyin farkına bile varmadan yanınızdan geçip gitmiş olduğunu anladığınızda, sevincinizi bir anlamda körelten zamanla bir anlamda belki de tekrar bir barış yapmanızın zamanının geldiğini hissediyorsunuz.



  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder