4 Haziran 2020 Perşembe


                                               

                                                              Duboni!



Geçtiğimiz günlerde birden kırklara çıkan sıcaklıklar dolabımdaki tüm kışlık kıyafetleri artık raflardan ayrı bir köşeye kaldırmamın zamanının geldiğini hatırlattı .. "Gal bana yardım etmek istermisin?"  diye sordum geçen akşam ona... Hayır dedi...her zamanki gibi.. Onunla birlikte bir şeyler yapmayı teklif ettiğimde ( herhangi bir şey! )  olumlu bir cevap gelmez pek ondan.  Bu ara  kulaklıklarını hiç kulağından indirmiyor; sevdiği şarkıları dinlerken evin içinde gidip geliyor. Salondan yatak odasına hiç durmadan yaptığı yürüyüşler kimi zaman hepimizin başını döndürüyor. Allahtan artık okul, terapiler ve toplantılar yeniden eski tempolarına dönmeye başladı. Bense dolaplardan tüm kıyafetleri yatağın üzerine yığmaya başladım.. Yukarıdaki raflardan , giysilerin arkasında kalmış, yumuşak bir şey elime geldi bir an.. Yünden, kıvırcık  bir kol ve bir bacak..çektim çıkardım onu.. Kızımın küçük ayısı gelmiş elime... Sanki birden eski bir arkadaşıma rastladım o an .. Adı da var bu küçük kahverengi oyuncak ayının; " Duboni!"

İbranice'de Dubi ayı demek..Duboni ise benim uydurduğum, aynı kelimeden türemiş ismiydi oyuncağın..O an Danielle'i çağırdım, " Danduş!  Bak ne buldum?!" Aaaa benim oyuncağım bu.. Versene dolabıma koyayım. Oradan Gal geldi.." Tüh! Yakalandık!" Gal şimdi " O benimdi ama !" diyor..
Gal daha bir kaç aylık bir bebekken, İstanbul'a gitmiştim bir ara, iki ufaklıkla birlikte. Ağbimin Kayınvalidesi Danduş'a küçük bir şapkası ve bir de papyonu olan kahverengi sevimli bir ayıcık hediye etmişti o seyahatimizde.. Danielle bayılmıştı ona. O günden sonra o kahverengi, şapkalı ayı elinden hiç düşmemişti.  İşte o ayı onun ilk Dubonisiydi..

Çocuklarım küçükken, en sevdikleri oyunlar onlara küçük ayıları, bebekleri konuşturarak güldürdüğüm anlardı.. Kimi zaman bir annenin de çocuklarına kimi şeyleri öğretmesinin ayrı bir yolu daha olmalıydı derdim hep.. Defterler ve kalemler dışında yollar.. Ve ben  bu yolları daha çok severdim.. Belki çocukluğunda dikkat sorunu olan biri olduğum içindir..

Geçenlerde Danielle'in aklına gelmiş ; " Annenin Yeri " diye bir restoranım da vardı benim.. Zaman zaman öğle ya da akşam yemeklerini orada yerlerdi çocuklar. Yemeği sevdirmenin, sayıları ve okumayı öğretmenin daha cazip yollarını ararken bulmuştum bu oyunu.. Mutfaktaki masada, süslediğim tabaklar ve  hazırladığım " Özel  Menü" de o gün hazırlanmış yemeklerin listesi ve fiyatları yazılı olurdu.. Anne ne çok severdim senin restoranını dedi Danduş. Bir de Otelin vardı hatırlıyormusun. Evet onu da hatırlıyorum.. Bazen hep beraber otelcilik oynardık. Odalar özel hazırlanırdı misafirlere.. Sadece hayal güçlerini çalıştırdıkları oyunlardı çoğu.. Ama tüm kutu oyunlarından ve Puzzle'lardan belki de daha mutlu olurlardı, birlikte hayal kurup güldüğümüz şeylerle..

Duboni'nin hikayesi de ilginçti aslında.. Gal'in haftanın çoğu günleri terapileri olurdu.. Onu otobüslerle götürürdüm bu terapilere ve Danielle de mecburen okul çıkışı benimle gelirdi zaman zaman. Bir defasında ayısını da almak istemişti. Tamam dedim öyle olsun. Bir yandan bebek puseti, Gal ve Danielle ve çantası. ve diğer tarafta Danielle'ın kucağından düşmeyen ayısı,  Terapi'den çıkıp , kenarda bir yerde oturduğumuzu anımsıyorum, otobüsü beklerken.. Danielle oyuncağını yanına koymuştu.. Danielle'in ayısına olan bağlılığı , ayının konuşabilme gücünden geliyordu.. Duboni onunla hep gevezelik yapardı. Bazen akıllıca, bazen de aptalca şeyler söylerdi ve çoğu zaman da uyanıklık yapardı.. Benim çocuksu tarafım aramızda hep var olan enerjiydi . Danielle'le devamlı konuşan ayı bendim tabii.. O gün, otobüs durağa geldiğinde alelacele herşeyi toparlayıp binene dek Danielle'ın ayısını yerde unuttuğunu görmemiştim. Otobüse binmemizle kızımın ağlamaya başlaması bir olmuştu.. Duboniyi yerde unuttum diye ağlıyordu.. O günlerde beş buçuk yaşlarında olan Danielle'ın o çaresiz ağlamasını yatıştırmanın yollarını ararken , bulduğum hikaye sonradan Duboninin yaşam hikayesine dönecekti. Duboni arkamızdan bir Taxi'ye atlayarak Kuzey'de Galil'de, Karmel dağları arasındaki küçük bir köyde yaşayan ailesine acil bir ziyaret için yola çıkmıştı. Onu arayan ailesini özlemişti Duboni ve geri gelecekti.. Bizim tanımadığımız kocaman bir ailesi vardı onun...

Ertesi günlerde Israel ( eşim ) bir akşam elinde eskisinin aynısı bir ayıyla geldi . Yine  kahverengi ama şapkası olmayan yeni bir Duboni ve  bir tane de , büyük,  kocaman bir ayı daha yanında. O da onu bırakmak istemeyen büyük kuzeniydi.. Her şey bir andan diğerine uydurduğum masallardan meydana geliyor ama Duboni'nin karakteri ve hayatı bir anlık uydurmalarla adeta ebediyete kadar şekilleniyordu. Hikayesi hep genişliyor, büyüyor ve çevresinde oluşan yepyeni maceraları da getiriyordu. Çocuklarımın bugüne dek unutmadıkları bir masala dönüşmüştü küçük bir peluş ayı ..

Danielle büyüdükçe bu kez Duboni Gal'le daha bir bütünleşti.  Gal her an onun konuşmasını, ona yeni bir şeyler anlatmasını, onu yatıştırmasını, ona hayatı farklı yollardan öğretmesini bekler olmuştu.  Adeta kendine bir arkadaş bulmuştu.  Bir zaman sonra beni yeterince yormaya başlayan bu tiyatro diğer taraftan Gal'in masal dünyasıyla gerçekler arası bir karıştırmanın içine girdiği hissini de uyandırmaya başlamıştı bende..  Duboni'ye fazla bağlandığını ve gerçeklerle hayalleri kimi anlamda karıştırmaya başladığını hissettiğim gün oyuncağı dolabın en yukarısındaki raflardan birine saklayarak, Duboni'nin süpriz bir yolculuğa çıktığını söyledim...

Duboni ailesini ziyarete gitmişti yeniden ve bu kez ne zaman döneceği belli değildi. Arada Gal'e onunla ilgili haberler vermeye devam ederken oyuncaktan ayrılışın getirebileceği  sorunu hafifletmeyi umuyordum. İlginç olan Gal bu konuda çok zorlanmadı.  Otistik bir çocuğun bir anda değişen şeylere kendisini adapte etmesi her zaman kolay olmayabiliyorsa da bu kez Gal beni şaşırtmıştı.

Duboni'nin en büyük özelliği bizi güldürmesiydi . Muzipliği bir yana , güldürürürken hayatı öğreten de bir tarafı vardı. Bir çok şeyi oyunla öğretmek benim yolumdu hep..Çünkü Gal'deki motorik zorluklar ve dikkat sorunuyla bütünleşen diğer şeyler onun için öğrenmeyi tam bir eziyete çeviriyordu. O zaman benim için tek çare sadece oyunlardı..

Duboni'nin hikayesine baktığında eşim bana hep, sen onu bir kahramana çevirdin diyordu. Onu yazıya dökmeslisin, başka çocuklara da tanıtmalısın senin içindeki o küçük kahramanı. Kimi zaman güldüren , zaman zaman öğreten en çok ta Otist bir çocuğun dünyasını renklendiren bir karakter yarattın sen.  O gerçekten her gün oradaydı bizimle. Bazen yanımızda değilken bile, telefon açar Gal'in hatırını sorardı, arabada, yolda, Gal ağladığında bırakmazdı onu. Gal zaten sorardı nerede diye?.. Belki bir gün onun da bir kitabı olur. Yeterince büyüdüğüm zaman (!) . Belki bir gün cesaret eder ben de yazarım bizim hikayemizi..





Batya R. Galanti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder