3 Haziran 2020 Çarşamba


                                                 
                                                    Bir cinayetin ardından...


Geçtiğimiz hafta Amerika'da yaşanan bir olay tüm dünya'da büyük bir yankı yarattı..

Beyaz bir Amerikalı polisin diziyle boğduğu zenci adamın görüntüleri, olayın gerçekleşmesinden saatler sonra hepimizin gözleri önündeydi..

Çok basit bir olayın boyle bir cinayetle bitmesi ise adeta insanın aklını başından alıyor..

Amerika'nın Minnesota Eyaleti'nin en büyük şehri olan Minneapolis'te  küçük bir bakkal dükkanından bir paket sigara almak isteyen genç bir adamın elindeki 20 doların sahte olduğunu farkeden dükkan çırağının prosedür olarak sahte parayı gerekli birimlere ihbar etmesi ile başlayan basit, anlamsız , küçücük bir olayın dehşet veren bir cinayetle sonuçlanması Amerike'da yeniden o bilindik kargaşanın başlaması için yeterli oldu.



Bakkalın bulunduğu mevki'de o an görev başında bekleyen üç polisin  olaya müdahale görüntüleri,  etraftaki güvenlik kameralarına yansıyanlar olayın detaylarını gözler önüne sermek için yeterliydi.

Adı George Floyd olan şahsın kendisini zorla tutuklamak isteyen polise karşı direnmesi yüzünden genç adamı  yere devirerek etkisiz hale getirmek için üzerine dakikalarca yüklediği diziyle onu acımadan boğarak öldürmesi kelimenin en basit tabiriyle herkesi dehşete düşürdü.

Bence olayın en üzücü taraflarından biri de böylesi bir cinayetin gerçekleşmesinden sadece saatler sonra, tüm dünya'da , çocuk, genç, yaşlı hepimizin George Floyd'un son anlarını bir film gibi , basit bir şey gibi izlemiş olmamız.. Çaresizlik içinde yardım isteyen bir insana milyonlarca kişi sadece karşıdan bakmak durumunda kalmış olduk.  Bu yüzyılda yaşamanın en korkunç yanlarından biri de bu belki .. . Insan denen vahşi bir yaratığın  nasıl bir şeytana dönüşebildiğini bir kez daha hepimiz elimizdeki cep telefonlarından, bilgisayar ve televizyon ekranlarından , eften püften bir çok aptal cliplerden biriymişcesine izledik..  Hiç bir şey yapamadan...Doğru çünkü o an hiç birimiz orada değildik!!

Yardıma ihtiyacı olan birine elimizi veremedik. Elimizde tek bir şey vardı.. O küçük ekranlar!!

Sadece ekranlar caniliği, agresifliği, şiddet ve hiddeti bize bir kez daha yaklaştırdı.. Beynimizi belki de bir kez daha yıkadı böylesi görüntüler.. Alıştıra alıştıra daha da insanlığımızı kaybeden bir dünyanın parçası olarak yaşamaya devam ediyoruz bir gün daha..

O an o çevrede bulunan kişilerse; " Polise " Hey Man!! bırak onu ..derken " o anı filme almakla meşguldüler.. Belki de o koca polisin , iri yarı bedeninden ve kuşağında taşıdığı silahtan korkmuşlardı???????????  belki bir an müdahale etselerdi ,, bağırıp çağırsalardı ona...Hepsi bir anda yürüselerdi üstüne ! Güçlerini birleştirerek , insanlıklarını birleştirerek.. Karşıdan bakmasalardı acaba????? Kurtarabilirlermiydi George Floyd'u..  bir insanın nefessiz kalar ölmesini engelleyebilirlermiydi???

Görgü tanıklarının o cinayeti filme almaları belki tek bir işe yaradı. Şeytanı yargılamak için yeterli dellileri mahkemeye sunmak..

O şeytanın yanındaki, diğer iki poliste suç ortağı olmakla yargılanacaklar elbette..

Amerika Irkçı bir ülke deniyor..

Irkçılık bir hastalık ve bence heryerde !!! Sadece Amerika'da değil...

Polisler ise bana çok kez saldırgan eğilimleri olanların serserilik yerine bu mesleği seçmiş insanlar gibi gelirler.  Polisliğin esası toplumun güvenliğini sağlamaya dayansa da , polislerin içinden çok sık saldırgan, agresif ve şiddet eğilimi taşıyan kişiliklerin görüldüğünü düşünüyorum..

Ellerine cop, silah verilmiş bu insanların, üzerlerinde taşıdıkları üniformanın öforyasına kapılarak çok kez  gösterilerde kendilerinden geçip insanları ( kadınları ) saçlarından sürükleyip, coplayarak dövdüklerine , acımasızca yerlere atıp tekmeleyip hırpaladıklarına..görevlerinin çok ötesinde şiddet kullanabildiklerine çok sık sahit oluyoruz.  Kanımca bu tip polisler komplekslerinin ve kişisel zayıflıklarının getirdiği karmaşık ve sorunlu yapılarının yan etkilerini diğer insanlardan çıkarmak eğilimindeler . Bu yüzden polislerin her zaman psikolojik ve mesleki denetimden geçirilimeleri gerektiğine inanıyorum..

Şiddet aslında heryerde.. Irkçılıksa global bir sorun. Irkçılık dünyanın en ezeli ve en yaygın , en büyük sorunlarından biri bence..  Hepimizide var olan ön yargıların bir sonucu olarak öyle ya da böyle ayırımcı duygular taşıdığımızı görüyorum.   Çoğu zaman bu tip duygular bilinçsiz ve minimal olsa da ,toplumsal etkenlerle büyüyüp daha tehlikeli boyutlara varabiliyor.

Madem hepimiz Tanrı'nın çocuklarıyız.. Madem Tanrı bizi kendi suretinde yarattı..o zaman neden bu kadar bölük pörçük, neden bu kadar faklılıklarla uğraşan bir yapımız var. Neden birbirimizi olduğumuz gibi sevmeyi beceremiyoruz..neden farklı renkler, farklı kültürler, farklı olan herşey bizi bu derece rahatsız ediyor?  Neden var olmak için kendimizi diğerlerinden bu kadar korumak zorunda hissediyoruz?  Nerede doğanın o mükemmel dediğimiz özelliği? 



Batya R. Galanti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder