Daha iyi bir anne olmak adına kendine daha çok zaman ayırmak...
Yine bir Cumartesi sabahı daha haftasonu mahmurluğuyla başlayan yepyeni bir gün daha..
Hafta boyunca beni bekleyen sorumluluklarıma doğru altı buçukta yatağımdan hızla fırlarken, bir gün sadece bir gün kendime bir iki saat daha dinlenmeye izin veririrm; Cumartesi!. Israel zaten uykucu değildir..o çoktan kalkmıştır..Onu tanıdığım günden beri, her durumda en geç beşte yataktan kalkmaya alışkındır o . Bunu da bilerek Cumartesi sabahın erken saatlerinde ona teslim ederim bazı şeyleri.. Mesela Gal'i...
Onlarsa senelerdir alıştılar... sabahın yedisinden Yafo'daki Limana giderler baba oğul.. Yaz ya da kış farketmez..
Balıklara bakarlar, birlikte yürüyüş yapıp.. kimi zamanlar da bir kilo çipura alıp eve dönerler..
Bense saat dokuza kadar uyuklarım..Kimi zaman rüyalar görürüm. Hiç tatmadığım diyarlarda bulurum kendimi..hayatın dışına çıkarım..Bazen de yarım yamalak devam eden, parçalı bulutlu bir uykuya rağmen yine de direnir yatakta kalırım..sözde dinlenmek adına..
Bu geçtiğimiz Cumartesi sabahı Gal uzun zamandır ilk kez daha bir geç kalktı yatağından.
O kalkana dek saatler geçince güne hep birlikte yaptığımız kahvaltıyla başladık bu kez.
Israel'in farklı yönlerinden biri o çok zengin sabah kahvaltısıdır.. Salata, şakşuka ( Tavada hazırlanan bol domatesli yumurta ) ve ton balığıyla beraber koca bir masa kurarlar buradaki insanlar Cumartesi sabahları.. Sanki geçmişten gelen yoklukların yerini dolduran kıyasıya bir bolluktur bu..
Tipik bir Israel kahvaltısı
Haftada bir, bir başka program olmadığı ve güneşin yeterinden fazla yakmadığı zamanlarda en büyük keyfimdir güne güzel bir kahvaltıyla başlamak.. Rengarenk çiçeklerle bezediğim balkonumdaki yuvarlak masada çocuklarla hep beraber olmak .... Gal'le yaşamı elimden geldiğince kolaylaştırmayı öğrendim ben. En çokta elimdekiyle mutlu olmayı..
Kahvaltı sonrası;" Hadi Gal bu Cumartesi hep beraber gidelim mi limana ! " dedim.. Aaaa tamam anne iyi fikir.. Belki balık ta alırız.. Hava güzel! Sıcaklar da daha bastırmadı pek. Haziran ayının ortasına vardığımız şu günlerde Israel'in havası yeterince rahat.. Yoğun sıcaklar aslında Temmuz'da başlar burada. O çekilmez, boğucu havalara birazıcık daha var..
Hafif bir elbise giyindim üzerime. Gal, anne şapka da al güneş olur diye uyarıyor.. Gal, bazı şeyleri hepimizden fazla düşünür. Temkinlidir kendileri!!
Yolda ille şarkıları o seçecek, 10 dakika, ya da en fazla 15 dakikalık yolumuz var ama farketmez , hangi müzikleri dinleyeceğimize karar vermek ister . Bazen benim ricalarımı da yapar ama.
Sabahın geç saatleri olmamasına rağmen liman şimdiden hafiften dolmaya başlamış bile.. Yafo'lu balıkçılar her zamanki yerde ..Aralarında kimileri çocuk daha....bağırıyorlar, yaklaşıp ta balık alalım diye,, Hepsi kendi ürünleriyle, dizilmişler limanın en başındaki küçücük balık pazarında.. Karidesler, yengeçler , irili ufaklı balıklar var. Bana nedense balıklar çok çekici görünmediler. Sordum eşime bunları ne zaman yakalamışlar, sanki pek te taze değillermiş gibiler. Balık avlamak yasak şimdi dedi, Mısırdan geliyor balıklar . Bense bu koca yaşımda hala soruyorum, o ne balığıdır , bu nedir diye.. .
Yafa Limanı
İlerledikçe, göz ucundan Gal'in huzursuzluğunu farketmeye başladım yine.. Onu görmezden gelmek istiyorum. Ne oldu ki şimdi birden derken . Sanki bir şey olmak zorunda dedim kendime.. Hiç.. Gal işte.... Elini her zamanki gibi ısırmaya devam ederken, stereotip hareketleri biraz fazlalaşıyor, farkındayım. Halbuki herşey ne kadar güzel..adeta ruhumu dinlendiriyor etraftaki o sakin ortam.. Kıyıda limanı doldurmuş eski, yeni bir çok tekneler var.. Kimileri bakımlı, kimilerine yıllardır el değmemiş belli.. Bazı restoranlarda sabahtan oturup yemek yiyenler var.. Genelde aileler gelmiş, Yanımızdan geçenlere bakıyorum ; yüzlerinde maskeler.. Bir çoklarının maskesi yine aşağıda.. Yüzlerinde ne maske ne bir şey takmamış olanlar da bağıra bağıra konuşarak gidiyorlar herkesin yanından. Umurlarında mı dünya.. Ya Korona?? Sorumsuzluk diz boyu!
Galse durup birden, ben buraya gelmek istememiştim ki diyor.. O hep böyle yapar zaten. Neden istemedin Gal? Hani dedik ya hep beraber gelelim diye, sen de seversin buraları..
Huzursuzluğunun sebebini anlamak çoğu kez zordur.. Onun kafasını çelmek için sevdiği konulara girip espriler patlatmaya başladım yine ben. Geçirmek istiyorum o tatsız, huzursuz saniyelerini. Bizi etkilemesine izin vermeden. Hemencecik geri dönmeden. Kenarda minicik oyuncak gibi bir araba gördüm.. Ondan girdim konuya, başka yerlerden çıktım.. Israel'le aramdaki konuşmalarımız onu ilgilendirmediği için onun sevdiği şeylerden bahsetmek zorundayım.
Gal çoğu zaman arabalardan konuşur. Arabalar hakkında ne konuşulabilir ki? Ne bileyim..bir sürü şey..ama çoğu sadece onu ilgilendiren şeyler.. Ama çaresiz iştirak ederim ben de ya da biz de desem ...Neyse sonunda onu sakinleştirmeyi becerdim sanırım.
Bir süre yürüdük, orta yerde Gal esprilerime gülerken..benim aklımda hep başka şeyler vardı. Bir şeyin , küçücük bir şeyin tadına varmak için verdiğim mücadeleyi düşündüm bir an. Ama sonra düşünmeyi kestim hemen! Çarem var mı? Zaten ben buna alıştım..
Birazdan, denizin kenarındaki Ortodoks manastırının hemen karşısına düşen iskelenin üzerinden Tel Aviv'in yüksek binalarına doğru seyredalarken , gözümü hemen ayaklarımın altındaki denizin sakinliğine kaptırdım bir an, Akdenizin o kapalı koyundaki küçücük akıntısında çocukluğumu anımsadım yine ben . Marmara denizinin o çoğu durağan, sakin sularını hatırladım. Adada Seferoğlundaki iskeleden hiç durmadan denize atlayıp çıktığım anlara döndüm. O zamanlar hissettiklerimi, hayat boyu bir daha yaşadım mı bilmiyorum. İskelenin son basamağından kendimi serin sulara bıraktığım andan itibaren uzaklaşırdım uzaklaşabildiğimce, herşey ufukta kalana dek .... Dala, çıka, suda hiç durmadan oynayarak, saatlerce yüzebilirdim... Yafo'daki deniz Cumartesi günü bana çocukluğumdaki o denizi hatırlattı ve ben aynı şeyi yapmak istedim yeniden !
Tam da karşıda küçük bir kayıkta ileride çocuklarını almış, onlarla keyif yapan adama baktım bir an. O çocukların, " girilmesinin yasak olup olmadığından emin olmadığım" liman sularında yüzerlerken ben de yeniden çocuk olmak istedim.
Ve birden çalan telefonum hayallerden gerçeklere geri getirdi beni .. Arkadaşım arıyordu.. İki saat sonra Tel Aviv'de, Yarkon'da pikniğe gelmek istermiyiz diye . Tabii dedim..geliriz..
İki saat sonra , uzun zamandan sonra ilk kez Gal'e pikniğe yanlız gideceğimizi, onun evde kalmasının daha iyi olacağını söylediğimde önce suçluluk hissettim. Halbuki Gal halinden memnun görünüyordu. Tamam anne dedi.. Bense onsuz bir şeyler yapmaya hala sadece " kısmen " alışkınım. Bu son sene, zaman zaman Gal'i bir kaç saatliğine evde yanlız bırakmaya başladık. Gal aslında bunu yapabilecek bir çocuk. idrakı iyi onun ama korkuları daha önce izin vermiyordu ona ve bize. Bir an bile yanlız kalmasına..
Cumartesi öğleden sonra, arkadaşlarımla sohbet ederken, Tel Aviv'de, ortadan geçen nehrin yanındaki kocaman parktaki ağaçların altında ilk kez, uzun zamandır ilk defa konuşmaya daldım..hiç bir şeyi düşünmeden sadece o anı yaşadım. Gal her an bana anne ben sıkıldım ne zaman gidiyoruz demek için yanımda değildi. Bir ara Israel yanıma geldi, Gal onun telefonuna Pitzi'nin balkonda uyurken çektiği resmini göndermiş.. Gal kendi kendini bir şekilde oyalarken memnundu galiba. Şikayet mesajları da göndermedi bize...
Dün Gal'in psikoloğuna anlattım Cumartesi gününü. Suçluluk değil memnuniyet duymam gerektiğini biliyorum. Gal'in bazen tek başına evde kalması hepimiz için iyi.. Onun kendi kendine yetmeyi öğrenmesi için iyi! Benimse kendime göre herkes gibi bir hayatım olması ise son derece olumlu.
Sadece çocuğu için kendini yıpratan bir insanın mutlu bir birey olması , hele hele iyi bir anne olması çok daha zor. Bunu düşündüğümde kendime ayırdığım her türlü zamanın tadını çıkarmaktan daha güzel bir şey olmayacağını bir kez daha idrak ediyorum..
Batya R. Galanti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder