Sömürü dünyasındaki doyumsuz insanlar
Geçen akşam oğlum beni çağırdı; "Anne televizyona bir şeyler oldu galiba? " Ne oldu Gal? Bilmem, arada bir ekran zıplıyor ...Ben böyle şeylerden pek anlamam ama neyse ki arada eşim geldi ve her zamanki gibi kumandayı eline aldı.. Biz bayanlar genelde pek anlamayız elektrikli aletlerin işleyişlerinden. Bu tip şeylerin detaylarıyla uğraşmak bize göre değildir.. Hele şu son Smart TV çıktığından beri bazen iyice küfür ediyorum. Mesela tek kumanda yetmiyor şimdi iki tane var . Bir de evdekiler kayıtlı programlara girerler bazen ya da başka bir moda koyar birisi. ...önce ondan çıkmanız lazımdır ( gerçi o sorun değil !! o kadar da aptal değilim hahaha ) . Bazense iki kumandadan biri bir şeyi diğeri başka fonksyonları yerine getiriyor.. Zaten günde ne kadar zaman geçiriyorum ki o ekranın karşısında ben?
Eşim TV'nin bulunduğu bilmem hangi mod yüzünden görüntüde sıçrama olduğunu söyledi sonunda.. Kısa bir uğraşıdan sonra şimdilik düzeldi dedi.. Artık sallanma olmaması lazımmış..Umarım haklıdır!
Iki sene evvel girdiğimiz, her çeşit ev eşyaları satan büyük bir mağaza'dan almıştık televizyonu. İndirimdeydi. Ama indirimdeydi de ne olmuş yani ? Bunun için iki senede çöpe mi gitmesi lazım? Sonuçta JVC .. belli bir marka ve Japon malı .. Ama, kimi standartar eskiden mevcuttu. Bugün artık herşey faklı.. Daha önceki televizyonumuz da LG'ydi ..sözde iyi televizyondur demişlerdi..Onun da üç dört sene sonra ekranı kararıp gitmişti..
Daha 2017'de satın aldığımız Samsung buzdolabının da kapıları, bozulan lastiği yüzünden iyi kapanmamaya başladı. Derken bugün kullandığımız hiç bir aletin geçmişteki kaliteye sahip olmadığından emin olabiliriz..
Geçenlerde, okul başlamadan bir kaç gün evvel oğlum için bir kaç defter ve dosyalar satın almak için büyük bir kırtasiye dükkanına girdik. Bu dükkanda ayrıca laptop bilgisayarlar, smartphone'lar ve bilgisayar oyunları da satılıyor.. İhtiyacımız olan şeyleri bulduktan sonra ödeme yapmak için sırada beklemeye başladık.. Önümüzde bir bayanla çocuğu duruyordu. 7 8 yaşlarındaki çocuk huzursuz ve sürekli kıpır kıpır bir hallerdeydi.. Annesinin ellerine yapışıyor.. Lütfen, lütfen diye yalvarıyordu.. Son çıkan bir video oyununu alması için yakasını bırakmayacak gibiydi.. Ama anne, ama neden? derken Kadın , daha evdeki oyunlarla yeterince oynamadığını ve yeni bir oyuna ihtiyacı olmadığını söylüyordu..
Bu tip şeylerle artık sık sık karşılaşabiliyorsunuz .
Bugün büyüyen çocuklar için herşey en baştan yanlış gibi.. Öyle bir zamandayız ki düzen insanları gerektiğinden fazla tüketmeye, ve sürekli yeniyi istemeye ve korkunç bir rekabete itiyor..
Çocukluğumda babamın anlattığı bir şey vardı. Babamın döneminin ( 1926 doğumluydu babam ) çocuklarına ait bir hikayeydi bu. Senede bir kez onlara satın alınan mokasen ayakabbiları anlatırdı bize hep.. O zamanki şartlarda çoğu çocuğun bilinen bir hikayesiydi bu. Bir çift ayakkabı için bütün bir yıl beklerlermiş o zamanlar . Bayramdan bayrama onlara satın alınan bir çift ayakkabının hayalini kurarlarmış.. . Ve o ilk gece mokasenleri yataklarının başucuna koyarlarmış uyumadan evvel.
Hani kunduracıların ellerinden çıkmış ayakkabılar varmış ya o zamanlar...,
El işi şeylerdi bu ayakkabılar.. çok değerliydiler..Alanların gözünde ödenilen fiyatın çok üstünde bir değeri vardı o zaman herşeyin..Bir şeye ulaşmanın arkasında uzun zaman çalışmak, ve sabırla beklemekti bu.. Kazanılan paranın, harcanan zamanın, kurulan hayallerin çevresinde şekillenen bir tatmin duygusu mevcuttu o dönem yaşayan insanların içinde.
Hayali kurulan hedeflere, sevilen bir şeye kavuşmak için sabırla beklemek vardı.. Belki de bu herşeyi daha bir anlamlı, daha bir güzel kılıyordu o zaman
Benim zamanıma gelindiğinde bu yavaş yavaş değişmeye başlamıştı. İnsanların alım gücü arttıkça yaşam kalitesi değişti. Beklentiler alım gücüyle orantılı olarak değişti. Bir kez satın alınan bir şey belli bir zaman sonra mutlaka yenisiyle yer değiştirmeye başladı.
Bugün gelinen noktaysa doyumsuzluğa kadar varan bir tüketim döngüsü gibi ..Çin'de başlayan ucuz üretimle gelen tüketim bolluğu insanların alışveriş anlayışını da değiştirdi.. Ucuz işçilikle başlayan yeni düzende tüm dünya markalarının otomobilden, giyime, giyimden oyuncağa, bilgisayarlar ve cep telefonlarına kadar Çin'e kayan global ticaretinin geldiği nokta ucuz işçilikle başlayan yeni tip bir sömürü düzeni gibi..
Ucuza üretilen malların eski kaliteyi tutturamayan yeni teknolojinin bir yandan hayatın her alanına giren bilgisayar ve aplıkasyonlarla hayatımızı yöneten üreticilerin sonsuz bir harcama tutkusuna dönüşen yeni tip dünya düzeniyle büyüyen yeni neslin insan ilişkilerinde de hayata bakışı farklılaşıyor..
Çok küçük yaştan itibaren alıştırıldıkları düzen, birbiri ardına kendileri için satın alınan yeni yeni şeylerin, kimin ve neyin yararına olduğunu bile bilmeyen bir anlyista büyütülen çocukların bitmeyen, doyurulamayan nefse dönüşümü ...
Eve gelen her yeni oyun, yeni telefon, yeni bir oyuncakla başlayan bir delilik.. Çocukların gelişimi için önemli gibi görülen bir çok şeyin birden fazla olduğunda artık hiç bir anlamı kalmamaya başlayan daha ve daha çok oyunlarla hayatı bir alışveriş anlayışından ibaret olarak gören çocukların önce anne babalarını sömürmeleriyle başlayan hayatları..
Mutluluğun istediğinin satın alınmasında gören yeni yetme bireyler..istedikleri yapılmadığı an isyan etmeği öğreniyorlar..
İstediklerine kavuştuklarında ise yaşadıkları tatmin çok kısa bir zamanda bitiyor.. O zaman yeniden tatmin olmak için yeni yeni şeyler gerekiyor.. Hep yeni bir hedef belirlemek gerekiyor..
Böylece maddi şeylerin arkasında mutluluğu arayan bir neslin insan ilişkileri de aynı mantalite de şekil bulmaya başlıyor...
Hiç bir şey kalıcı değilmiş gibi..herşey geçici, herşey sadece bugün için..hiç bir şey için fazla beklemeye sabır yok sanki...
Bir süre sonra birbirlerine de aynı şekilde bakmaya başlıyor insanlar.. Bir ilişki yürümediğinde üzerinde uğraşmaya değmeyecek gibi... zamanları yok ki..
Hayat hızla geçerken, her gün ilerleyen teknoloji, sınırları zorlayan modern hayat maddi , manevi insanlara tatminsizliği , doyumsuzluğu öğretiyor. Anne babasını sömürmeye alışmış çocuklar büyüdüklerinde ne kadar sağlıklı ilşkiler kurabiliyorlar?
Neden insanlar artık birbirlerine kolay kolay tahammül göstermiyorlar? neden empati denen olgu gittikçe azalma eğilimde?
İnsanlar birbirleriyle yarış yapmakla , rekabetle meşguller...
Sevgi ve anlayış gittikçe daha ender görülen değerler oldular.. Mutluluksa hep bir adım ötede..
Belki bir dahaki sefere ulaşacağı hedefte mutluluğu hayal etse de insan karşıda daha iyisi ona her defasında yeterli olmadığını hatırlatacak ve sonunda o yine mutsuz olacak....
Batya R. GALANTI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder