Gal'in küçük dünyasındaki büyük savaş!
Bir senedir alışverişe çıkmak mümkün olmadı. Alışveriş derken yiyecek içecek türünden şeyleri kastetmiyorum tabi. Giyim üzerine kendimize neredeyse hiç bir şey alamadığımız kocaman bir seneyi arkada bıraktık. Evde bir tek Danielle online satın aldığı paketleri karşılamaya devam etti. Bense üzerime giymeden, tam olarak ne aldığımı görüp elimle tutmadan alışveriş yapmaya şimdilik pek fazla alışamadım. Ve derken uzun süre pek dükkanlara girip çıkmamanın eksiklikleri kendisini hissettirir oldu. Bir ara geçtiğimiz kış yine açıldığımız günlerde Gal'e okula gidip gelirken rahat edebileceği, kendi başına idare etmekte zorlanmayacağı bir iki eşofman satın alabilmiştik. Gal için kılık kıyafet bulmak kolay değil. Bugünlere dek yemek konusunda ekstrem problemler yaşadığımız bu genç çocuk hala son derece zayıf. Bir taraftan boyu kısmen uzarken diğer taraftan kimi beden ölçüleri hala neredeyse bir çocuğunkiyle eşit. Bu yüzden onun için özellikle pantalon bulmakta zorlanıyoruz.
Açık olan dükkanlarda uzun arayışlarımızda Gal gibi insanlar için pek üretim yapılmadığını hissediyoruz her defasında. Herşey ona ya çok bol ya da küçük geliyor. Sonuçta çocuk bedenlerine girmeyecek kadar büyümüşken, genç erkekler için yapılan kreasyonlarsa üzerinden dökülüyor. Bense oğlumu en iyi şekilde giydirmek istiyorum. Onun Otist bir delikanlı oluşu, her kumaşı, her modeli, her bir tefferuatı kaldıramayan yapısının getirdiği zorlukları aşmaya çalışıyorum. Onun da herkes gibi temiz ve tertipli görünmesi için verdiğim savaş bir çoklarının düşündüklerinden çok daha zor.
O küçücükken hep düşünürdüm, bu çocuğun derdi nedir diye? İnsanlar çocuklariyle kimi konularda zorluk çekebilirler, benimse olumla işe herşey zordu. Yemek yemesi, giyinmesi, yıkanması... Bir insanın çocuğuyla olası her konuda problem yaşaması da ne demekti?
Bir gün birisi bana, sen çocuğunu yemek için zorlamadın belki sorun burada olabilir mi ? diye sordu. Çocuğunuzun problemlerini uzaktan uzağa farkeden insanlar bazen o kocaman savaşınızı anlamak şöyle dursun, tuhaf sorularıyla sizi adeta mahkeme önüne çıkarabilirler. Tabi size ne yaptıklarını farketmeden. Belki de sorun sendedir!! demeye gelen sorulara cevap vermekten hoşlanmasanız da insanların bu şekilde olduklarını kendinize hatırlatarak içinizdeki isyanı susturursunuz. Sen zorlamadın herhalde? Doğru bir sistem bulamamış olabilirmisin? Acaba onun sevdiği şeyleri keşfedemedin mi?
Otistik çocuklar kendi dünyalarında, herşeyi tamamen farklı yaşıyor ve algılıyorlar. Bu farklılıkları yaratan en temel sorunlarından biri de " duyuları " . İşte o duyular onlarda ya normal insana göre kat kat hassas ya da tamamen primitif bir düzeyde kalabilmiş olabiliyor. Seçicilikleri ise normal kişilerin seçiciliklerinden çok farklı. Bir şeyi istemediklerinde kendileri bile bunun nedenini bilecek ya da anlayacak kapasiteye sahip değiller genelde.
Herhangi bir yemeği neden yemek istemediğini bilmeyen Gal sadece ben bunu yemem demekle kısa ve kesin bir reddediş gösteriyor. Ben bunu sevmiyorum derken, ona ama hiç tadına bakmadın ki dediğimde anında sinirlenirlenirken hala daha çoğu sebze ve yemeklerin yanına bile yaklaşmayı redderdiyor. Bir şekilde yemeği kabul ettiği bir kaç şey dışına çıkmayı bugüne dek kabul etmiyor.
Otizmin klasik özelliklerinden biri de yemeklerdeki bu anormal seçicilikleri ve çoğu zaman çok dar bir yemek listesiyle geçirdikleri hayatları! (hepsinde olayabiliyor) . Her gün yediğimiz normal yemekleri reddeden Gal' in birden Sushi yemeyi nasıl kabul ettiğini bile bilmiyorum. Schnitzel yemeği reddederken içinde çığ somon balığıyla dolu kuru yosun yapraklarını sevmeyi başaran oğlumun belki geçmiş hayatında Hiroshima'da yaşayan Japon bir balıkçı olabileceğini hayal ediyorum bazen !
İşte bu çok zayıf oğlana bugünlerde pantalon arayışımıza döndük yeniden. Ve sonunda geçen hafta bir dükkanda ona uygub Jeans bulduk. Beli her ne kadar geniş kalsa da yine üzerine sonunda iyi oturan bir pantalon bulduğumuza çok mutlu olduk.
Eve geldiğimizde satın aldığımız pantalonları keyifle üzerinde denemeye çalışan oğlum için, ona ancak uyabilecek unisex bir kemerim olduğunu hatırladım birden ve üzerine giydiği Jeans'e kemeri takmak için uzandım. Birden Gal ona yakın duruşumdan, kemeri takan ellerimden öylesine rahatsız oldu ki; " Ooooooffff !!" diye başlayan homurdanmalar ve isyanlar ve çığlıklar arasında odasına kaçtığı gibi kapısını hızla üzerime kapattı.
Bense odama çekilirken onu bir süre kendisiyle başbaşa bıraktım. İçeriden ağlama sesleri geliyordu, Kimi zaman sadece ağlar bazen dövündüğünü duyarım. Genelde yumruk yaptığı elini karın bölgesine bacaklarına vurur. O anda nedense beni istemez. Çok tedirgin ettiğinde babasını gönderirirm yanına. Böyle anlarda o en çok babasının kocaman bedenine sarılır. Babasının sakin çarpan kalbi ve sesidir sanırım onu en çok teskin eden. Bense beklerim herşey bir an dinginleşsin diye. Çoğu zaman hiç olmadık yer ve anlarda krizin içine girdiğinde en doğrusunun önü kendisiyle yanlız bırakmak olduğunu öğrendik. Öfke nöbeti geçiren o insanın tek ihtiyacı olan şey çoğu zaman kendiyle başbaşa kalıp, kendi içindeki sukuneti kendiyle bulmasıdır.
Yarım saat sonra oturduğum masama gelerek Gal bana uzattığı kollariyla omuzlarıma sarıldı. " Anne geçti şimdi" Özür dilerim. Yine biraz zordu ama çok sürmedi değil mi diye sorduğunda. " Hayır! Gal. Çok sürmedi. Zor olduğunu biliyorum. Seni seviyoruz biliyorsun değil mi?! derken, ikimiz de bir an için dünya sonu gibi gelen o nöbetin bir kez daha arkamızda kalmasından memnunduk.
Şimdilik Gal, çoğu zaman eşofmanını giymeyi tercih ediyor. Lastikli yumuşak bir kumaş ona çok daha dostane bir his verirken, haftasonunda çıktığımızda normal pantalon giymesini söyleğimde kendisi de herkes gibi giyinmek için heves gösteriyor.
Geçtiğimiz günlerde annem " Yüzündeki bu yarım yamalak duran sakalı kesseniz daha iyi durmayacak mı acaba" diye sordu bir an. Bense;" Onu ben de biliyorum, istersen sen kesmeyi dene !" dediğimde " Ben ne dedim ki şimdi " diyecek gibi oldu.. Bir şey demedin. Sadece bir çok şeyin çok daha mükemmel olabileceği bu dünyada var olan engelleri göremeyenler olduğunu hatırlatıyorum! dedim.
Batya R. Galanti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder