Aşıklar gibiyiz biz, onlarsız yaşayamaz olduk :)))
Şu cep telefonları yok mu ! Hayatımızı ne kadar değiştirdiler değil mi? Her an her durumda istediğimiz her kişiye ulaşma kolaylığı mükemmel bir şey. Ama aynı cep telefonu sorumluluklarımızdan, insanlardan ,dünyadan, yani kendimizi hiç bir şeyden soyutlayamayacağımız bir hallere de soktu bizleri... Eskiden, mesela ofisinizde bulunmadığınız anlarda, evden çıktığınızda ya da dışarıda bir yerlerde bir işiniz olduğunda kendinizi kimi istemediğiniz kişilerden, durumlardan kurtarabilirdiniz! Şimdi kurtulun da göreyim.. Belki çok zorda kalırsanız tel'inizi bir süre kapatarak kapsam alanı dışında bir yerde olduğunuzu iddia edebilirsiniz ama sadece bir süre kurtulsanız da sizi arayan kişiye dönmeniz şarttır. Kimseye aradığını farketmedim , görmedim, duymadım, bilemedim hikayeleri anlatamazsınız bugün, bu mümkün değil.. Yemezler!! ( Ha yemezlerse de farketmez diyorsanız o başka !! :) )
Hayatımda ilk cep telefonunu çalıştığım iş yerinin o çok havalı patronunun elinde görmüştüm hatırlıyorum,, Avrupa'da bu tip teknolojilerin çoktan zirve yaptığı yıllar olduğunu tahmin ettiğim 90'larda böyle bir iletişim aleti Türkiye'de ortalıkta yeni yeni görülmeye başlanırken, bu alet o zaman iyi bir hava atma aracıydı!!.. Belli bir statü işaretiydi daha..
Şirketin kendi özel teknesinde düzenlenen bir geceyi hatırlarım,. Güzel, mehtaplı bir gece idi. Deniz esen meltemin yosun kokusunu içime çekerken ben boğazın ışıkları denizin orta yerindeki karanlığı aydınlatıyordu. Işte böylesi bir atmosferde tüm çalışanlar tekneyi doldurmuştuk.. Ve tabii, o kendini kaf dağında gören, Plan Tours'un ünlü patronu Hüseyin Kurtoğulları da oradaydı o gece.. Güvertede elimde bir kadeh içki , gecenin tadını çıkarmaya, iş arkadaşlarımla sohbet etmeye devam ettiğim anlarda Şairlerin Mezarlığı olarak ta bilinen Aşiyan Mezarlığının hemen yakınlarında, sahilde demirli olan tekneye lüks arabasından indiği halde, elinde hayatımda ilk kez gördüğüm, koca bir bataryaya bağlı bir telefonla gelmişti Hüseyin Bey.. Havasından geçilmiyordu.
Bir iki sene sonra Israel'e geldiğimdeyse cep telefonunun neredeyse herkeste olan bir alet olduğunu anlayacaktım... Bu aletin hiç bir özelliği yoktu...
O zamandan bu zamana bu telefonlar her an gelişti de gelişti; en yüksek statüdeki insandan en alelade kişiye kadar herkeste olan, temel bir ihtiyaca döndü cep telefonu. .. İlk zamanlar Türkiye'ye bu tip teknolojilerin girmesi belki biraz daha zaman alırken bugün yeni çıkan her telefon kısa bir süre sonra dünyanın farklı noktalarında satışa sunuluyor.
Bugün bu teknolojinin içinde doğup büyüyen gençlerse kendilerini her yeni çıkan modele kısa sürede adapte ederlerken her an çıkan aplikasyonların ne işe yaradıklarını bizlere öğretenler de onlar oluyor..
Bugün neredeyse herşey aplikasyonlarla yapılıyor. Gençler için böylece hayat son derece kolayken, geçenlerde bankada sıra bekleyen annemi kaçtır istediği işlem için bankaya kadar gitmesine gerek olmadığını söyleyerek uyardım. Hayat teknolojiyi kullanmayı bilenler için kolay fakat yirmi ya da otuz yıldan fazla bir süredir emekli olan kimi insanlar için hayat bugün kimi anlamda belki de daha bir zor, çünkü bazı yaşlı insanlar kullanamadıkları teknoloji için gençlerden yardım bekliyor ya da işlerini hala daha eskisi gibi yapmaya çalışıyorlar. Aslında ben yaşlı bir insanın kendi işini uzun yoldan da olsa kendisinin yapmasının çok olumlu tarafları olduğunu da görüyorum..annem gerçekten ilerlemiş yaşına rağmen yıllardır kendi işini hep kendi hallettiği için sanırım zihinsel ve bedensel olarak kendini korumayı başardı..
Gelelim yeniden bu telefonlara.. Önce sadece telefon yerine geçerken daha sonra mesaj atmak için de kullanılacak bir fonksyona sahip oldular.. Ve zamanla çıkan smartphone'lar tam donanımlı küçücük bilgisayarları cebimize soktular...
Artık tüm işlerimizi sadece cepten halletmemiz mümkün..
Kadınlarınsa bu telefonlarda en sevdiklerini sorsak sanırım fotoğraf çekme özelliği en başta gelenlerden olur.. Haberleşmek, mail göndermek, banka işlemleri, ödemeler, iş kapattığımız mesajlarımız dışında biz kadınlar için bu küçücük aletlerin en popüler özelliği hala daha her an her yerde yapabileceğimiz selfie'ler galiba.. Arkadaşlarımı görüyorum, ne zaman bir yerde bir araya gelsek hemen birisi çıkarıveriyor bu aleti cebinden çantasından..kimi bayanlarsa son senelerde dudaklarını ördek gibi büzmeden poz veremez oldular.. Gençlerse her resimde ille dillerini çıkaracaklar...Her gün, her an resim mi çekilir demeyin, hepimiz biliyoruz ki bayanlar için yok yoktur!!
Her an yenilenen özellikleriyle piyasalara sürülen farklı model telefonların ekranlarının artık ne kadar hassas oldukları da malum.. O kadar hassas ve içliler ki (!!!!) bazen telefonunuzun ne haltlar yiyebileceklerini siz bile bilmiyorsunuz... Geçen sene eşim bana yeni bir telefon almıştı. Daha telefonun ikinci gününde ki bu bir Cuma sabahıydı sabahın altı buçuğunda alelacele kapıdan çıkmaya çalıştığım anlarda telefondan birisini aradığımı anladığım duuut duuut diye sesler duyduğumda;
" Eyvah dedim kendi kendime! Birini aradım!" ve Cuma sabahı, ve sabahın altı buçuğu, ve Cuma'ları Israel'de çoğu insan evdedir ve dolayısıyla yatağından birisini kaldırmak üzereyim ve ekrana bakıyorum ve ekranda hiç bir şey görmüyorum.. Kapatacak ne düğme, hiç bir görüntü yok..ayy panik oldum arada " Alooo diyen uykulu sesin kimin sesi olduğunu tanımaya çalışıyorum. Sonunda tanıdım , yan bloktan tanıdığım bir bayan.. Pardon telefonum daha yeni ve kendi kendine iş becerdi , rahatsız ettiğim için çok özür dilerim derken ne kastettiğimi anlayıp anlamadığını bile bilmeden, karşı taraftan aldığım önemli değil cevabının ardından elimde tuttuğum telefona bakıp küfrettiğimi hatırlıyorum..
Bir ara yeni telefonumda gelen mesajların seslerini ayarlıyordum. Kendime göre muzur ve çocuksu taraflarımdan biri olarak telefon'da ayarladığım sesler çok çarpıcıydı.. Bu şekilde, ertesi günlerde dışarıda bir yerde otururken benden gelen kvuak kvuak ( ya da vrrakkk vraakkk mi denir bilmem) diye sesleri duyan bir bayan bir an arkasına dönüp ne oluyor bakışları atarken sanırım çantamda kurbağa olduğunu zannetmişti...
E tabii bu telefonlar sadece bizlerin elinde değiller, çocuklarımızda da varlar. Ellerinden hiç düşmeyecek şekilde varlar hem de .. Nereye gitseler ellerinde.. Geçenlerde oğlum elinde telefonu bana geldi; " Anne telefonum tualete düştü " diyor bana..Ben ilkte ne tepki vereceğimi bilemez hallerde.... Ayy Gal !! Bir an yıkadın mı bari diyecem, ne yıkaması, telefon bu!! diğer taraftan zaten düşmüş düşeceği yere.. Git banyoya, koy onu lavabonun yanına, ellerini yıkadın mı sen..git yıka..ben bakacağım ne olmuş!! Tabii telefon gitti tabii..hadi yenisini aldık mecburen.. Zaten bir kaç senede bir bir şekilde değiştirmek zorunda kalıyorsunuz bu aletleri.. Artık hiç bir şeyi seksen sene kullacağınız kalitede yapmıyorlar ki. Amaçları hep yenisini almanız..
Bu aletlerden bir şekilde neredeyse hiç ayrılamadığımız günlere geldik.. Aşıklar gibiyiz sanırım.. Onlarsız yaşayamaz olduk :)))
Batya R. Galanti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder