Yahudilerin buralarda yaşadıkları zamanlarda bu topraklar yeşerdi, ürün verdi. Çölün ortasında bir mucize doğdu. Ancak gün geldi ve dendi ki; " Eğer barış getirecekse buraları terketmenin zamanıdır.! " Herşey daha iyi bir gelecek için mümkün olabilirdi. Kimilerinin ekip biçtikleri toprakları terketmek te bunun bir parçasıydı.
Aradan sadece bir kaç ay geçmişken yeniden ordunun Gazze'de bir operasyon başlatmak için hazır olduğunu söyledi geçtiğimiz gün Israel Genel Kurmay Başkanı Aviv Kohavi. Hamas yeniden ve yeniden sınırları zorladıkça, güneyde tekrardan hayat etkilenmeye devam ettikçe, bir kez daha tarlalar yanmaya, yangınlar çıkarılmaya ve güvenlik duvarının ötesinde binlerce Filistinli yıgan terör örgütleri Israelli sivillere rahat vermemeye kararlı göründükçe, Hamas ve İslami Cihad huzuru bozmaya devam ettikleri sürece..normal hayat bir kez daha unutuluken, verilen yardımlar yeniden, sadece yaşamak isteyen Gazzelinin yaşamını değiştirmek için bir çabaya dönüşmek yerine kimi örgütlerin menfi ellerinde dolaşmaya devam ettikçe bu duruma bir dur demek için ordunun bir kez daha bir şeyler yapması gerekecek. (!)
Radikallerin kol gezdiği bu küçücük yerleşim yerinde hayatı normale döndürmek için ne yapılabilir? Hamas ya da diğerlerini bu yerlerden söküp atmak mümkün değil mi?
Hamas ve İslami Cihad'ın yeni nesillere silahlı direnişin yolunu açan, küçük çocuklara eğitim yerine savaşmayı öğretenlerle barış yapmak gerekiyor?
Uzun seneler önce buralarda aranan barış için ilk adımlar atılıyordu. Evet barış için ödün vermek gerekir. Ve tabii bahsedilen ödünler, verilecek topraklardır. Bir yerden başlamak gerekir. Herşey birinci adımladır. Ancak siz ilk adımdan sonra durup beklersiniz, karşıdaki size ne verecek? Karşılığında ne alacağınız de önemlidir değil mi?
2005 yılında Ariel Sharon buralardaki Yahudi yerleşimlerini boşaltmak kararı almıştı.
Barış adına 2005'te Gazze çevresinden sökülüp çıkartılan Yahudilerin aslında buralarda düşünüldüğünden daha uzun bir tarihleri vardı.
Onlar bu yerlerde iki bin yıl önce yaşamışlardı. Diasporaya dağılmadan evvel buraları Yahudilere aitti...Hıristiyanların da kitabında yazdığı gibi, bu topraklar vadedilmiş topraklardı. Yahudilere bütün bir tarih ait olan yegane yerler Israel'deki bu küçücük bölge. Diaspora'da huzuru bulamamış olan Yahudilerin dönmek için ellerinde olan tek adres!!! Eğer buralarda bugün bir başkaları daha varsa o zaman onlarla paylaşmak gerekse de birlikte burada yaşmanın yolu olmalıydı.
Geçtiğimiz yüzyılda 1948'e gelmeden çok daha evvel kimi Yahudiler Avrupa'dan, Rusya'dan buralara geldiler...Gazze çevresinde yerleşim yerleri kurdular. Ancak İngiliz Mandası yıllarında, 1929'daAraplarla Yahudiler arasında çıkan ayaklanmalarda, Yahudilerin güvenlikleri gerekçe gösterilerek İngilizler tarafından bu yerlerden çıkarıldılar. Ancak bir zaman sonra, 1930'larda Gazze'nin güneyinde topraklar satın alıp tarım yapmaya başladılar. ( Kfar Darom)
Kimi Araplar toprakları satarlarken bir diğerleri bundan memnun olmadılar.
1968'de Gazze'nin etrafinda başka yerleşimler daha kurdular.. Sionist ve dindar Yahudiler herşeyi göze alarak bu yerlere yerleştiler. Diaspora'da yaşanılanlardan sonra buralara gelip bu yerlerde toprak sahibi olup, bu toprakları işlemek istediler.
Yahudilerin buralarda yaşadıkları zamanlarda bu topraklar yeşerdi, ürün verdi. Çölün ortasında bir mucize doğdu. Ancak gün geldi ve dendi ki; " Eğer barış getirecekse buraları terketmenin zamanıdır.! " Herşey daha iyi bir gelecek için mümkün olabilirdi. Kimilerinin ekip biçtikleri toprakları terketmek te bunun bir parçasıydı.
Ve Ariel Sharon 2005'te Gazze çevresinden 17 Yahudi yerleşimini boşalttı. Israel Tarım sektöründen elde edilen gelirin % 15'ini teşkil eden 200 milyar dolarlık gelir sağlayan toprakları Sharon Hamas'ın ellerine teslim etti.
Buraları bırakırken yerleşimciler sahip olduklarını kendileriyle götürmek için ellerinden geleni yaptılar. Sahip oldukları teknolojiyi arkada bırakmak zordu. Devlet onlara verdiği sözü sadece kısmen tutarken evlerinden çıkarılan yerleşimcilerin verdikleri kayıplar büyük oldu. Ve arkalarında bir çok seralar dokunulmaz kalırken, buraya yerleşen Filistinliler bu yerleri daha da geliştirmek yerine olanı yıktılar, insanlarını terörün ve fakirliğin içine sürüklediler. Tek bir hedef yarattılar. Onlar için gelişmek geliştirmek yerine hedef knedi hükümdarlıkları için yaratacakları uygun ortamdi. Halkı süründürürken hep bir adım ötesinde karşı tarafa yeni saldırılar planladılar. Roket fabrikaları o zamandan bu zamana durmadan çalıştı. Bir kaç senede bir, bir askeri operasyonu gündeme getirecek eylemler bölgede beklenen barış yerine çok daha fazla güvenlik sorunlarını, daha fazla roketleri, terör tünellerini getirdi. Toplamı yüzlerce, binlerce kilometrelik tüneller inşaa etmeyi ihmal etmeyen Hamas Gazze'de ev ya da okul inşaatleri için gönderilen beton ve çimentoyu gerekli şeyler için kullanmadı. Dünya'ya Israel yüzünden sürünen halkı sergilemek en uygun yol oldu. Bu topraklardan çok daha fazlası için savaşmak lazımdı. Yahudileri Israel'in tümünden atana dek direnmek gerekiyor diyorlar hala.
Mayıs ayındaki son operasyonlarda yeniden insanlar öldü ve yeniden kayıplar oldu ancak Hamas'ı ölenler etkilemiyor. Ölenler onların hanelerine bir zafer olarak yazılıyor çünkü özellikle sivil kayıpları dünya'ya seslerini duyurmanın en etkili yolu. Israel'e bu şekilde daha çok baskı olacağını biliyorlar.
Katar paraları ertesindeyse yine taşkınlıklar bir defa daha tekrarlanıyor.
Dün sabah Israel'in güneyinde ve kimi merkez bölgelerde yanlışlıkla çalan sirenler kimi insanları paniğe soktu. Zaten beklenen yeni bir çatışma söylentileri insanları germişken gerçekten bir çatışma başladığı zannedildi bir an.
Filistinliler ölenlerini kutsamaya devam ederlerken. Geçtiğimiz hafta sınırda kafasına sıkılan kurşunla ölümcül yaralanan erimiz Barel Shmueli için tüm Israel dua etmeye devam ediyor. Babasının tek evladı olan bu çocuk, kimilerinin yataklarında huzurla uyuyabilmeleri için sınırda yaklaşan terörü durdurmak adına hayatı mücadele veriyor kaç gündür. Babası; " O benim tek çocuğum! " diye ağladığında tüm halk onunla ağlamaya başladı. Tedavi gördüğü hastanenin bahçesine yığılan insanlar her gün çocuğun babasıyla beraber ellerinde tehilim kitaplarıyla dua ediyorlar, mumlar yakıyorlar. Tek bir evladın kurtulması için gösterilen birliğe doktorlar inanamazken, böylesi bir desteğin belki de sadece bu ülkede yaşanabileceği kimi şeyleri yeniden hatırlatıyor. Zor olayların yarattığı birlikteliğe bir örnek bu. Her an her şey için tartışabilen bu insanlar zor bir zamanda ihtiyacı olana ellerini uzatmaktan çekinmiyorlar.
Geçtiğimiz akşam televizyonda hastanenin bahçesinde kurulmuş masalarda yakılan mumların yanında hep birlikte yenilen yemekler , edilen dualara karışırken babayı yanlız bırakmayan kocaman bir kitle vardı yeniden.
Dilerim daha hayatının çok başında olan bu genç adam kurtulsun. Amen!!
Batya R. GALANTI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder