Etiketler dostluklara şans vermemizi engelliyor...
Politik duruşlar, ülkeler arası askeri çekişmeler, kitlesel hareketler , kulaktan dolma fikirler beynimizi hiç durmadan şekillendiriyor ve bir noktadan sonra etiketler yüzünden insanların gerçek yüzlerine bakma şansını kaybediyoruz. Etiketler dostluğa bir şans vermemizi gerçek bir insan olmamızı engelliyor.
İnsan denen varlığı güzel sözlerle ifade etmekte zorlanıyor bazen kişi.
O kadar fazla nefret var ki.
Halbuki kimliğini önemsemeden insana sadece herhangi biri gözüyle bakabilseniz belki de size çok benzeyen birisini bulacaksınız karşınızda. Aynı şeylere gülen, sizinle aynı şeylere ağlayan, belki sizinle aynı takımı tutan, aynen sizin gibi annesi için yapamayacağı şey olmayan, tatillerde en çok istediği şey çocuğuyla birlikte olmak olan, filmin en son sahnesi'nde aynen sizin gibi göz yaşlarını tutamayan ...
Hiç keşfetmediğimiz diyarlarda, başka toplumlar, başka köyler, başka zannettiğimiz köşelerde, apayrı kültürlerine rağmen bizimle fazlasıyla ortak şeyleri olan insanlar var.
Farklılıkları o kadar önemsemezsek.
Düşmanca bakmayı bırakırsak. Bir kez şans tanırsak!
Sizden hiç uzak olmayan bir "insan" daha var aslında! "Sizden ve yanınızda, en yakınınızda olanlardan başkaları daha var.. onlara bir kez gerçek anlamda bakabilseniz, belki onları da sevebirdiniz!
.......................
2017'de bir hikaye okumuştum. Erdoğan'ın Suriye'ye gönderdiği bir Türk askerinin cephe'de başından geçmiş bir şeydi bu..
Erdoğan'ın kararıyla başlatılan Fırat Kalkanı Opersayonu çerçevesi'nde, Daeş ve Suriye Demokratik Partisi ( Kuzey Suriye'deki Kürtler ) ordularının , Güneydoğu'daki sivil hedeflere yaptıkları roket saldırılarına karşı bu bölgeyi kontrol altına almak ve Kuzey Suriye'de güvenli bir bölge oluşturmak için gönderilen Türk birliklerinin içinden bir askerin günlüğünden yansıyan merhamet dolu bir hikaye bu
Annelerini, ailelerini, sevdikleri kızları evde bırakarak cepheye giden çocukların kaderlerini belirleyenler bu dünya'da sevgiyi ve kardeşliği yok etmekte büyük rol üstlenenler tarafından savaşa giden bir gencin başından geçen basit bir olay bu.
Olay basitte olsa bence içinden çıkarılabilecek büyük bir ders var .
Suriye'ye savaşmaya gönderilen askerlerden Uzman Çavuş Ömer Özkan'ın, El Bab'daki çatışmalar sırasında bitkin halde bulduğu ve 'Barış' adını verdiği kediyle ilgili bu bahsettiğim olay!
El Bab'ta., olabilecek en kötü şartlarda savaşırken yıkıntılar arasında berbat bir halde bulduğu kediyi bırakıp gitmeye kıyamayacak kadar merhametli bir gencin verdiği insanlık dersi bu.
Çatıştığı cephede karşısına çıkacak düşmanı öldürmekle görevli bir genç..... Eğer o öldürmezse karşısındaki gencin onu öldüreceğini bildiği için savaşmak zorunda . . Evet sadece bu sebepten savaşmaya devam edecek. Öncelikle hayatta kalmak için! .
Belkide kurşunları bir ya da bir kaç hedefi vurmuştu bile!!
Savaşın tüm acımasızlığına rağmen bulduğu kediye tüm sevgisiyle bağlanabiliyor genç bir insan. Günlerce bir elinde tüfek ve göğsünün içine sığınarak mırıldayan, homurdayan sıcacık bir varlıkla beraber yoluna devam ediyor. Yapabildikçe, devam edebildiği yere kadar...Onunla yemeğini, suyunu paylaşan asker bulunduğu koşullarda kediyi hayatta tutmaya devam edemeyeceğini bildiği için sonunda telefonu aracılığıyla sosyal medya hesabından bir bildiri yayınlıyor. Bu bildiri sayesinde Gaziantep Canlı Hayatı İyileştirme Derneği Başkanı Cengiz Özkan kendisiyle iletişime geçiyor ve uzman çavuş kediyi terhis olan erlerden birine teslim ederek hayatını kesin olarak kurtarmayı başarıyor.
Savaş ve çatışma ortamının tam yerinde bir kedinin canını kurtarmak için elinden geleni yapan kocaman yürekli o er acaba karşı tarafta kendisiyle aynı yaşlarda bir genci istemeden de olsa öldürmüş olabilir mi?
Karşı tarafta çatışan gençler arasında aynı yürekte insanların olmadığını peki kim biliyor?!
Bir gaye için birileri tarafından çatışmaya gönderilen askerlerin hemen hemen hepsi birbirleriyle benzer nitelikleri taşıyan genç insanlar.
Hepsinin sevdikleri var.. Geride bıraktıkları..aşkları, kardeşleri..birer yuvaları var.
O çatışan gençleri cephe yerine bir sınıfa koysalar, yan yana oturtsalardı ne olurdu? Onlara matematik, fizik ve kimya öğretselerdi Birlikte tenefüse çıksalar, sabah evde anneleriyle son kavgalarını birbirlerine anlatsalardı, ne kadar çok sevebilirlerdi birbirlerini.. Ne iyi dost olabilirlerdi.
Ama farklı topraklarda, farklı köylerde, farklı hikayelerle büyütülünce , gönderildikleri dağlarda üzerlerinde farklı bayrakların üniformasını taşıyan başka gençleri öldürmek zorunda bırakılıyorlar.
Birilerinin hikayeri daha başlamadan bitiyor!
..................
Geçtiğimiz günlerde Güney Fransa'da Miss Provence seçilen ( güzellik kraliçesi ) April Benayoum sosyal medya'da babasının Israelli olduğunu yazmış..
İsaelli bir babanın kızı olmak ne zormuş.
Bazen tek suçunuz isminiz olabilir!
Tek suçunuz belli bir yerde doğmak, belli bir insanın kızı olmak olabilir.
Tuhaf değil mi?!
Yok değil !
İnsanlar öyle!
Çoğu böyle!
Babası Israelliymiş efendim!
Şeytanın kızı sanki!
Vurun kahpeye..
Genz kızın o güzel gözlerinden ne kadar göz yaşı akmış olabilir bugünlerde bilmem..aldığı nefret mesajları.. tehtidler yüzünden.
Nefret söylemlerinin en yasak olduğu, bu konuda en çok titizlik gösterilen ülkelerden birinde böyle durumlar yaşanması üzücüdür!
Bu nefret sözleri toplumun hangi kesimlerinden çıkmış bilmiyorum!
Belli bir kesimden mi? Bir çok kesimden mi ? Farkeder mi?!
Neyse bu nefret bir anda ses getirmiş!
O da önemli!
Fakat sadece isminiz, sadece dininiz, kimliğiniz yüzünden böylesi bir nefretle karşılaşmak hayal kırıklığı yaratıyor bir kez daha.
Kim daha az insan , belli bir ismi taşıyanlar mı? yoksa ; " Hitler'in ellerinden kurtulan bir tane daha " diye yazanlar mı?!
Yazımın başında da söylediğim gibi, insanlar nefret dolu..Başkalarına şans tanımayanların yarattığı toplumlar bu nefreti taşımaya devam edecekler.
Etiketler hiç silinmeyecek.. bununla yaşamayı öğrenmesekte savaşmaya devam edeceğiz, ırkçılıkla, antisemitizmle..
İnsan olanlar, bu tip söylemlere karşı duranlarsa bu dünyayı kısmen de olsa dengede tutmaya devam edecekler!
Batya R. GALANTI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder