Güneşli bir hafta sonundaki dileklerim
Günlerce yağan yağmurların ardından Israel'in ılıman iklimi yeniden bize hatır yaptı. Hafta sonunun gelişiyle işlerinden başlarını kaldırıpta nefes almak isteyenlere yeniden mükemmel hava şartları sunarak; en azından sokaklarda, deniz kıyısında buluşmak isteyenler için bir kez daha fırsat doğdu..
Cuma günü Tel Aviv'de, Allenby ve Shenkin arasında dolaşırken buraları neden bu kadar sevdiğimi hatırlatan o enerji yeniden her yerdeydi.
Yirmi derece dolaylarındaki hava sıcaklığı öncelikle insanın içini bir kez daha ısıtırken, genç nüfusun yoğun olduğu bu şehirde atmosfere yansıyan dolu dolu bir yaşam hissi vardı yine. Her defasında yeniden sizi buraya çeken bir enerji bu.
Korona yüzünden sözde kapalı olan cafeler ve kimi bar ya da restoranlar son aylarda kendilerine ister istemez yeni yollar buldular. Take away sistemle çalışan bu yerler, sandwich, pizza, hafif içkiler, dondurma ya da tatlıları dışarıda kuyrukta sabırla bekleyen gençlere keyifle, tek tek hizmet veriyorlar..
Sonra tüm bu olumlu havanın orta yerinde bir kez daha insanlara bakıyorsunuz. Çoğu maskelerini yüzlerinden çıkarmasalar da kimileri pervasızca ne istiyorlarsa onu yapıyorlar.
Shenkin'de bir noktada bir sürü insanın biriktiğini gördüm. Biz de uzun zamandan sonra dördümüz birlikteydik. Arada yavaş yavaş kaybolan güneşle birlikte hava hafiften serinlerken , Israel'in ( eşimin ) bana , karnın açtı biliyorum ama tüm istemediğin şeylerden sonra belki bir meyve suyuna hayır demezsin derken, yaklaştığımız küçük köşk'teki genç adam dünyanın en lezzetli meyve shake'ini sadece onda tadabileceğimizi söylüyordu, çevremizde bir sürü genç insan arasından bize doğru yönelerek.
Ben de, " O zaman bana ananas, banana shake'i hazırla sen!" dedim. Ya kavunla hindistan cevizi'ne dersin.? diye sordu. Hepsi olur!! Biraz daha serinleyen havada buzlu meyve suyu elimde yürürken hafiften üşümeye başlarken bir o kadar da keyif aldım .. Sonuçta dünyanın en lezzetli shake'imiydi bilemem ama gerçekten güzeldi.
Arada ara sokaklara girdiğimizde, aylardan sonra yeniden açılan "Sanat pazarında" da biraz etrafa göz gezdirmeyi ihmal etmedik .Sanatçıların kendi el işi çalışmalarını sattıkları bu ünlü mekan tekrardan insanla dolmuş.. Yüzlerde maskeler olmasa bir an için herşey geride kaldı zannedersiniz!
Bir sürü rengarenk şeylerle dolu pazardan geçerken uzun zamandır görmediğim bir arkadaşıma rastladım. O da o çok marifetli elleriyle diktiği çantalar ve yastık kılıfları satıyor burada haftada iki kez. Tabi virüs tavan yapıp etraf kapanmadıkça!
Hayatın tüm temposu tamamen değişti bu son sene.. Bir açılıp bir kapanan piyasa kendini toparlayana kadar yeniden yükselen virüs bu güzel enerjiyi bir kez daha söndürüyor.. Tam herşey normale dönecek gibi olacakken , etraftaki o gözle görülmeyen düşman durumu değiştiriyor.
Cumartesi ise bir seneden fazla bir zamandan sonra kendimizi Yeruşalayim dağlarında bulduk..
Rişon'dan çıktığımızda neredeyse terleten bir sıcak vardı. Ama sadece kırk dakikalık bir yolculuktan sonra vardığımız bu şehrin yüksekte olduğunu unutmuşum ben. Bu yüzden oralarda hava daha serindi, tüm parlayan güneşe rağmen..
Israelliler gezmeyi çok seven bir millet.
Hafta sonu, dati'ler yani dindarlar dışında herkes mutlaka kendini doğa'ya , dağlara , tepelere...mutlaka bir yerlere atıyorlar.
Yeruşalayimi çevreleyen dağlardan arabayla indik yeniden, Ein Karem'in aşağılarında bir sürü güzel butikler ve restoranların bulunduğu bir mahallede bulduk kendimizi. Bir yerde dolu arabalar görünce biz de park ettik.
Ilk anlarda Gal memnun görünmese de pek aldırmamaya çalıştık. Ağaçlık, dar bir yolda herkesi takip ederek, bakalım insanlar nereye gidiyor dedik..
O an anımsadım; iki sene evvel buraya kuzenimle gelmiştim ben! dedim eşime.. Çok sevimli bir yer burası..
Bir dondurmacının önünde bir sürü genç bekliyordu, başka bir noktada pizza için insanlar kuyruktaydılar..
Yolun sonunda vadiden yukarıdaki dağlara doğru yemyeşil bir manzarayı karşımıza aldığımızı gördüm. Aşağıdan, yeşil tepelere bakan noktada herkes resim çekiyordu. Yolun öbür tarafındaysa, girişinde Fransızca "Brasserie" yazan, meze çeşitleri satan dükkandan çıkanlar aldıkları sepetlerini birer şişe şarap ya da birayla birlikte yanında bir iki ıvır zıvır şeyle doldurmuş karşıdaki yeşillik alanda piknik yapmaya gidiyorlardı. Bizse Gal'in yeterince artan gerilimi karşısında yolumuza gerisin geriye devam etmek zorunda kalırken ben bir gün önceden hazırladığımız güzel yemeklerle donatacağımız sofrayı düşünerek çok fazla sinir olmamaya gayret ettim bir kez daha. Arabada giderken gördüğüm manzaralardan keyif almaya çalışırkense radyo'da virüs'ün son variyasyonunun İngiltere'de yayıldığını söylüyordu haberler..
Burada Pfızer'in aşılarına bugün başlanırken, kendisini yenileyen virüs'e karşı da etkili olduğunu iddia ettikleri aşıyı yaptımak istemeyen çok insan var!
Profesörlerse bir süredir televizyonlardan bu salgından kurtulmamız için milyonların kendilerini aşilatmaları şart diyorlar!
Hayat çıplak gözle baktığımızda hala son derece güzel şeylerle dolu. İşte bir an o görünmez varlığın dünyayı nasıl alt üst ettiğini düşündükçe bu yaşadığımız hikayenin, bu tarihi olayın orta yerinde iken, dün Ein Karem'e gelmeden evvel uğradığımız Kotel'de ( Ağlama Duvarı'nda) Tanrıdan ne dileyeceğimi bilemediğim an aklıma geldi. Ve o belirsizlik içindeki duygularım ve bocalamalarım arasında bir yerlerde yoluma çıkan dindar kızın Tanrı'dan bana ihtiyacım olan işaret olduğunu düşündüm.
Duvarda öylesine etrafa baktığımda dua etmekten çok etrafımdaki insanları incelemeye dalmıştım ben. Korona yüzünden bölüm bölüm ayrılmış alanda çok fazla insan yoktu dün. Kadınlar birbirleriyle olan mesafeyi korurlarken, kimileri ellerinde kitapla dua ediyor, bir diğerleri yaslandıkları duvarda dilekte bulunuyordu. Ben bir süre gözlerimi kapatarak etraftan kulağıma gelen yalvarışları dinlerken içimden sadece Amen diye takrarladım bir kaç kez.Ve sonunda duvardan yavaş yavaş uzaklaşmaya başlarken , uzaktan bir kız " Braha istermisin ?" diye sordu bana. ( Braha, bizde bendision yani kutsamadır) Braha insanlara Tanrıdan gelen bir şeydir !
Bu kızın yüzünde öyle bir temizlik ve saflık vardı ki, gözlerindeki ışıltıda ihtiyacım olan duanın onda olduğunu hissettim bir an.
Tabi isterim dedim. Elinde iki buket vardı. O iki buketin hangi bitkiler olduklarını anlamadım. Kız tek tek buketleri elime tutuşturdu ve iki kez ayrı bir braha söylettirdi bana.
Ve en sonunda Tanrı'dan sana sağlık diliyorum dedi! Ben de aynısını onun için diledim. Yüreğimin derinlerinden geldiği gibi! Sanki dün o duvara o genç dindar kızdan braha almak için gittim ben.
Kendim ve tüm sevdiklerim için!
Batya R. GALANTI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder